Karamsarlık, İyimserlik ve Kutuplaşmalar

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Bugün Türkiye’de yaşayan bir birey “ne kadar iyimser ya da kötümserdir?
İyimser olanlar vardır, kötümser olanlar vardır. Toplumun (ve bireyin kendisinin) hayata bakışı nasıl belirleniyor, nelerden etkileniyor?
- Çaresizlik içindeki bir bireyin maddi olarak tutunacak bir dal, bir yol araması mı?
- Bireyin yaşam tarzının “kültürel, parasal ya da inançsal” nasıl etkilendiği mi? Mutluluk (ve refah) beklentisi olarak yarınlara nasıl baktığı mı?
- Bir işçi, esnaf, memur, bürokrat ya da işveren olarak kendi geleceğine, çocuklarının geleceğine nasıl baktığı ve değerlendirdiği mi?
- 21. yüzyılda yaşayan “bir ülke vatandaşı olarak” gelişmiş ülkelerle kıyaslamalar yaparak eleştirel bir bakış açısı mı?
- Yoksa bir siyasal partinin üyesi ya da katıksız yandaşı olarak topluma ve statükoya bakışı mı?
Türkiye demokrasiye, Cumhuriyet’e ve Atatürk’ün Avrupa ile “telif edici” politikalarına karşı çıkanlar ve savunanlar olarak yapay bir kutuplaşma içine sokuldu. Bakış açıları da bundan etkileniyor.

Demokrasi kutuplaşması
Hukukta, çağdaşlıkta, inançta, yaşam tarzında, etnisite ve kültürde yaratılan çağdışı yapay kutuplaşmalar Türkiye’yi demokrasiden iyice uzaklaştırmıştır.
- Çağdaş hukuk düzenine inananlar ve karşı çıkanlar,
- Katılımcı demokrasiyi savunanlar ve reddedenler,
- Uygar ve çağdaş yaşam tarzını benimseyenler ve Türkiye’yi çağdışı bir Ortadoğu ülkesi yapmak isteyenler,
- Kimi küresel güçlerin Ortadoğu politikalarında taahhüt altına girenler ve buna karşı “denge ve karşılıklı çıkar” politikasını savunanlar.
Büyük sermayenin bile ikiye ayrılması Türkiye’nin getirildiği vahim noktanın en önemli göstergesidir. Bu çevrede 2002’den bugüne (2014) kadar ne büyük (ve derin) bir değişimin bulunduğunu bu ayrışma (kutuplaşma) ortaya koyuyor.

Toplumsal algılama ve gerçekler
Toplumun (insanların) algılamaları ile sayısal gerçekler arasındaki farkın büyümesi “demokrasiden uzaklaşıldığının en önemli göstergesidir”.
- Gelir bölüşümü bozulurken ve sendikalı çalışan oranı hızla düşerken büyüme ve refahın arttığını “sanmak yanılgısı” antidemokratik bir algılamadır.
- Kadına karşı şiddet sayısı anormal bir şekilde büyüyorsa bu durum toplumsal bir çürümüşlüğün sonucudur. Böyle algılanması gerekir.
- Çiftçinin borcu ve haciz altındaki malının sayısı büyük artış gösterirken refah artışından söz edilemez.
- Yolsuzluk ve hırsızlık sayısı hukuksuzluğa paralel olarak yaygınlaşıyor ve toplumsal tepkiler zayıf kalıyorsa bu çürümüşlüğün bir ölçüsüdür.
- İnsanların düşüncelerinin mal gibi alınıp satılması olağan karşılanıyorsa hukuk ve demokrasi can çekişiyor anlamına gelir. Bu durum postmodern “entelektüel köleliktir”.
İşin temelinde bireysel ve grupsal çıkarlarla toplumsal çıkarlar arasındaki çatışma yatar. Demokratik toplumlar bireyin ve örgütlü sosyal grubun çıkarını toplumsal yarar (ve çıkar) ile örtüştürebilenlerdir.
Kutuplaşma ve çözülme içindeki toplumlarda şu tür sonuçlar ortaya çıkar:
- İktidardaki siyasal parti eline fırsat geçince “her türlü hukuk dışı aracı kullanarak kamu zararına çalışabilir”. Kamu zararına çalışırken de gelir bölüşümünü bozarak yandaşlara çıkar sağlar.
- Ahlaki değerler bozulur; inançlar ve hukuk dışılık bir araç olarak yaygın şekilde kullanılır.
- Hukuki, ahlaki, vicdani ve dini değerlerde kavram kargaşası yaratılarak hem demokrasi hem de kamusal yararlar altüst edilir.
- Ülkenin dış siyasi, iktisadi ve güvenlik ilişkilerinde “karşılıklı denge ve çıkarlar sağlanamaz”, aleyhte kayıplar artar.
Bugün ülkenin getirildiği noktada bütün bu hastalıklar ve sıkıntılar yaşanmaktadır. Toplumun bilinçlenmesi ve demokratik araçlarda sonuca gidilmesinden başka yol yoktur.
Ancak sorun, yumurta ve tavuk örneğinde olduğu gibi “nedenler ve sonuçlar arasındaki bağlardan kaynaklanmaktadır”. Nedenlerin düzeltilmesi, çağdaşlaşma, demokratikleşme sürekli olarak “engellenegeldiği için”, bu olumsuz sonuçları yaşıyoruz.
Birey-toplum (vatandaş-ülke) çatışmaları yerine bütünleşmelerinin kaçınılmaz olduğunu bu ülkede yaşayan her yurttaşın artık anlaması, görmesi gerekiyor.
Gemi battığı zaman bunun kazananı olmaz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları