Bellek cinayeti

12 Ağustos 2023 Cumartesi

Geçen günlerde bir haber gözüme ilişti: “Depremde yara alan Antakya’da toparlanmaya çalışan kitabevi, kimliği belirsiz kişilerce yakıldı!” Ne yazık ki binyıllardır kitapkırımı kolay kabul etmesek de karşı karşıya kaldığımız acı bir gerçeklik. Kitaplar, insanlığın ortak belleğinin sonraki kuşaklara üstün bir aktarımı. Kolay taşınır olması, yeri geldiğinde medeniyeti koruma unsuru olarak ortaya çıkması, hemen her şeyi akıl çerçevesinde yapılandırmayı amaçlaması, toplumların kültür mirasına dönüşmesi onların zararlı bir madde gibi görünmesine yol açıyor. Oysa her kitap yok etmede bir bellek cinayeti işleniyor.

*

Ray Bradburynin yazdığı meşhur roman Fahrenheit 451’de, karanlık bir gelecekte, totaliter bir rejimin kucağında yaşayan Guy Montag’ın hikâyesi anlatılır. Merkezi otoriteye ölümüne bağlı olan Guy, itfaiyecilik yapmakta, karşısına çıkan kitapları sorgulamadan yakmaktadır. Bir gün dostu bir kız aracılığıyla kitap okumaya başlar. Bu sayede sıkıcı yaşamının farkına varır, her okuduğu satırda kendini daha özgür hisseder, içinde bulunduğu toplumu sorgulamaya başlar. Artık yapabileceği tek bir şey kalmıştır: Kitap âşıklarının sığındığı ormana kaçmak. Orada bellek aktarımını kitapları ezberleyerek sağlamaya mecbur insanlarla karşılaşırız. Birçok kitap insanı, ormanı insanlığın kütüphanesine dönüştürmüştür. Peki Antakya’da kitabevini kundaklayan kişilerin günün birinde bir kitap oburu olma ihtimali var mı? Montag gibi kitaplar sayesinde içinde bulunduğu koşulların ayrımına varabilir mi? Şu anda bir ihtimal dahilinde görünmüyor. Çünkü cehalet ile kitap arasındaki karşıtlık en belirgin çelişkidir.

*

Oysa her zaman kitabın ortadan kaldırılma düşüncesi cehaletle doğru orantılı değildir. Amerika’da 1939 yılında Steinbeck’in “Gazap Üzümleri” yayımlanır yayımlanmaz yasaklandı. Kırsalda yaşanan büyük ekonomik sıkıntıların sonucunda kıtlık nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan insanların dramının anlatıldığı roman, aynı yıl St. Louis Kütüphanesi tarafından geri çevrildi ve herkesin önünde yakıldı. Öyleyse bu noktada temel bir hedef ortaya çıkıyor: Yazarı yıldırmak, benzer eser yazmaya kalkacakların cesaretini kırmak. En önemlisi de ülkenin durumu hakkında söz söyleyeceklere engel olmak... Bu sayede de bir kültürel hegemonya oluşturmak. Belli bir eğitim düzeyine sahip insanların kitabı yasaklamaya meyletmesinde kendi dogmasını yaratmak vardır.

*

Kimi zaman iktidar sahipleri kitabı önemser. Halka açık ilk kütüphane Roma İmparatoru Jül Sezar tarafından tasarlandı. Hatta kütüphanenin yöneticisi olarak da Terentius Varroyu seçti. Varro, Sezar’ın kendine emanet ettiği kütüphaneyi düzenlemekle kalmadı. Aynı zamanda, kütüphanelerin nasıl düzenlenmesi gerektiğini konu alan “Kütüphaneler Hakkında”yı kaleme aldı. Ne yazık ki kütüphane açılamadan Sezar bir suikasta kurban gitti. Bir yıl sonra da onca emekle kütüphaneyi tasarlayan Varro öldü. İlk iş olarak Antik Yunan ve Roma klasiklerinin olduğu kütüphane yağmalandı ve yakıldı. Böylece iktidarın koruyuculuğu kalkınca insanların içindeki gözü dönmüşlük ortaya çıktı.

*

Kitaplar, kimi zaman büyük yangınlar, seller ve depremler yüzünden hayatımızdan çıktı. Toplumsal akış içinde ilgisizlikten bugün muhtaç olduğumuz pek çok metin kayboldu. Elyazması eserler fareler tarafından kemirildi, sayfalar kebikeçlerin kurbanı oldu. Bunların hepsi doğanın oynadığı istenmeyen oyunlardı.

*

Ancak insanın kitaba verdiği zararın yerini hiçbir güç dolduramadı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çocuk işçiler... 27 Nisan 2024
Gezi notları 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları