Kaos ve soykırım

16 Ekim 2023 Pazartesi

“Kurala dayalı dünya düzeni”, yerini kaosa bırakıyor. Kaos ortamında, parlayıp yok olan gelişmelere rasyonel açıklamalar, bu açıklamalar için uygun açıklayıcı bağlamlar bulmak çok zorlaşır. Siyasi analiz yerini ucuz komplo teorilerine bırakır. Tarih, insanın kaprisinin, korkularının ve rastlantıların belirleyici olmaya başladığı bir “kısa döneme” kitlenir. Göstere göstere gelen krizler karşında insanlar çoğu kez, bir traktörün farları önündeki donup kalmış tavşanlar gibidir. Geçen hafta bu duruma iki kez tanık olduk.

GELECEK İPTAL EDİLİNCE... 

The Economist, küresel ısınmayı önlemek için alınması gereken önlemlere karşı tepkilerin, bunların olası ekonomik maliyetinin, yaşam tarzlarını etkileme potansiyellerinin ve komplo teorilerinin etkisiyle, dünya çapında yükselmeye başladığını yazıyordu. Hem de dünyayı rekor sıcaklıklarla kavuran, 1.5 C° sınırını ilk kez aşan bir yaz geride kalırken. İnanılacak gibi değil ama dünya gözleri kapalı uçuruma doğru yürüyor. Türkiye’de dinci rejimin inşaat hummasının, orman kıyımlarının sonuçları da kendilerini, kuraklıklarla, kentleri basan sellerle gösteriyor. “Geleceği iptal edilmiş” (Mark Fisher) bir uygarlık, anlaşılan artık boş verdi... 

Bu arada, bu Titanik’in güvertesinde, “şezlong kapma yarışında” bir yavaşlama yok.

Türkiye bu güvertenin ortasında: Kuzey batıda Ukrayna-Rusya, kuzey doğuda Ermenistan-Azerbaycan, batıda Kosova- Sırbistan, Doğu Akdeniz’de enerji rekabeti. AB üyeliği fantezisi öldü, Suriye’de ABD Türkiye’nin İHA’sını vurdu... Kimilerine göre borsa balonu delinmek, ülke iflasa sürüklenmek üzere. Sırada laikliği ve Cumhuriyeti “ilga edecek” bir anayasa var... 

Tüm bu kaosa geçen hafta, Hamas’ın İsrail’e yönelik beklenmedik düzeyde kanlı saldırısı ve İsrail’in çok daha kanlı “cezalandırma” operasyonu geldi. Böylece, Ortadoğu kaleydoskopu bir kez daha dönmeye başladı.

KAOSTA ‘BAĞLAM’ ARAMAK...

7 Ekim günü başlayan Hamas saldırısının rasyonel “bağlamı” Filistin sorunu. Ancak, Süpernova müzik festivalinde 250, Kibbutz Be’er’de 108 sivil de olmak üzere 1200’den fazla İsrail vatandaşının katledilmesinin bu “bağlam” içinde rasyonel bir açıklamasını bulmak çok zor. 

Ne acı ki tarih boyunca Avrupa’da yaşanan Yahudi pogramlarını, Nazi Almanya’sının “nihai çözüm” vahşetini, son yıllarda, ABD’de, Avrupa’da Yahudi sivillere yönelik saldırıları düşünür ve bunların yanına kökten dinci bir cihat örgütü olan Hamas’ın kuruluş belgesindeki “Tüm Yahudileri öldürme” (madde 4), “İsrail’i toptan yok etme”, barış için masaya oturmayı reddetme, “Cihattan başka çözüm tanımama” (madde: 13) ilkelerini koyunca karşımıza bir başka “bağlam” çıkıyor: Hamas’ın 7 Ekim operasyonunun arkasında, mümkün olduğunca çok Yahudi öldürmek, Yahudi toplumunda şok yaratmak arzusu gibi dinici fanatik bir “nihai çözüm” fantezisi vardı, Filistin sorununun çözümüne katkı yapma arzusu değil!

ADALET Mİ DEDİNİZ? 

İsrail’de Netanyahu’nun faşistleri devlete taşıyarak kurduğu hükümetin, Hamas’ı yok edeceğini açıklayıp ardından, Gazze’yi savaşçı/sivil ayrımı yapmadan bombalamaya başlamasını da salt “cezalandırma-adalet” rasyoneli içinde bir “bağlama” oturtmak olanaklı değil. İsrail ordusu, bir kara operasyonu başladığında yoğun kentsel yerleşim bölgelerinde kim sivil kim savaşçı ayrımı yapmadan (savaş kuralları aksıya alınmış) saldıracak. Gazze’de yaşamakta olan 2 milyondan fazla sivil Filistinliyi hedef alan bu acımasız operasyonu hangi “bağlam” içinde anlamlandırmak gerekiyor? 

Belli ki adalet değil! Gazze’de yerleşim bölgelerinde ayrım gözetmeyen yıkım, zırhlı birlikler girince daha da derinleşecek, Filistin halkına yaşayacak alan kalmayacak. Bu bir “adalet, cezalandırma” arayışına değil, dinci faşist ideolojinin beslediği çılgın bir “mekân düzenleme” telaşına işaret ediyor: Netanyahu’nun, dinci faşist ortakları, “Fırsat bu fırsat, Gazze’yi boşaltalım, ilhak edelim, yerleşimlere açalım” gibi bir “nihai çözüm” fantezisini gerçekleştirmeye çalışıyorlar, Kaçınılmaz olarak ortaya müstehcen bir durum çıkıyor. 

Bir kere “Gelecek iptal edilmesin”, aklın yerini fanteziler alırken tarihin türlü canavarları da inlerinden çıkıp, diz boyu kan içinde, dünün yıkıntıları, geleceğin molozları üzerinde dolaşmaya başlıyorlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları