Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Baba koca erkek sarmalındaki insan
Tek bir insan bedenine giydirilmiş babalık, kocalık ve erkeklik zor zenaat olmalı; hele böyle bir çağ ve de daha önemlisi, böyle bir ülkede yaşanıyorsa... Değerlerin alt üst edildiği, bundan en çok nasibini alanın da aile kurumu olduğu bir dayatma rejimine denk gelindiyse...
İçine birkaç Türkiye’nin sığdırıldığı bir siyasi dönemde, bilgi ve görgünün kümelenmesindeki farklılıklara bağlı olarak sıkıntılar yaşanıyor. İyi eğitim görmüş, uygar dünya ile eklemlenmiş gençler için, klasik olarak kabul edilmiş kuşak tanımı artık 25-30 yıl aralığında değil.
Ülke ortalamasının, ne yazık ki üstünde gelişmiş beyinler, neredeyse 10 yıla çektikleri çağ tanımıyla erişilmesi zor aralar açmaya başladı. Bundan da en büyük zararı çocuklarıyla iletişim kurmakta zorluk yaşayan anne babalar gördü.
Annelerde sorun yok. Onlar, verdiği ile kendisine hediye olarak bir can armağan edilen babadan daha farklı olarak, çocuklarıyla başka bir boyutta ilişkideler. Milenyum babalarının ise, ilişkinin daha çok somut yönünü becerebildikleri kuşku götürmüyor.
Dünyanın hızlı gelişimi tanımları da alt üst etmiş olmalı. Koca kelimesi, eşini kayınvalidesinin hışmından koruduğu, kendi ailesine hürmet/katlandığı ölçüde aile içinde makbul hale geliyordur. Erkek olma işi ise yaşa, başa bağlı değişiyor tabii...
Babanın aile içinde nasıl tanımlandığı önemli. Adam(!) karısının kocası mı olacak, yoksa çocuklarının babası mı? Çocuğu tarafından, yalnızca genetik özelliklerinin geçişiyle merak edilen/didiklenen birisi olarak mı anılacak? Yoksa güçlü bir figür olarak mı?
Çocuğun zekası, eğitim düzeyi, dünyayı algılayışı, yönelimleri yakalayışı, kaçınılmaz olarak geride kalmış babayla örtüşmezse, babaya saygı azalır mı? İdealleştirdiği baba kavramına zaman içinde onu oturtamayışı çocukta düş kırıklığı yaratır mı? Baba kendini değersiz hissederse hangi özelliği ve yöntemle çocuğuyla ilişkiye girmeyi denemelidir?
Kendi yaşam pratiğini, bilgisini, görgüsünü çocuğuna aktarmakla kendini görevli sayan/sanan babanın müdahil olma dönemini hangi koşul belirler? Annenin doğal olarak ilişki yumağının hep merkezinde olması, belirleyiciliği babayı kolaycılığa itip, sorumluluğunu azaltır mı? Sorumluluk alma bir istem üzerine mi gelişir, yoksa baba oluş bunu sorgulatmaz bile mi?
Babayla ilişki kuramamanın yarattığı sıkıntı eğer bir suçlu aranışına yol açıyorsa, bunun yüzdesini saptamaya çalışmak tarafları yorar. Duygusallıktan arınmış, sonuca gidici çözümlere ulaşılamaz olur.
Babanın, cangıl haline getirilmiş bu ülke topraklarında, düzensiz yükleri taşıyor olmasının yarattığı gerginlik sonucu yıpranması çok anlaşılamaz. Dahası, babanın kendisine kurduğu korunaklı alan, bencillik olarak anlaşılır.
En kötüsü de, babanın değerinin onu kaybettikten sonra anlaşılabilmesidir. Yaşamın geri kalanında, babanın deneyimleyip aktardıklarının hala geçer akçe olduğunu görmek insanı hem sevindirir hem de üzer. Barışık ayrıldıysan sorun olmaz; o görür, hisseder...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Türkiye'deki sağlık sistemi ne durumda? Mersin Tabip Oda
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da zincirleme kaza
- Polis meslektaşlarına ateş etti
- En yüksek faizi hangi banka veriyor?
- Mert Hakan Yandaş'dan sosyal medyada çok sert tepki!
- Müsavat Dervişoğlu İYİ Parti Genel Başkanı oldu
- Kuryeden ‘görev tamam’ pozu!
- Yıllar sonra gelen itiraf: 'Onlar varsa oynamam dedim'
- 'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak'
- Barcelona'dan Arda Güler'e büyük övgü!
- İYİ Parti'de tarihi kurultay: Seçim üçüncü tura kaldı!