Statüko, Demokrasi ve Gauck

05 Mayıs 2014 Pazartesi

İnsanlar büyük çoğunlukla “statükocudurlar”. Değişim istemelerine karşın, kurulu düzendeki;
- gelirlerinden, işlerinden,
- çıkarlarından,
- zevkleri ve alışkanlıklarından vazgeçmek istemezler.
Çok mecbur kaldıkları, bıçak kemiğe dayandığı zaman alışkanlıklarından, düzenlerinden (düzensizliklerinden) kopabilirler.
Doğu Anadolu’daki işsiz genç iş bulabilmek için köyünden kaçıp şehre gelir; daha doğrusu sığınır. Köyde iş yoktur, sosyal yaşam yoktur; deprem sonucu yıkılan kentten kaçar gibi göçerler ve riske atılırlar.
Bu (riski) rahatlıkla göze alırlar, çünkü köyde kaybedecekleri bir değer kalmamıştır. Alternatif maliyeti sıfırdır. Hayat orada artık sıfırlanmıştır.
Böylesine, kırmızı çizgilerin aşılmadığı durumlarda insanlar büyük çoğunlukla statükocudurlar.

Piramidin tepesi
Piramidin tepesinde ise farklı senaryolar söz konusu olabilir:
-Politikacı iktidarda kalabilmek için (statükoyu korumak için) her türlü riski alabilir; her türlü düzenlemeye, komploya başvurabilir.
-Açık piyasa koşulları karşısında işadamı, “piyasada yenilip kaybolmamak için” sürekli arayış içindedir; statükoyla birlikte gelişim ve değişim vardır.
-Avrupa’da kilise (ve din), en statükocu kurum olmuş ve bunu korumak için en acımasız işkencelerine girişebilmiştir.
-Ajanslar geçen aylarda (2014 Nisan) bir haber geçtiler; S. Arabistan yönetimi ateistleri terörist kabul eden bir “kanun” kabul etmiş. Bu da statükonun değişmemesi için başvurulan öğelerden birisidir.
Düzene egemen olan kişiler, gruplar ya da devletler bu konumlarını (statükoyu) sürdürebilmek için çaba gösterirler.

‘Sürdürülebilir Üstünlükler Kuramı’
Uluslararası ilişkiler açısından görece üstün ve güçlü konumdaki devletlerin (ve iktidarların) bu durumlarını kaybetmemek için her türlü yola başvurduklarını görürüz.
1980’li yıllardaki uluslararası ilişkiler çalışmalarımda buna, “Sürdürülebilir Üstünlükler Kuramı” adını takmış, makale ve kitaplarımda kullanmıştım.
2010’lu yıllara geldiğimizde bu kuramın devletler, iktidarlar ve hükümetler tarafından yeni ve güncel yöntemler izlenerek kullanıldığını görüyoruz.
Son 100 yıl içinde bu kuramın ilginç örneklerini yaşadık:
-Sovyetler Birliği kuruluşundan itibaren bir süper güç olmak ve bu konumda kalmak için elinden geleni yaptı, ama 1989’da bitti.
-ABD Birinci Dünya Savaşı sonrasında başlattığı süreci halen sürdürüyor.
-Çin ise ikinci savaştan sonra ABD’nin küresel sürecine girdi ve bugün onunla yarışır hale geldi.
-Avrupa 1957’de AB’yi (AET’yi) kurarak Avrupalıların ortak iktisadi, siyasi, askeri ve kültürel birlikteliklerinde bir ortak zemin oluşturdu.
(5+1) oluşumu bu sonucun fotoğrafıdır. Yarın muhtemelen Hindistan da süper güçlere kurumsal olarak katılacaktır.

Türkiye ve benzerleri
Arada kalanlar Türkiye, Meksika, Arjantin, Brezilya, İran, Mısır gibi “orta ölçekli” ülkelerdir. Türkiye Batı ile Doğu (Ortadoğu) arasında sıkışıp kaldığı için diğerlerinden farklı özelliklere sahiptir.
Demokrasi ve Avrupa uygarlığına Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimleri ile adım atmış bir ülkedir.
Osmanlı ile çağdaş değerler, Avrupa ile Ortadoğu (ve Asya) arasındaki sıkışıklığı, toplumsal çelişkileri 2014 yılında en uç noktaya “getirilmiştir”.
Geçen hafta Almanya Cumhurbaşkanı Gauck’ın gelişinde yaptığı açıklamalar, bu tarihi çelişkili gerçekleri gözler önüne serdi.
-Gauck’ın, yani bir Avrupalının Türkiye’nin bugün geldiği duruma (resme) bakışı ve yorumları...
-Buna karşılık Türkiye’nin Başbakanı’nın onun açıklamalarına verdiği tepkiler Ankara’daki yönetimle Avrupa’nın yaklaşımları arasındaki uçurumu ortaya koymaktadır.
Demokrasi, değişim, gelişme, çağdaşlık, statüko, din, ahlak gibi kavramların “statükoyu korumak ve çağdaşlaşmaya karşı çıkmak için nasıl algılandığını” gözler önüne sermektedir.
Çakma demokrasi, tramvay gibi, gerektiğinde binilen, gerekmediği zaman inilen bir araç olarak kullanılırsa Almanya’daki demokrasi ile Türkiye’deki arasındaki uçurum da gözler önüne serilir.
Üstelik İstanbul’da Almanya üniversitesi açılırken Avrupa’ya Türkiye’nin kapıları kapanmaktadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları