Deniz Yıldırım

İntihar, geri çekilme ve yeni dayanışma

26 Şubat 2020 Çarşamba

Yokluktan, açlıktan, borçtan, işsizlikten kaynaklı intihar haberleri sıklaştı. Bu intiharları açıklarken iki yaklaşım öne çıkıyor. Birisi, intihar edenlerin psikolojik durumundaki bozukluğa daha fazla vurgu yapan; bireyi neden olarak gören açıklama tarzı. Daha çok iktidar kadroları bu açıklamaya yaslanıyor. Diğeri ise intiharların arkasındaki sosyal yaraya vurgu yapan açıklama biçimleri. Genel olarak muhalif kesimlerde de bu vurgu öne çıkıyor.

Birini diğerinin karşısına koymadan, ama bireyseli, içinde yaşadığı toplumsal koşullardan soyutlamadan anlamak gerekiyor. İntihar olgusunun sadece bireyin psikolojisiyle açıklanamayacağı düşüncesi yeni değil. Bunu, sosyoloji alanında Durkheim’ın yaklaşımına kadar geri götürebiliriz. Burada anahtar kavram anomi. Toplumu bir arada tutan değer, norm ve kuralların aşınmaya başlaması; yeni sosyal koşullarla eskinin mutabakatı arasındaki uyumun çözülmesi özetle.

Bu noktada Durkheim’ın anomiye dair yaklaşımını eleştirel şekilde ilerleten Amerikalı sosyolog Merton’un kavramlarından, güncel örneklerle beslemek şartıyla yararlanabiliriz. Merton, “toplumsal açıdan belirlenen hedeflerle bu hedeflere ulaşmaya dönük araçlar arasındaki uyum/uyumsuzluk üzerinden bakmayı” öneriyordu. Bu mantıklı. Örneğin her kapitalist toplumda malların, hizmetlerin, makam ve mevkilerin sınırlı sayıda sahibi var. Bu kesimler toplumun geri kalanına, çeşitli araçlarla (örneğin çok çalışarak ya da iyi eğitim alarak, kurallara uyarak vs.) bu katlara ulaşılabileceğini söylüyorlar.

Toplum bu hedeflere ve kendisine sunulan araçlara rıza gösteriyorsa; “bana sunulan hedeflere bana verilen araçlarla ulaşabilirim” diyorsa, bu “Uyumlu” davranış oluyor. Genellikle en yaygın davranış kalıbı da bu. Fakat diyelim ki toplumda bir kesim, hedefleri benimsemekle birlikte, kendisine sunulan araçlarda mutabık değil. Örneğin servet sahibi olmak istiyor ama “çok çalışma” yoluyla değil, mafya örgütlenmesiyle, haraç keserek, tefecilik yoluna saparak veya bir yolunu bulup ihalelere, kamu kaynaklarına çöreklenerek. Başka bir örnek verelim: Diyelim ki kişi kendisine sunulan yükselme, statü atlama hedeflerini kabul ediyor ama bu hedefe iyi eğitimle, emekle değil, sahip olduğu ilişki ağlarıyla, tarikat bağlarıyla, torpille gelmenin yolunu arıyor. Yani amaçları sahiplenip araçları değiştiriyor. Bu da “Yenilikçi” davranış, ikinci kalıp. Yenilikçiliği, yeni araçlar yaratmasından geliyor.

Üçüncü davranışa Ritüelizm diyor Merton; Emre Kongar Hocamız, Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği kitabında bunu Şekilcilik olarak çevirmiş, en doğrusu. Burada artık, “âdet yerini bulsun” tutumu hâkim. Çünkü Şekilcilik’te kişi hedeflere inancını yitirse de, kendisine sunulan kuralları ve araçları benimsemeyi sürdürüyor. Buna yine güncel bir örnek vereyim.Çok çalış, çok iyi eğitim al; mutlaka istediğin yerlere gelirsin” hedefine büyük oranda inanmayan, bunun mümkün olmayacağını düşünen gençlerin sayısı günümüzde epey fazla; ama buna rağmen üniversiteye giden genç sayısı da aynı oranda artıyor. “İşsiz kalacağımı ya da istediğim yerlere gelemeyeceğimi bilsem de üniversite okuyorum” diyenlerin çoğalması, Şekilci davranış kalıbının yaygınlaşmasına işaret.

İntihardan itiraza

Dördüncü davranış kalıbı Geri Çekilme. Bu noktadaki kişi hem kendisine sunulan hedefleri hem de bu hedeflere ulaştıracağı söylenen araçları reddediyor. Bunu “tümden inancını yitirme” olarak da görebiliriz. Gerçek anlamda yabancılaşma ve çözülme bu kalıp içinde büyüyor. Biraz daha genişleteyim: Toplumdan kaçma, yenilgi hissi, yaygınlaşan umutsuzluk, sessizleşme, çeşitli bağımlılık biçimlerine yönelme bu davranış kalıbında yayılıyor. İntihar davranışını da “Geri Çekilme” içinde konumlandırabiliriz. Bir çözülmenin açık işareti. İşin kötüsü “Geri Çekilme”, bugün Türkiye’de yaygınlaşan bir hissiyata denk düşüyor.

Merton’un sınıflandırmasına göre son davranış kalıbı ise “İsyan/İtiraz”. Burada da kişiler tıpkı Geri Çekilme’de olduğu gibi hedefleri de araçları da reddediyor; ancak bu kez sadece reddetme durumu yok; çözülen kültürel/toplumsal hedeflerin ve araçların yerine yeni hedefler ve yeni araçlar geçirme, yeni bir toplumsal düzen inşa etme mücadelesi de yürüyor. Yeni bir dayanışma modeli, yeni bir asabiye inşası görevi bu aşamayla gelişiyor.

Bu tablo üstünden ülkemizin bugününe bakalım: “Uyum” davranışı hep vardı ama ikinci, üçüncü ve dördüncü davranış biçiminin, yani toplumsal çözülme işaretlerinin son zamanlarda öne çıkmaya başladığı çok açık. Asıl mesele, eskinin hedef ve araç mutabakatı çözülürken bireyleri yalnızlığa, çaresizliğe, intihara iten “geri çekilme” davranışı yerine yeni ve gerçekten halkçı bir dayanışma, yeni bir toplumsal düzen önerecek İtiraz kalıbını bulmakta sanırım. Bugün mikro ölçekten başlayarak ekonomik, sosyal alanda öncü dayanışma modelleri inşa etmek bu yüzden de ayrıca önem kazanıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları