Batı’yı Korkutan Ne?

24 Şubat 2014 Pazartesi

“Batı” dediğimiz zaman yalnızca Brüksel ve Washington’ın Türkiye politikalarını kastetmiyorum. Bunun dışında;
- İş çevrelerinin bakışı,
- Değişik sivil toplum örgütlerinin yaklaşımları,
- Fikir çevreleri ve medyanın bakışı,
- Batı’nın Ortadoğu politikalarının yansımaları bulunuyor.
Bütün bu çevrelerde 2002 ile 2014 arasındaki 12 yıl içinde önemli değişikliklerin meydana geldiğini görüyoruz. AKP’ye ilişkin yaklaşımlarında artık farklı düşünüyorlar.
Değişime, AKP iktidarının bu 12 yıllık süre içinde ortaya koyduğu uygulamalar yol açmıştır dersek yanlış olmaz.
Nedir bunlar; - Hükümetin uygulamalarında, Batı ile yakınlaşmak yerine “parti olarak kendine özgü ve İslami ağırlıklı bir yola girmesi”. Laik eğitim ve yaşam tarzı yerine İslami bir yolu uygulamaya başlaması.
- Bu uygulamaların paralelinde, “Batı tarzı demokratik yaşamdan giderek uzaklaştıran antidemokratik uygulamaların ortaya çıkması”.
- Ekonomik olarak, başlangıçta Batı’nın çok hoşuna giden açık ve rekabetçi piyasanın yerine, “kendi özel parti düzenini” oluşturarak sapmaların uygulamaya konması.
- Hükümetin bazı Arap ülkeleri ve kimi İslami gruplarla özel ilişkiler içine girmesi.
Batı bunu, bir anlamda, Tayyip Erdoğan’ın “Erbakanlaşması” biçiminde algılamaya başladı; tabii işin Milli Görüş boyutu hariç.

‘Ehvenişer’olmaktan çıktı mı?
Daha önce bu köşede yazdığım gibi AKP Batı için, “ehvenişer” bir algılama içindeydi. Büyük ölçüde de “Kürdi açılımlar” hatırına desteklenmişti.
Ancak işler beklendiği gibi gitmedi;
- Hükümet, “kendi özel hesaplarını ve uygulamalarını öne çıkardı”.
- Bölgede, radikal İslami hareketlerin gelişmesine ortam hazırlayan bir izlenim verdi.
- Hükümet uygulamaları Türkiye’nin her anlamda Batı’dan uzaklaşma sinyallerini sergiledi.
İş, Batı kamuoyunun tepkilerinden Brüksel ve Washington’ın resmi tepkilerine dönüşmeye başladı.
Türkiye’nin iç ve dış dinamikleri arasında, 2002’den 2014’e tamamen farklı bir görüntü ortaya çıktı. Türkiye’de çok geniş bir kesim (ve kamuoyu) Batı’nın tepkileri ile örtüşme içine girdi.
Bir anlamda Batı’nın “İslamofobisi” Türkiye’de de yerleşmeye başladı. Bunda daha çok İslamın kendisi değil, onun üzerinden demokrasiden uzaklaşma zihniyeti etkili oldu.
2002 ile 2014 arasında hükümet uygulamaları sonucu, AKP dışı Türkiye kamuoyu ile Batı arasında “daha sıcak ilişkiler doğduğunu” söylemek yanlış olmaz. Gezi olayları bunun doruğa çıktığı noktadır.

Yeni iç dinamikler
Bu bağlamda dünkü küs kardeşlerin (ve karşıtların) hükümet uygulamaları sonucu (ve sayesinde) ilginç bütünleşmeler ve yakınlaşmalar içine girdiklerini görüyoruz.
20 yıl öncesinin mesafeli ve karşıt sağcı, solcu ve liberallerinin çoğu aynı çatı altında birleşebiliyorlar. Demokrasiden tamamen kopma korkusu, onları “zorunlu yakınlaşmalar içine götürmektedir”.
İktidar, kendisi dışında herkesi ötekileştirerek bu sonucun doğmasına yol açmıştır.
Son HSYK , internet ve MİT’e ilişkin düzenlemeler Batı’nın demokratik çevrelerinin Ankara konusundaki kuşkularını daha da keskinleştirecek uygulamalardır. Yönetim kendi yolunu açar görünürken, aslında çevresindeki duvarı daha da kalınlaştırmakta ve kendisini onun içine kapatmaktadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları