Fatih Karagümrük maçına göre daha iyi ama kendi seviyesine göre vasat bir Galatasaray sahada…

Öte yandan becerikli bir hamleyle, henüz 2. dakikada bir pas hatasını değerlendirip Beşiktaş seyircisinin yoğun baskısını kırmayı başarıyor ve golü buluyorlar.

Sonuçta golü kendi kalesine atan Al-Musrati oluyor ama onu bu hataya zorlayan da Galatasaray’ın baskısı. Bu erken gol ve ‘baskı’ kelimesi şaşırtmasın kimseyi. Ne yıpratıcı ne yorucu ne de sürekli bir baskı bu. Öte yandan rakip Beşiktaş da üç aşağı beş yukarı aynı durumda…

Fizik gücü açısından mücadele yüksek. Üretkenlik açısından iki takım da tutuk.

İlk yarıda Galatasaray’ın rakibine göre bir tık önde gözüktüğü oyunda, Ghezzal’ın oyuna dahil olmasıyla Beşiktaş baskı gücünü oldukça artırıyor. Bu yarıda net pozisyonların hepsi ev sahibi takıma yazılırken, onların önündeki engel Muslera ve son vuruşlardaki yetersizlikleri oluyor…

Genelde 60’ta oyuna müdahale eden Okan Buruk, yedek kulübesinin fakirliğinden olacak gittikçe oyundan düşen takımına tahammül etmek zorunda kalıyor.

90. dakikada Colley, Barış Alper’e yaptığı faul kırmızı kartla sonuçlanıyor ama 9 dakika uzayan maç ve Okan Buruk’un oyuna müdahalesindeki özgün yorum iyice yorulan Galatasaray’ın işine fazla yaramıyor. İki takımın hem güç hem performans olarak kusursuz bir vasatlık dengesi yakaladığı maçta Galatasaray önemli üç puanı alan taraf oluyor.