Kemalizm üzerine kısa bir not

28 Ağustos 2023 Pazartesi

Cumhuriyetin geleceği üzerinde ne zaman soru işaretleri oluşmaya başlasa, Cumhuriyet “olayına” sadakati temsil eden Kemalizmi savunmaya ya da reddetmeye ilişkin tartışmalar canlanır. Siyasal İslamın rejimi, “dinci faşizm” altında, CHP’nin kronik fiyaskolarına bir yenisi eklendikçe bu tartışmalar daha da yoğunlaştı, dahası Kemalizm, siyasi yelpazenin en sağından en soluna, isteyenin içine kendi niyetlerini yazabileceği bir “boş göstergeye” dönüştü. 

KEMALİZMİ DÜŞÜNMEK

Öyleyse, “Kemalizm nedir” sorusu özellikle önem kazanıyor. Bu bağlamda iki yaklaşım söz konusu olabilir. 1) O soru üzerinde düşünürken Kemalizmin, bileşenlerinin, aralarındaki kimi çelişkilere karşın, “bütünlüklü” bir dünya görüşü olduğu varsayılabilir. 2) Cevap, “bir bütün” oluşturdukları varsayılan parçaların, tarihsel (zamana-mekâna ilişkin), kimi zaman birbiriyle çelişebilen özelliklerinde değil, bu parçaları bütünleştiren “radikal çekirdekte” aranabilir. 

Peki, Kemalizmin böyle bir “radikal çekirdeği” var mıdır? Bence, Kemalizmin başka zamanlarda, mekânlarda da geçerli evrensel bir “radikal çekirdeği” vardır. 

Kemalizmin belli tarihsel koşullardan kaynaklanan bileşenleri, başka tarihsel koşullarda ve mekânlarda, bu “radikal çekirdekten” bağımsız hayata geçirilemez. Dahası böyle, Kemalizmi, çoğu zaman tek bir bileşenine indirgeyerek pratiğe geçirme iddiaları (12 Mart ve 12 Eylül rejimleri) hızla canavarlaşır. 

TARİHSEL VE EVRENSEL...

Alev Coşkun’un, Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay (2008) başlıklı çalışması, Kemalizmin, özgün tarihsel koşullar içinde doğan radikal çekirdeğini ve onun evrensel yanlarını görmeye yardımcı olabilecek bir perspektif sunuyor. 

Kemalizm, emperyalist sistemin paylaşım savaşlarının başladığı, bir taraftan bir proletarya devriminin patlak verdiği, diğer taraftan faşizmin mayalandığı bir dünyada, çökmeye, paylaşılmaya başlamış bir imparatorluğun siyasi, kültürel coğrafyasının özgün tarihsel “durumu” içinde ortaya çıktı.

O “durum” içinde imparatorluğun egemen sınıflarının seçkinleri bir çıkış yolu ararken genel eğilim (gerektiğinde emperyalist merkezlerle de anlaşarak) imparatorluğun restorasyonu doğrultusundaydı. Çıkış yolunun, ulusal bağımsızlık ve Cumhuriyet (res publica: halkın iktidarı) biçimini alacağına ilişkin bir öngörü henüz yoktu. Alev Coşkun, başlangıçta egemen eğilimi benimsemiş olan Mustafa Kemal’in, kısa sürede, dönemin tarihsel koşulları içinde restorasyonun olanaksızlığını kavradığını anlatıyor. 6 Ay’ın sonunda, Mustafa Kemal hem restorasyon düşüncesini hem de “durumun” merkezini terk ederek bir “ulusal bağımsızlık ve cumhuriyet” projesine yöneliyor. Tabii ki başkaları bu liderliği benimsemeseydi, bu proje söner, şu veya bu ülkenin sömürgesi, mandası olacak bir “yapı” şekillenirdi. 

Kemalizmin evrensel radikal çekirdeği buradadır: 1) Var olan devlet biçimi ve ekonomik kültürel “yapı” içinde bir restorasyon fantezisini reddetmek. 2) “Yarı sömürge”, sultanlık devletinin işgal altındaki enkazından, yeni bir ulus devlet, bir cumhuriyet yaratmaya kalkışmak. 3) Sultanlıktan devralınacak toplumu, sanayileşen bir kapitalizmle, onu destekleyecek rasyonel, seküler, laik, giderek demokratik kültürü geliştirecek reformlarla yeniden şekillendirmek için savaşmaya başlamak.

Kemalizmin tanımını, Cumhuriyetin kuruluşu sırasındaki, tarihsel koşullardan kaynaklanan belli reformlarda, politikalarda değil, onun bunları, betimleyerek harekete geçiren radikal çekirdeğinde aramak gerekiyor.

Bugünün tarihsel koşullarında Kemalizmin radikal çekirdeği, restorasyon yerine, var olanı aşan bir yenilenmeyle, verili ekonomik, siyasi, kültürel, hatta ahlaki sınırları kabullenmeyen bir “düşünce” ve pratik yaratmakla ilgilidir. Tarihsel anlamda, bir kapitalist-ulus projesi olan Kemalizmin bugün gerçek mirasçısı, bu radikal çekirdeği yadsırken Kemalizmi ağzından düşürmeyen CHP ve diğer düzen partileri değil, sosyalist harekettir. Diyalektik işte! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları