Endekslenen Parametreler

12 Ağustos 2013 Pazartesi

- Ülkemizde olağanüstü gelişmeler yaşanıyor; Atatürkçülük, İslamcılık, demokrasi, baskı, özgürlükler iç içe geçmiş; Balyoz, Ergenekon, Kürt açılımı birbirine endekslenmiş.
Karşıt olarak sunulan öğeler birbirinin tamamlayıcısı olmuşlar; amaca ulaşmak için diğerlerini kullanmak gerekiyor.
- Ortadoğu bölgesi ve ülkeleri
“arapsaçına döndürülmüş”, sebepler ve sonuçlar yer değiştirmiş. Bütün ülkeler yığımlı bir istikrawızlık içine itilmişler, kan gövdeyi götürüyor. Fazıl Say’ın “Mezopotamya Senfonisi’nde” anıldığı gibi “ölüm kültürü” egemen olmuş; ya da kimileri için “kanser mi tutsaklık mı” seçenekleri iki olasılık olarak ortaya çıkmış.
- Bölgenin enerji kaynakları ve yolları küresel güçlerin oyun araçları durumundalar. Bu durum uzun yıllar değişmeyecek.

\n

Kim nereden bakıyor?

\n

- Bölgedeki “az radikal ve çok radikal İslamcı güçler, başta Müslüman Kardeşler olmak üzere meseleye, siyasal İslamın yönetim egemenliği” olarak bakıyorlar.
Bölgedeki en güçlü siyasal (ve dini) örgüt kendileri. Siyasi, sosyal ve iktisadi düzeni şeriata oturtuyorlar. Şeriat dışında bir yasa, anayasa ya da yaşam biçimi tanımıyorlar. Bu yaklaşımları ile birlikte Batı ile,
“ortak Ortadoğu politikaları” için işbirliği yapmaya çalışıyorlar.
Ancak bu İslami düzen yalnız Batı’ya değil S. Arabistan gibi kimi
“İslami devletleri” bile ürkütüyor.
Batı, İslami (ve İslamcı) devletlerin Batı çıkarları açısından gösterdiği bu çelişkili durum karşısında sıkışıyor. Politikalarında
“balans ayarı” yapıyor. Mısır ve Suriye konularında olduğu gibi.
Biraz farklı düzeyde olsa bile Batı, Türkiye için de benzer sorunlarla karşı karşıya.
İslam dünyasını İslami örgütlerle ve yönetimlerle idare etmek kolay gözükmesine karşın bir bumerang gibi yön değiştirebiliyor.

\n

Ve ‘iç meselemiz’

\n

Yukarıdaki bölgesel ve küresel gelişmeler bugün Türkiye’de yaşanmakta olan sorunlarla iç içe geçmiş durumda.
- Kürt açılımı meselesi Ergenekon ve Balyoz’la iç içedir.
- Irak, Suriye, Mısır, İran
“meseleleri” yine bunlara bağlıdır.
Küresel güçler
“Atatürkçü ve Batılı Türkiye” ile İslamcı Türkiye arasına sıkışmışlardır; Batılı ve Batıcı bir Türkiye’nin mi, yoksa İslamın Mısır gibi derinleştiği bir ülkenin mi yararları konusunda zikzaklar çiziyorlar.
Batı’nın bu çelişkisini, bizdeki demokratik zaaflar daha da büyütüyor. Ancak esas sorun demokratik gelişmemizi son 60 yılda ilerletememizde yatıyor.
Son 10-15 yılın konjonktüründe
“Kürdistan meselesine” endekslenmiş öncelikler söz konusudur.
Batı’nın Batılı (ve Batıcı) Türkiye ile İslamcı Türkiye arasındaki tercihinde Kürdistan meselesi öne çıkmıştır.
En azından 2013 yılına kadar durum böyleydi. Ergenekon ve Balyoz konusundaki yeni gelişmelerin Türkiye üzerindeki hesapları değiştirmesi söz konusudur.
Türkiye’deki
“iç dinamikler”, hızlı bir değişim sürecine girmeye başladı. Bu değişiklikler “Batı’da yeni bir Türkiye politikasının doğuşu ile örtüşüyor”.
2000’li yılların başındaki örtüşmelerle asimetrik bir durum söz konusu.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları