‘Koşullar mükemmel’

17 Ağustos 2023 Perşembe

Neoliberal küreselleşme çözülüyor, Batı merkezli “dünya düzeni” dağılıyor, büyük güçler arası rekabet sertleşiyor. Silahlanma yarışı hızlanıyor. Kapitalizmin yapısal krizi içinde yoksullaşma, güvencesizlik yaygınlaşıyor. Krizden çıkışın reçetesi yok. Bu eğilimlerin küresel ısınma ilerledikçe, giderek sıklaşan gıda ve su krizleri ile derinleşmesi kaçınılmaz. Artık, “Yönetenler eskisi gibi yönetemiyor”, “Yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemiyor”. Öyleyse, Mao’nun sözleriyle, “Gök kubbenin altında kaos hâkim. Koşullar mükemmel”. 

PEKİ KİMİN İÇİN?

Financial Times, Brezilya’da özellikle Alman, İtalyan kökenlilerin yaşadığı güneyde, büyük çiftlikler bölgesinde, Bolsonaro yanlısı neofaşist grupların hızla çoğaldığına dikkat çekiyor. Bir başka yorumunda, FT, Avrupa’da aşırı sağın, İspanya, İtalya, Polonya, hatta Fransa’da Katolikliği kullanarak büyümekte olduğunu vurguluyor. The Economist, “otokratların yürüyüşü” diyor. New York Times’da bir araştırma ABD sağında gençlerin hızla faşizme kaymakta olduğunu gösteriyor. Florida’da okullarda Shakespeare’in yapıtları “ahlaka aykırı bulunarak yasaklanıyor”. Trump’ın, yargılandıkça popülaritesi artıyor. Arjantin’de Donald Trump hayranı Javier Milei, iklim değişikliğinin yalan olduğunu, cinsel eğitimin aileyi yıkmak için bir hile olduğunu, insanların organlarını satmasının yasallaşması gerektiğini savunarak hızla yükseliyor. İsrail’de dinci faşizm devleti ele geçirdi. Yorumcular, fanatik dinciliğin “ulus kimliğini aşındırarak” ülkenin geleceğini tehlikeye attığını savunuyorlar. Hindistan’da Hindu milliyetçisi Modi’nın diğer dinlerden vatandaşları, kadınları hedef alan soykırım savunucularını koruduğu, ABD, Avrupa medyasında artık açıkça konuşuluyor. 

Türkiye’de dinci faşizm hayatın her alanına sızmaya, saldırganlaşmaya devam ederken toplumu sarsan Münevver Karabulut cinayetinde katil Cem Garipoğlu’nun ailesinin, Yahudi kökenli, cinayetin de aslında bir ayin olabileceğine ilişkin iddia medyada, sosyal medyada yankılandı. Toplumdaki Yahudi düşmanlığı da pogromları, soykırımları besleyen “Siyon Yaşlıları Protokolü” hezeyanının dünyasını andırır biçimde su yüzüne çıktı. 

Özetle “koşullar mükemmel” ama, tüm dünyada dinci ve ırkçı özellikleri kendinde birleştiren faşist hareketleri besliyor, “süreç olarak faşizmi” hızlandırıyor. Peki, bu karanlık süreci kim durdurabilir? Bu sürece uzun süre gözlerini kapayan, hatta yararlanmaya çalışan liberal, muhafazakâr, kimi sosyal demokrat partiler mi? 

UMUT, YARATILMAYI BEKLİYOR

“Gerçek” kendini gösterince, her zaman şaşırtır: Bu karanlık süreci yalnızca sosyalist hareketler durdurabilir! Ancak sosyalist/komünistlerin hem tarihsel hem de günümüzdeki deneyimleri henüz umut vermiyor. Dün İtalya’da, Almanya’da, İspanya’da, uzlaşmadan savaştılar ama faşizmi durduramadılar. 

Kapitalist sistemin baskılarının ötesinde, ilk anda iki sorun dikkat çekiyor. Birincisi, özellikle günümüz için daha çok geçerli: Sosyalist hareket çok parçalı, adeta bir “ilkellik” döneminin kaosunu bir türlü aşarak tekil, güven veren bir seçeneğe dönüşemiyor. İkincisi, “dün” de geçerliydi: Ortada başarıya ulaşmış bir antifaşist mücadele modeli yok! Alman Komünist Partisi Hitler’i durduramadı. Daha gelişkin bir “model”, İtalyan Komünist Partisi lideri Gramsci’nin “mevzi savaşı ve cephe savaşı” ikilemi üzerinden geliştirilebilir gibi görünüyor. Ancak İtalyan Komünist Partisi, bu ikilemi değerlendirebilecek geniş kitle desteğine, sendikalara, belediyelere, derneklere sahip olmasına karşın, faşist hareket saldırıya geçince kısa sürede darmadağın oldu. Kısacası o teori, uygun araçların varlığına karşın hayata, ya parlamentoya güven, “illegalite” korkusu nedeniyle geçirilemedi ya da doğrulanmadı. 

Bugün, bu iki sorunun bir ülkede aşılması bile tüm dünyada umudu yeşertecektir. Bu ülke neden Türkiye olmasın? Bu iki sorun aşılmadan, karanlığın belki de büyük savaşlara da yol açarak koyulaşmasını önlemek olanaklı görünmüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları