Taksim Gezisi'ni Nasıl Görelim

10 Haziran 2013 Pazartesi

- Bu kadar kozmopolit ve heterojen unsurlardan oluşan bir hareket nasıl olur da “ortak bir zemin” yaratır? Hem de Türkiye ve dünya siyasetini sarsacak derecede?
- Bizim
“farklı varsaydığımız” faktörler o kadar farklı şeyler değiller mi yoksa?
- Yoksa
“aralarındaki farklılıklara karşın, bu farklılıklara da baskın çıkan” başka birikimler mi yavaş yavaş oluştu?
- Atatürkçüsü, sosyalisti, sosyal demokratı, sağcısı, liberali, ateisti hatta “
İslamcısı” nasıl yan yana gelip özgürlük ve demokrasi şarkılarını birlikte, kol kola söylemeye başladılar?
- Demek ki aralarındaki bütün bu farklılıkları telafi eden, karşılayan başka bir şey oluştu ki doğal bir ortak sosyal zeminin koşulları kendiliğinden ortaya çıkıverdi.

\n

İnsan ve doğa arasında kavga ve barış

\n

- Taksim Gezisi bir semboldür; insanların yeşillikler arasında serbestçe dolaşmasını temsil ediyordu. Hem de 15 milyonluk kentin, tam ortasında; zenginin, fakirin, işçinin, memurun, öğrencinin her gün gelip geçtiği bir yerdi.
- Geçmeyenler bile hayallerinde, eski Türk filmlerinde görürler, yaşarlardı. Aynen Haydarpaşa gar binası ve rıhtımı gibi. Ortaokul biri Sıraselviler’deki Yeni Kolej’de yatılı okurken çarşambaları kaçar Taksim Gezisi’nde dörderli çift kale maç bile yapardık.
- Askeri kışla ve ağaçların kesilmesi deyince insanların kafasında,
“yaşam alanlarına bir tecavüz gibi algılandı”. Bu kuşkusuz, son eğitim, alkol, ruj, kıyafet, dizi sansürü gibi sokaktaki herkese bir müdahale gibi özümsenmeye başlayan ve içten içe biriken endişelerin belki de son damlasıydı. Taksim Gezisi insanıyla, ağacıyla, Cihangir’den Gümüşsuyu’na kadar insanlarıyla bir hayat tarzını simgeliyordu. Divan’da, Gezi Kahvesi’nde Attilâ İlhan’la buluşmalarımızı anımsıyorum. Bizim için de soluk aldığımız bir mekândı.

\n

Odak noktası

\n

Yalnız İstanbul’un değil Türkiye’nin ve dünyanın da odak noktası oluverdi bizim Taksim Gezisi. ABD ve Avrupa’nın en büyük kanalları ve gazeteleri demokratik, doğacı ve insani boyutlarıyla günlerce vermeye başladılar.
Demokrasi, özgürlük, insanlık ve doğa kavramlarının adeta bir meydanı haline dönüşüverdi Taksim Meydanı ve Gezisi. ABD ve Avrupa’daki bazı çevre sorunlarına karşı örnek olarak bile gösterildi.
Bu Türkiye açısından övünç verici bir gelişmedir. Taksim Gezisi’nde Türkiye dünyaya uygar, sevecen ve demokratik yüzü ile dünya basını tarafından sunuluyordu.
Askeri darbelerin çirkin yüzü ile dünyada anılan Türkiye (ve İstanbul) bu defa Taksim Gezisi’ne toplanmış, her kesimden gelen uygar insanlarının güleç yüzleriyle cazibe merkezi oluyordu.
- Ve dünyada hiçbir ülkede, hiçbir meydanda bugüne kadar rastlanmayan bir şey meydana geldi; her görüşten insanlar, ortak insanlık değerlerini ön plana çıkararak kaynaşıyor, bütünleşiyor ve kol kola, omuz omuza yürüyorlar ya da çimenlere uzanıp kitap okuyorlar, sohbet ediyorlardı.
- Karşılaştığım yabancı medya mensupları hem şaşkın hem de mutluydular. Bu durum kimi Arap ülkelerinde son yıllarda yaşanan Arap baharlarına hiç mi hiç benzemiyordu. Bambaşka bir şeydi, onu anlamaya çalışıyorlardı.
Adı Taksim Gezisi olsa da burada her düşünceden insanın (ve gencin) yaratmak, tatmak, yaşamak istediği bir şey vardı; gelişmiş bir özgürlük ortamı, gerçek bir demokrasi ve insanların yaşam tarzlarına ve özgürlüklerine saygı duyulması.
Bütün hayatım üniversitede ve eğitim hizmetlerinde geçti. Binlerce öğrenci yetiştirdim, onlar hayatımın bir parçası oldular. Taksim Gezisi’ndeki gençleri izlerken bütün bunlar gözlerimin önünden geçti. Masum, temiz, güler yüzlü, insanlığa bir şeyler katmaya çalışan bu genç insanlar dünyaya da Türkiye için örnek oldular.
Sosyologlarımızın bu konuyu masaya yatırıp enine boyuna incelemeleri gerekiyor. Taksim Gezisi olayı, başlı başına sosyolojik bir olaydır.
Bu arada The Economist dergisi
RTE’yi kapak yaptığı 8 Haziran sayısında Erdoğan’a ağır eleştiriler getirirken Abdullah Gül’ü öne çıkarıyor. Erdoğan’ın tek adam olarak, Avrupa tarzı yaşama karşı çıkan radikal uygulamalarını eleştiriyor.
Derginin Taksim Gezisi’ndeki gençlere övgüsü ise insanın göğsünü kabartıyor.
Bundan sonra ne olur? Türkiye kendi içinde, kendisi ile barışmak zorunda; gençler ilk adımı attılar, onlara elimizi uzatalım.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları