Dincilik, PKK ve demokrasi üçgenindeki Türkiye

12 Nisan 2016 Salı

2006’da yayımladığım bir kitabın adı “AKP, Ordu ve Amerika Üçgenindeki Türkiye” idi. Bugün yazacak olsam adını, “Dincilik, PKK ve Demokrasi Üçgenindeki Türkiye” koymam gerekir.
Türkiye bugün bu üç faktörün sarmalı ve çatışması içine kilitlenmiş durumda;
1) TBMM’de bu üç faktör de partileşmiş, kurumlaşmış ve aralarında çatışmaktadırlar. AKP İslami (ve dinci) bir zeminde toplumu otoriter bir düzen içinde, yeniden yapılandırma yolunda.
2) Toplumun her kesiminde ve hatta bürokraside bu üç faktör kutuplaşmış, organize olmuş durumda. Medyadan iş kesimine, üniversiteden şirketlere, sanat çevrelerinden fikir dünyasına kadar bu ayrışmalar ve çatışmalar yaşanmaktadır.
3) Güneydoğu’da birçok bölge savaş alanına döndü. Terör ve başkaldırı eylemleri yoğunlaştı. Güvenlik kuvvetleri bir iç savaş ortamı içinde müdahale etmek zorunda kalıyor.
4) PKK (ve YPG) yakın tarihte ilk kez olarak ABD, AB ve Rusya’dan destek alıyor. Ankara bir köşede sıkışmış.
Buna karşılık içeride “din ve Kürtçülük cepheleri öne çıkmış”. İktidarda dinciler, muhalefette Kürtçüler varmış gibi bir ortam söz konusu.
Demokrasi, uygarlık ve çağdaş yaşam tarzından giderek uzaklaşan bir toplum söz konusu. En son yaşanan “sapıklık, sapkınlık ve önüne yatma” tartışmalarının öne çıkarılması, “geriye giden, ilkelleşen ve Ortadoğulaşan” toplumun göstergeleridir.
Ve bütün bunlar son 13 yılda keskinleşerek oluştu. Son 13 yılda Türkiye’de, “hem din odaklı örgütlenmeler, hem de Kürtçü ve terörist örgütlenme birlikte yaygınlaştı, derinleşti ve fiili yaşama egemen oldular”.

Dünden bugüne
İki kutuplu soğuk savaş döneminde kapitalizmsosyalizm çatışması vardı. 1980’lerde piyasa ekonomisi- sosyal devlet alternatifleri, karşı karşıya gelmek yerine işbirliğine başladılar.
Batı Avrupa ülkeleri (ve AB) başı çekti. 1990 sonrasında küresel kapitalizmle, en tehlikeli kutuplaşmaya geçildi. ABD, AB, Çin ve Rusya aralarındaki ortak ekonomik ve siyasi çıkarları geliştirdiler; birbirlerine karşılıklı olarak bağımlı duruma geldiler.
Yeni küresel kapitalizm, “büyüklerin kendi aralarında dışsallıklar (externalities) yaratmalarına ortam hazırladı”.
Kendileri terör örgütleri yaratarak ve destek vererek çağdaşlıktan, demokrasiden ve refahtan uzak toplulukların” devamını sağladılar.

‘Yeni Türkiye’ neden sembol oldu?
Yeni Türkiye diye, Atatürk devrimlerinden ve çağdaşlıktan uzak, “Ortadoğululaşmış” İslam odaklı bir Türkiye’yi tercih ettiler.
Dış politikada “karşılıklı çıkarlarını koruyamayan, dünya karşısında denge sağlayamayan yönetimlere” destek vererek bugünkü ortamı yarattılar.
Bu köşede hep yazdım; demokrasi olmadığı için ulusal çıkarlarını içeride ve dışarıda koruyamayan: Avrupa’dan farklı olarak, toplumsal örgütlenmeler yerine din odaklı örgütlenmelere destek verdiler.
Atatürk devrimleri ile Batılılaşmaya çalışan ve çağdaşlaşma yolunda ilerleyen Türkiye yerine dincilik, mezhepçilik, etnik ayrımcılık batağına gömülmüş bir Türkiye’yi daha uygun buldular.
Bugün nelerle uğraştığımıza bir bakın; demokrasi ve ekonomik gelişme yerine sapıklıkları konuşuyoruz. Sapıklıklar, çağdaşlıktan ve demokrasiden uzaklaşmanın doğal sonuçlarıdır. Dinci odaklı örgütlenmelerin sonucudur.

***

Tarihten bir anı
Yeniden yapılan kartal yuvası Beşiktaş İnönü Stadı’nda, bir izci olarak Polonya bayrağını taşımıştım. 1957’de Dünya Serbest Güreş Şampiyonası yapılıyordu, Türkiye birinci olmuştu.
Kentler tarihleri ile kimliklerine kavuşurlar. Kartal yuvası da Beşiktaş İnönü Stadı olarak kalsın, bir imza da benden. Vodafone’a katkısı için teşekkürler.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları