Gülengül Altınsay

Kime Karşı Devrim

09 Nisan 2015 Perşembe

Şu günlerde ülkede güvenlik için önlem üzerine önlem alınıyor. O kadar ki artık meşru yollarla bireysel hak arama bile çok zor. Ama garip bir şekilde bireysel silahlanma serbest. Güvenlik konusunda futbolda da kriz üstüne kriz yaşıyoruz.
Ne var ki yönetim erkine sahip olanlar sanki bunda hiçbir payları yokmuş gibi krizi daha da derinleştirecek önlemler(!) alıyorlar. Çünkü tüm dertleri gündem bir an önce değişsin, rant düzeni aynen devam etsin.
Biraz hafızaları zorlarsak; mesela o meşhur İsviçre maçı öncesinde İsviçre takımını hava alanı kapısından itibaren taciz harekâtına tabi tutmuştuk. UEFA’dan ciddi cezalar aldık ama biz her şeyi milli mesele haline getirip işin içinden sıyrıldık. Olaylardan hiç ders çıkarmadık. Özeleştirinin ö’sünün noktalarını bile dikkate almadık. Bir tek Mehmet Özdilek gaza gelip yaptıklarından utandı ve istifa etti. Hepsi o kadar…

Hata hep karşı tarafta!
Yine yöneticilerin karşılıklı körüklediği nefret sonucu Beşiktaş Bursa’dan maç yapamadan dönmüştü. Bu olay da kulüpçülük kisvesiyle geçiştirildi. Zaten her bir çatışmayı ya kulüpçülükle ya da milli duygularla açıklamakta ustayız. Ve tabii hata hiçbir zaman bizde olmaz hep karşı taraftadır. Birçok derbide sahaya su şişeleri yağdı, yardımcı hakemler yaralandı, hakem odaları basıldı, koridorlarda oyuncular tartaklandı. Ne var ki “Aman maçlar oynansın, devran dönsün” diye yarıda kalması gereken maçlar hır gür içinde tamamlatıldı.

Karşılaşmalardan sonra taraftarlar bıçaklandı hatta öldürüldü. Ama biz bunları da fanatik taraftarların bireysel hareketi olarak değerlendirdik sadece. Ve sonunda futbola ilginin bitmesi karşısında da ‘Passolig diye bir garabet’ ve ‘rant kapısı’ yarattık. Haklı veya haksız nedenlerle ya da doğru veya yanlış biçimlerde de olsa 3 Temmuz tapeleri futboldaki vahim tabloyu ortaya serdi. UEFA buna dayanarak ciddi cezalar verdi. Biz ise olaya yine kulüpçülük ve fırsatçılık açısından bakıp her şeyi iyice arapsaçına döndürdük. İki yöneticiye hak mağduriyeti cezası verip kırk yerinden patlamış lastiği ‘play-off’ komikliğiyle yamamaya çalıştık.

Kimler harcanmadı ki
Voleybola büyük katkısı olan Mehmet Ali Aydınlar gibi bir insanı harcadık. Özellikle kadın voleybolunda elde ettiğimiz müthiş başarılara rağmen. Milli maçlarda her türlü ırkçılığı ve nefret suçunu teşvik ettik, bedava bilet dağıttık, bazı futbolcular milli formayla spor etiğiyle bağdaşmayan hareketler yaptı, her bir şeyi yine milli dava halısının altına süpürdük.
Bunlar benim bir anda hatırladıklarım.
Son olarak da Fenerbahçe kafilesine yapılan silahlı saldırının ardından Süper Lig’i bir hafta erteledik. Ama tartışmalar sürüyor. İyi de neyi tartışıyoruz ki? Fenerbahçe’nin maçlara çıkmama tehdidi karşısında “Aman en azından bir hafta kazanırız” diye alınmış bir karar değil de ne bu? Tabii ki failler bulunmalı. Ama faillerin bulunmasıyla futbolda şiddet ortadan kalkacak mı? Adaletin olmadığını düşünen herkes bu ülkede adaleti kendisi uygulamaya çalışıyor. Bunu da kendi kültürüne, kendi anlayışına göre yapıyor. Maalesef sorun ‘hangi önlemleri alalım’ noktasının da ötesinde artık. Ayrıca futbolu son 20 yılda bu hale getirenlerden futbolu düzeltmelerini beklemek de biraz saflık olmuyor mu? Evet, futbolda devrim gerek ama kim kime karşı yapacak bunu? İşte asıl soru bu...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hakkıyla 24 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları