Sentezi Başarmak Zorundayız

03 Mart 2014 Pazartesi

- Hukuksuzluğun 6 yıldır yoğun biçimde yaşandığı bir düzende ilerliyoruz.
- Yolsuzluklar içinde sürüklenen bir Türkiye ile yüz yüzeyiz.
- Güneydoğu’da ayrışma sorunları tavana vurmuş durumda.
- Ekonomik olarak güçlü dip dalgalarını şiddetle hissetmeye başlayan bir yapı söz konusu.
- Uygar ve demokratik dünyanın gözünde kredisini kaybetmiş bir yönetim var.
Bu koşullar altında çok yoğun bir seçim trafiğine giriliyor. Nasıl bir sonuç çıkacak? Yalnız seçimleri değil, siyasal, sosyal ve ekonomik olarak içine gireceğimiz türbülansı kastediyorum.
İç dengelerin her yönüyle sarsıldığı ve çatladığı bir ortamda düzlüğe nasıl çıkılacak? Sağduyu, hukuk, adalet, akıl, ahlak ve demokrasi nasıl egemen kılınacak?
Türkiye bölünmeden, varlığını sürdürebilecek mi? Dış ilişkilerimiz ve bölgesel dengelerimiz nasıl etkilenecek?
Üzülerek görüyoruz ki bu ürkütücü sorular ve sorunlarla yüz yüzeyiz. Ve bu sorunları demokrasinin kuralları içinde çözerek sonuca gitmek zorundayız, başka yolu yok.
Türkiye’de artık hiçbir şey “dünkü gibi olmayacak”; ülkemiz böyle bir süreçten geçiyor. Siyasetçisi, sendikacısı, köylüsü, sivil toplum örgütü, üniversitesi, medyası, iş çevresi, sanatçısı bu gerçeği ve büyük sorumluluğu özümsemek ve gereklerini yerine getirmek zorundadır.
10 yıl, 20 yıl öncesinden çok farklıdır; Türkiye’nin ve demokrasinin yarını ile ilgili bir sınav veriyoruz. Bu sınavdan kaçma, boş verme, sorumluluk almama, böyle gelmiş böyle gider diyerek geçiştirme lüksümüz artık hiç yok.
Kredimizi sıfırlamış durumdayız. Halkın, milletin bu bilince artık sahip olması gerekiyor.
Her kesim için
Bu gerçekler Türkiye’de “her kesim” için geçerlidir; yalnız o taraf, bu taraf kazanacak diye bakarsak en büyük yanlışı yaparız.
Türkiye kaybederse bunun kazanan tarafı olmayacaktır. Kimse sorunlara, “benden sonra tufan” diye bakma yanlışlığına düşmesin.
Avrupa’nın geçmişine bakın; bugün Ortadoğu’nun haline bakın; Irak, Suriye, Mısır, S. Arabistan, Lübnan, Libya ve Sudan’da hâlâ yaşamakta oldukları antidemokratik, ilkel ve çağdışı ortamı görelim; içerde kazanan taraf yoktur; herkes kaybetmiştir. Belki çok küçük ve marjinal bir azınlık dışında.
Sentezi anlamak
Türkiye’de “her kesim”, sentezin gerektirdiği “asgari müştereklerde” uzlaşmak ve anlaşmak zorundadır. Çünkü demokrasilerde başka bir yöntem bulunmuyor.
Bunun da ölçütleri (kriterleri) bellidir:
- Çağdaş demokrasinin kuralları; buna kısaca Avrupa demokrasisi diyebiliriz.
- Çağdaş demokratik kurallara doğal olarak (yerel) kültürel kimliğimizi dahil ederek bu sentezi yapacağız.
- Ve tabii Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş esaslarına hâkim olan felsefeyi de bu senteze katmalıyız.
Mustafa Kemal bir sentez yapmıştır; devletin kuruluşuna esas olan ilkelerle çağdaş uygarlık değerlerini bütünleştirerek demokrasinin altyapısını hazırlamaya yönelmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada da milletimiz (ve tüm taraflar) bu sentezi benimsemek zorundadır.
Aksi halde çatışma ve ayrışmalar, daha büyük sorunları üretmekten başka bir sonuç doğurmayacaktır.
“Her taraf”, bu gerçeği görmek ve özümsemek zorundadır; kendi çıkarları için de…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları