Erinç Yeldan

Cari Açık: Yeniden ve Bir Başka Biçimde

17 Temmuz 2013 Çarşamba


Tehlike uyarısını ilk defa haziran ayı içinde Eskişehir’de toplanmış olan EkonAnadolu Kongresi’nde konuşan Yılmaz Akyüz Hoca’dan dinlemiştim. Yılmaz Hoca UNCTAD’da geçirmiş olduğu deneyimlerini şimdi South Center düşünce kuruluşundaki baş ekonomistlik göreviyle birleştirmiş durumda. Yılmaz Hoca’nın uyarısı, ekonomik büyüme tasarımlarını yabancı sermaye yatırımı beklentilerine bağlamış olan Türkiye ve benzeri ülkelere yönelikti: Yabancı sermaye stoku giderek arttıkça, “yabancı yatırımcıların” ülke dışına çıkartacakları kâr transferlerinin yükü de ağırlaşabilecek ve cari işlemler dengesi üzerine ek yükler getirebilecekti.
Yılmaz Hoca, Malezya ekonomisinden verdiği örneklerle, yabancı sermaye yatırımlarına uzun süreli bağlılığın giderek dış açığı sürekli kılacak yapısal bir kan kaybına dönüşeceğini vurgulamaktaydı. Artık cari işlemlerdeki açık sadece ithalat-ihracat farkına değil, yurtdışına kâr transferlerine ve dış borçlanma faiz yüküne bağlı olarak giderek kontrolsüz bir biçimde büyümekteydi...

\n

***

\n

Bilindiği üzere cari işlemler dengesi kavramı sadece dış ticaret açığını değil, aynı zamanda faktör gelirleri dengesi diye adlandırılan döviz giriş çıkışlarını da içerir. Bu başlık altında üç ana kalem yer alır: İşçi dövizleri, dış borç faiz ödemeleri ve yurtdışına kâr transferleri. Türkiye, uzun yıllardır ticaret açıklarını yurtdışından işçi dövizleri ve turizm ile müteahhitlik hizmetlerinden gelen döviz gelirleri ile kapatmaktaydı. Ancak 2002 sonrası Türkiye ekonomisinde artık dış ticaret açığının boyutları, bu tür döviz girişleri ile kapatılamayacak düzeydedir. Şimdilerde ise bu açığa bir de kâr transferlerinden ve dış borç faiz yükünden gelen baskılar eklenmeye başlamış gözükmektedir.
Türkiye’nin dış borç stoku 336 milyar dolar düzeyindedir. Yabancı sermaye stokunun ise kabaca 200 milyar dolar düzeyinde olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla dış borcun faiz yükünü karşılamak ve ayrıca yabancı sermaye stokunun yol açacağı kâr transferlerinin yaratacağı döviz baskısını göğüsleyebilmek için Türkiye’nin yılda asgari 30-40 milyar dolarlık ek bir döviz ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu rakama bir de özellikle enerji açığımızdan kaynaklanan ithalat faturamızı da eklersek, Türkiye sadece
“normal koşullarda” dahi yılda 60-70 milyar dolarlık bir cari işlemler açığı ile karşı karşıya kalacaktır.
Türkiye’de sürdürülen çarpık
“tüketim yönlü büyüme / düşük ulusal tasarruf” konjonktürünün getireceği dengesizliklerle birleşecek olan bu süreçte ulusal ekonomimizi uzun dönemde kalıcı ve yapısal nitelikli bir dış açık ve dışa bağımlılık sorunu beklemektedir.

\n

***

\n

Geçen hafta ilan edilen mayıs ayı dış ticaret verilerine göre, Türkiye’nin cari işlemler açığı aylık bazda 7 milyarı aştı. Bu rakamın 1.5 milyar doları her türlü beklentinin dışında kalan bir gelişmeye dayanmakta idi: Faktör gelirleri kaleminde beklenmeyen bir dış açık. On iki aylık bazda 57 milyar dolar düzeyine fırlamış olan cari işlemler açığının kaynakları artık sadece enerji ithalatı faturasına değil, yurtdışına aktarılan kâr transferlerine de bağlı hale gelmek üzeredir.
Türkiye’nin yabancı sermaye yatırımlarına dayalı ve
Dani Rodrik Hoca’nın ifadesiyle, “yabancı sermayeye bir hoş geldin partisi davetine” indirgenmiş olan büyüme stratejisi sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyüme modeli değildir; kırılganlıklar ve dengesizlikler içeren, çarpık bir bağımlılık modelidir.
Bu tasarımın yol açacağı çalkantı ve krizleri
“faiz lobisi” gibi hayali düşmanlara havale etme çabası ise ciddiye alınabilecek bir ifade değildir.
Ankara Üniversitesi’nden değerli hocamız Prof. Dr.
Alpaslan Işıklı’yı kaybetmiş olmanın üzüntü ve acısı içindeyiz. Tüm öğrencilerinin, dostlarının ve yakın ailesinin acısını paylaşıyorum. Hocamız adı gibi ışıklar içinde yatsın.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları