Süreç hızlandı

29 Haziran 2023 Perşembe

Türkiye de yeni maliye bakanı ve Merkez bankası başkanı, halkı daha da yoksullaştırmak pahasına mali piyasalara güven vermekle, tarikatlar okulları, kentleri, kasabaları işgal etmekle meşgul. “Emperyalist sistemin” merkez ülkelerinde ise iklim krizinin, son teknolojik gelişmelerin, hızlı yoksullaşmanın, büyük güçler arasındaki jeopolitik-teknolojik rekabetin basıncı ile yeni bir sanayileşme atılımı, hatta yarışı başladı. Devletin ekonomiye, bir sanayi politikası bağlamında, hangi araçlarla ve hangi alanlarda hangi derinlikte müdahale edeceği tartışılıyor.

Dünya ekonomisindeki bu yeni eğilimlerden söz edecek, rejimin bunlardan ne kadar uzak hatta ters yönde gitmekte olduğuna dikkat çekecektim. Birden, değerli dostum Merdan Yanardağ, “Öcalan’ı övdü” gibi absürt bir iddia üzerinden, gözaltına alındı, tutuklandı. Önce öfkelendim, sonra da buna bir bezginlik duygusu eklendi. Bu yazı işte bu bezginliğin sonucudur.

N’OLUYOR? N’OLUYOR?

“Ne olacak. Süreç kendi seyrinde gidiyor” (Beckett, End Game). Seçimlerden önce iki konuda uyardık. Eğer rejim kazanırsa, muhalefet büyük bir moral bozukluğu yaşayacak. Rejim çok tehlikeli bir eşikten geri döndükten sonra, onu buraya getiren güçlere, aktörlere yönelik sert bir saldırı başlatacak. Rejim kazandı ve ikisi de oluyor. 

Merdan bu iki gelişme karşısında, Tele1’de, yazılarında, moral bozukluğunu önlemeye çalışırken seçimlerin sonuçlarına ilişkin gerçekleri açıklamaya, rejimin saldırılarını teşhir etmeye başladı. Kısacası bu iki eğilime karşı mücadele etti. Bu arada muhalefetin zaaflarını, CHP liderliğinin iktidarsızlığını eleştirmeyi de ihmal etmedi. En son, Kılıçdaroğlu’nun Tele1’in soru cevap programındaki performansı, rejimin seçimleri kazanmasına, muhalefetin kaybetmesine yol aşan ikinci büyük etkeni (birincisi devlet-medya-militan üçlüsüydü) de gözler önüne serdi. Rejim tabii ki böyle bir entelektüeli susturmak isteyecekti.

Peki hangi süreç “kendi seyrinde” gidiyor? AKP iktidara geldiğinde, siyasal İslamın bir süredir başlamış olan “pasif devrim” sürecinin yeni bir aşamaya geçtiğini anlatmaya başlamıştım. Siyasal İslamın egemen sınıfı (entelijensiyası) hem devlet eliyle toplumu moleküler düzeyde dönüştürmeye başlamıştı hem de liberal entelijensiyanın yardımıyla muhalefetin itirazlarını nötralize ediyor, “ortadakileri” kendine doğru çekiyor ya da en azından muhalif kanattan uzaklaştırıyordu (baş örtüsü tartışmaları, “darbe” korkutmaları, “çözüm süreci” fantezisi vb...). “Yetmez ama evet” halk oylamasından sonra “pasif devrim” süreci, liberalleri de sırtından atarak bir “süreç olarak faşizm” biçiminde ilerlemeye başladı: Lider-parti-hareket devlet “bir”leşti. Seçimler de artık, sistemli biçimde, muhalefetin suskunluğundan da yararlanılarak çalınıyordu. Rejim, 15 Temmuz darbe şeyiyle de bu “süreç olarak faşizm” içinde devleti yapılandırma bağlamında yeni bir atılım başlatmıştı.

Merdan da bu süreci doğru tespit ediyor, mücadelenin öncelikle “ekmek peynir-boş tencere” üzerinden değil bunları da kapsayacak bir “kültür savaşları” hattında verilmesi, solun güçlerini bu bağlamda birleştirmesi gerektiğini anlatıyor, böylece rejimin, hegemonya kurma sürecinin “yumuşak karnına” (kültürel hegemonyaya) dikkat çekiyordu 

Seçimlerden sonra, “süreç olarak faşizm” tam da öngördüğümüz biçimde hızlandı. Muhalefet üzerinde baskı, susturma çabaları, haklar ve özgürlüklere, kadın-LGBT hareketlerine saldırılar artıyor. Rejimin en karanlık arzularını yasalaştıracak bir anayasa taslağı, CHP’nin Meclis’e taşıdıklarının da desteğiyle şekilleniyor. Rejimin en önemli ideolojik aygıtları TARİKATLAR eğitimden sağlık sisteminde devlet ve güvenlik bürokrasine, etkilerini hızla artırıyorlar. Muhalefette sağından soluna tam bir dağınıklık, stratejik boşluk egemen... “Oysa yoğun bir tutkuyla dolu kötüler.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları