Ekonomik kriz ve savaş

29 Eylül 2016 Perşembe

Son iki pazartesi yazımda “büyük savaş” olasılığına, ekonomik krizin derinleşme eğilimlerine değinmiştim. Bu kez, bu ikisini birbirine bağlamaya çalışacağım.

Değişim arzusu
Trump-Clinton tartışmasında Clinton parlak bir performans gösterdi. Ancak Financial Times, bu başarının Trump’ı destekleyen kesimleri etkilemeyeceğini düşünüyor. Çünkü Trump “değişim arzusunun” adayı, Clinton ise süreklilik... Bu “değişim arzusunu” İngiltere’de de görmek olanaklı. İşçi Partisi başkanlık seçimlerini Corbyn, Blair’ci akımın adaylarına karşı, ikinci kez kazandı. Bir yıl boyunca Corbyn’i desteklemek için katılanlarla İşçi Partisi, Batı ülkelerinin en büyük siyasi partisi konumuna yükselirken, pazartesi günü kongrede sosyalizm, sosyalist ilkeler uzun yıllardan sonra ilk kez açıkça savunuldu.
Krizin geldiği aşamada, işçi sınıfının bu değişim arzusu, Batı’da (geleneksel emperyalist ülkelerde) egemen sınıfların, öncelikle de “plütokrasinin” (yüzde 1) ekonomik, siyasi iktidarını, egemen “bilişsel haritayı” tehdit eden, giderek büyüyen bir tehlike oluşturuyor.
Trump ve Corbyn’de ifadesini bulan “değişim arzusunun”iki yüzü var. Biri geriye doğru bakan, aslında yaşanmamış bir geçmiş döneme ilişkin özlemin, tehlikeli bir melankolinin, duygusal boyutu çok kuvvetli bir özsavunma tepkisinin ifadesi. Diğeri, kapitalizmin, en azından bugünkü “vahşi kapitalizmin” ötesindeki olasılıklara, geleceğe bakan, analitik, rasyonel, özgürlükçü boyutu güçlü arayışların ifadesi.
İşçi sınıfı, çalışanlar açısından, gerçek bir değişim için, bu iki yüzün birleşmesi gerekiyor. “Plütokrasi” açısından da, bu değişim arzusunun, her şeyin aynı kalmasına olanak verecek kimi yüzeysel, ama çarpıcı değişimlerle etkisizleşmesi...

Savaş ve barış
“Plütokrasi” açısından bu iki yüzün bir senteze ulaşmasını önlemek için öncelikle birinci yüzdeki kesimin arzularına cevap vermek, ikincisine bakmasına fırsat tanımamak gerekiyor.
Bu birinci yüz, işçi sınıfının, çalışanların, kimi sanayi (Fordist rejimin, makine teknolojilerinin, kitlesel üretimi) dallarındaki yıkımdan, işsizlik artışından, sosyal hizmetlerdeki gerilemeden en çok etkilenen, ataerkil, dini duyguları güçlü kesimine ait. Bu kesime, ülkenin egemen sınıflarının düzenine, egemen sermayenin çıkarlarına zarar vermeyen bir açıklama sunmak gerekiyor: Sanayideki yıkım ve işsizlik dış ülkelerden gelen malların, ücretlerde ve sosyal hizmetlerdeki aşınmada göçmen nüfusun; her şey yabancıların etkisinin bir sonucudur!
Bu kısacık açıklama, kimi doğruları içermekle birlikte kapitalizmin tarihinin, milliyetçilik, ırkçılık, otoriter bir kurtarıcı arzusu gibi en karanlık reflekslerini içerir.
Bu kesimin arzularına cevap vermeye başlarken “plütokrasi”, siyasi iktidarını koruyacak adımları atar. “Plütokrasi”, sermaye, mal ihracatıyla krizi öteleyebileceği alanları dış pazarlarda açabilecek emperyalist-militarist politikaların, baskı ve savaş rejiminin arkasına, tüm ulusu almaya başlar. Dahası, yüksek teknolojiye dayalı bir “savunma”, istihbarat ve propaganda (simgesel üretim) kompleksinin gelişmesinin teşviki, işçi sınıfının yeni gelişmekte olan analitik rasyonel boyutu güçlü, geleceğe bakan (teknoloji hayranı, Fütürist”) kesiminin kimi bileşenlerinin (1930’larda olduğu gibi) emperyalist militarist politikalara kazanılmasını kolaylaştırır.
“Plütokrasi” bunları başarabildiği oranda, piyasaları paylaşma rekabeti giderek sertleşir, askeri-sınai-istihbarat kompleksinin devlet politikaları üzerindeki etkisi artar. İkinci yüzün ifadesi olan, haklar ve özgürlükleri genişletmek, küresel ısınma, enerji krizi, göçmenler krizi gibi sorunları çözebilmek için gereken uluslararası işbirliği, barış eğilimi bastırılır. Kapitalizm canavarlaşmaya devam ederken savaş kaçınılmaz olur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları