Feridun Andaç

Başlangıçlara gitmek: Fotoğraf

22 Ağustos 2023 Salı

Susan Sontag’ı okurken karşıma çıkan sözün ardına düşüyorum. Zamanı zamansızlaştıran bakışın suretini düşündürüyor bana.

Evet, zamanın kopyası yok, tekrarı da. Yaşanıp hayatınıza izdüşüren her bir şey, size zaman ayarlarını anlatsa da duyguda düşüncede berrak saf olanları size hatırlatan suretleri düşünmeniz kaçınılmaz.

Peki, bunu bize taşıyan gösteren nedir derseniz fotoğraf derim. Onun sunduğu bakış, taşıdığı bellek her dem hatırlatan gösterendir.

Fotoğraflarla eğitilmiş olmak”tan söz ediyordu Sontag.

Görüntüler... Her yerde, her anda, zamanda var olanlar. Fotoğraflarla görme biçimini öğrendiğimizi söyleyebilirim.

Lubitel’i elime aldığım ilk gün, dünyamın bununla değişebileceğini hiç düşünmemiştim.

İki objektifli o kara kutu büyüleyici bir şeydi benim için. Filmin makarasını makinenin kutusuna yerleştirmek... Özenle kapatıp o 12 pozluk filmden neler çıkacağını merakla beklemek yolculuğu...

Deklanşör sesiyle dış dünyanın çevrelenen suretini bir anlığına durdurup o kara kutuya taşımak... Sonrasında karanlık odada filmin banyo süreci; spiral, tank, küvet, timer ve elbette agrandizör o buluşmanın büyüsüne kapı aralayan aletlerdi.

Öğrenmenin dili nerede başlar, sorusunu resim ve fotoğrafla buluştuğumuzda bunları tümleyen edebiyat ve felsefenin keşfiydi asıl. Bu yol haritasına ruh verenlerdi.

Fotoğraflayan göz”, bana çizen ve yazan elin hünerini de öğretti diyebilirim. Gene Sontag’a dönecek olursam:

Fotoğraflar, bize yeni bir görsel şifre öğretmek suretiyle, bakılmaya değer olan şeyler ile kendimizde onları gözleme hakkını bulduğumuz şeylere ilişkin görüşlerimizi değiştirip genişletiyorlar.1

Fotoğrafla biçim/tasarım estetiğine dönük öğrenme yolculuğuna çıktığımı söyleyebilirim.

Fotoğrafik görüntü her şeydir demek istemiyorum. Ama önemli olduğunu da yadsıyamayız. Çekip derleme, biriktirme, taşıma; tüm bunlardan esin alarak yazmak ve çizmek...

Bu yanıyla baktığımda, fotoğrafın benim için düzenleyici/tasarlayıcı, hatta biçim verici bir yanı var.

Dijital teknoloji, bence, bunu daha da önemsetmiştir. Kâğıt uygarlığının tükenişi değil, tam tersi kâğıdı daha da değerli kılan bir adımdır bu. Hatta çağrıdır da demeliyiz buna.

Neden fotoğraf çektiğimize gelince bunu görme/bakma duygumuzla, dünyayla ve çevremizle ilişkimizin yansıması olarak gördüğümü söyleyebilirim. Yani fotoğraf çekerken neden-sonuç ilişkisine göre hareket etmeyiz.

Fotoğraflamak gözüyle bakmak deri. Tıpkı resimlemek, yazmak gözüyle bakmak görmek gibi.

Gerçeğin, yaşamsal gerçekliklerin değişken yüzlerini fotoğraflarda görürüz. Bunları saklama, tutma isteği de biraz gerçeğe bakma biçimimizle ilgilidir.

Albüm saklı tutar, duvar gösterir/sergiler, kitap hatırlatır/düşündürür.

Fotoğrafı nesneleştirmek gene bakışımızla ilgili bir olgudur. Bu bakımdan, Sontag’ın şu değerlendirmesine katılırım:

Bir kişi ya da olay hakkında yazıya aktarılan şeyler, resimler ve çizimler elle işlenmiş görsel ifadelerde görüldüğü üzere samimi birer yorumdur. Fakat fotoğraflanmış görüntülerin de dünyayla ilgili tespitler olmaktan ziyade, dünyanın parçaları, fotoğraf aktarılmış görüntüler, herkesin yapabileceği ya da edinebileceği gerçeklik minyatürleri olduğu bellidir artık.” 

Dokunma duygusuyla görme biçimini buluşturan fotoğrafın yansıttığı gerçeklikte taşıyıcılık, kalıcılık vardır elbette. Silinip yok edilemeyen, yaşanan zamanların anların tanığı ve kalıtıdır.

Lütfi Özkök’ün Stockholm’deki stüdyo evinde yayımlayacağımız albüm-kitap üzerine çalışırken arşivindeki filmlerin orijinallerini büyükçe bir kasada tuttuğu, basılı kartları da kutularda adlara göre dizimlediğini görünce onun fotoğraf çekmek kadar bunları asıl nasıl saklayabileceğinin önemi üzerine söylediklerini hatırlıyorum şimdi.

Yayımladığımız Portreler: Türk Edebiyatına Dönemsel Bakış (2004) kitabında yer alan portrelerin negatif filmleri, sergi fotoğraflarının basılı hali arşivimde yer alıyor. Özkök, filmleri bana armağan ederken nasıl koruyup saklamam gerektiğini anlatmıştı.

Fotoğrafın ölümsüzleştirici bir yanı var.

Görüntünün görüntüsü”ne bakınca bunu daha iyi anlıyoruz. Kayda geçen her görüntünün yeni bir başlangıç olduğunu hatırlatması ise bizi yazıya, resme, felsefeye taşır. “Yeni söz”ü kurabilme bilinci için kaçınılmaz olana yani...


1 Susan Sontag, Fotoğraf Üzerine, çev. Osman Akınhay, Can Yay., 2023, s.239.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kime anlatsam... 7 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları