Doğan Satmış

Şiiri ailesine yadigâr kaldı

04 Temmuz 2015 Cumartesi

Hollandalı Karina Thuijs, 22 yaşındaydı, üniversite öğrencisi, hayat dolu bir kızdı.

Annesi ile yaşıyor, erkek arkadaşı ile evlilik planları yapıyordu.

Kültürel antropoloji okuyordu ve bölümünü tez yazarak bitirecekti.

Türk kadınının aile içindeki rolüne merak sardı ve tez konusu seçti.

Hollanda’da yaşayan Türkler ilgisini çekiyordu, dikkatini de onlara verdi. Türk kadınlarının aralarındaki ilişkilerin nasıl yapılandığını, nelerle uğraştıklarını ve aile içindeki rollerini araştırmaya başladı.

Aklına Türkiye’ye gidip Türk kadınları ile yazı geçirmek ve Türkçe öğrenmek fikri geldi.

Hollanda’da bir şekilde Rahmi Sivri adlı Türk’e, bu planlarını anlattı. O Türk, heyecanlandı.

“Tamam” dedi, “seni Ankara Dikmen’de oturan amcamlara göndereceğim. Hem amcamın senin yaşlarda iki kızı var, onlar sana arkadaşlık ederler, yardımcı olurlar.”

‘Ben de geleyim’

Karina heyecanlandı, tam aradığı fırsattı bu, kabul etti, biletini aldı.
21 Haziran 1993’te Türkiye’ye geldi, Yasemin’le Asuman onu karşıladılar, evlerine götürdüler.

3 genç kız çok iyi anlaşıyordu, Yasemin de bir üniversite öğrencisiydi, Hacettepe’de okuyordu.

Asuman ise Ankara Sokollu Lisesi’nde okuyordu, başarılı olduğu için liseyi 2.5 yılda bitirecekti.

Yasemin, Asuman ve Karina güzel bir üçlü olmuştu, hoş bir yaz tatilini beraber geçireceklerdi.

Yasemin, kız kardeşi Asuman ile birlikte Sivas’taki Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne gitmeyi planlıyorlardı.

Karina, kızların gideceğini duyunca “Ben de geleceğim” dedi.

Yasemin önce itiraz etti, misafirinin başına bir şey gelmesinden endişe etti, trafik kazaları aklına geldi.

Ancak Karina tutturdu, konuk ısrar edince yapacak bir şey kalmadı.

Üçü birlikte Ankara’dan otobüsle Sivas’a hareket etti, kalacakları otele yerleşti.

Yasemin, Pir Sultan Abdal Derneği’nde şenlik için çalışıyordu, Asuman ise semah ekibindeydi.

Karina da onlara eşlik edecek, gelen diğer kadınlarla konuşup tezine hazırlık yapacaktı.

Sivas’ta, şenlikler kapsamında bazı yazarlar kitaplarını imzalıyorlardı. Yasemin 1 Temmuz’da Asım Bezirci ile aynı masada oturdu, Asım Hoca’nın kitaplarını imzalamasına yardım etti.

Ertesi gün, yani 2 Temmuz bir cumaydı, şenlikler tam gaz sürüyordu.

Ancak öğlene doğru, Sivas’ta sıra dışı olaylar yaşanmaya başladı, bir grup gösterici, Yasemin, Asuman ve Carina’nın içinde olduğu Madımak Oteli’nin önünde toplanıp gösteri yapmaya başladılar.

Üç kız, diğerleri ile birlikte otelden çıkamadı, göstericilerin seslerini duymazdan gelerek beklemeye başladılar.

Otelin odalarının bulunduğu katların koridorlarında, halının üzerine oturarak, sigara içip topluca şarkı söylüyor, şakalaşıyorlardı.

Bir kamyon taş

Zaman geçtikçe, dışardan gelen sesler daha tehditkâr ve tehdit edici olmuştu.
Bu arada otel görevlisi, Yasemin’i buldu, ağabeyi Yalçın Sivri’nin telefon açtığını, “Söyleyin kardeşim Asuman’a, karnesini aldım, takdirname almış” mesajını iletti.

Müjdeye çok sevindiler.

Korkmak istemiyorlardı. Otelden, Ankara’ya, devletin önemli adamlarına telefonlar açıldığını, yardım istendiğini biliyorlardı.

Nasılsa, göstericiler gidecek, onlar da çıkacaklardı.

Yardım bir türlü gelmedi.

Dışardan gelen sesler daha da arttı. Ve otelin camlarına atılan ilk taşın kırdığı camın şangırtısı koptu.

Sonra tüm camlar indi. Sivas Belediyesi, otelin önüne tam 5 ton kaldırım taşı dökmüştü, kısa sürede bu 5 ton taşın tümü otele atıldı, tek bir taş kalmadı.

Hortumu kestiler

Otelin önündeki 50-60 polis cansiperane direniyor, göstericileri otele sokmamaya çalışıyordu, ama bu yetersiz kaldı.

Yasemin korkmaya başlamış, Asuman sapsarı kesilmişti.

Karina ise, ne olduğunu bile anlamıyor, atılan sloganların anlamlarını sorup duruyordu, dehşet içindeydi.

Saat akşam 19 olmuştu nerdeyse. Saatlerdir bekliyorlardı, ama yardımın geldiği yoktu.

19.40’ta elektrikler kesildi, otelin gün ışığı almayan yerleri karanlığa gömüldü.

Sokaktaki kalabalık 15 bin kişiyi bulmuştu, araçlar devrilmiş, dökülen benzinler tutuşturulmuştu.

Gelen itfaiye araçlarının ise su sıkmasınlar diye hortumları kesiliyordu, ikinci itfaiye aracı geçmesin diye kalabalık yolunu kapattı.

‘O bir hayvandır’

Dışardan sesler geliyordu, biri Aziz Nesin’i göstererek “Kurtarmayın onu, asıl ölecek o” diye bağı rıyordu.

Biri “O bir insandır” diye cevap verdi.

“Hayır” dedi öteki, “O bir hayvandır, ölmesi gerek onun!”

Yangın büyüdü, yarım saat içinde Madımak Oteli cehenneme döndü.

Günün sonunda Karina, Yasemin ve kız kardeşi Asuman’la birlikte Sivas’taki Madımak Otel’de cayır cayır yanarak öldü.

Yasemin, 21 Mayıs 1974 doğumluydu, 19’dan 2 ay 19 gün almıştı.

Asuman 8 Mart 1977 doğumluydu, 16’dan 4 ay 24 gün almıştı.

Karina ablaları sayılırdı, 7 Temmuz 1970 doğumluydu, 23’üncü yaş gününe 4 gün kalmıştı.

Karina’nın annesi, babası ve kız kardeşi Türkiye’ye küstü, bir daha adını bile anmadı, 8 yıllık erkek arkadaşı Michiel Sweers da yas tuttu, Türkiye’ye o da küstü,

hiçbir mesaja cevap vermedi.

Sadece Karina’nın arkadaşı Maryze geldi, bacakları tutmadığı halde Karina’nın son nefesini aldığı yerleri tekerlekli sandalye ile dolaştı, gitti.

Ölüm şiiri
Yasemin’in annesinin gözü gibi baktığı günlüğündeki şu şiiri ailesine yadigâr kaldı:

Yirmi yaşımdan evvel, girersem toprağa

Söyleyin mezarcıya, yazsın mezar taşına

Bir demet güldü, ne çabuk soldu

Demek ki ölüm, gençliğimde buldu

* GAYE, Doğan Satmış, Alfa Yayınları, 2013  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Volkan nasıl patladı? 21 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları