İş İşten Geçmeden

14 Kasım 2014 Cuma

Başkalarını özellikle de siyasi hasımları aldatmak siyasette “doğal” karşılanıyor olabilir ama kendini aldatmak kesinlikle aptallıktır. Kendinizi hayal ettiğiniz yerde değil, hiç aklınızdan geçmeyen bir yerde, konumda bulabilirsiniz. Elinize tutuşturulan kavramların sizi götürdüğü yere de bu nedenle dikkat etmeniz gerekir. Türkiye’yi siyasal ve toplumsal olarak değiştirmek, dönüştürmek isteyen iktidarın, boyun eğilmesini istediği kavramlara öncelik verdiği, bunca yıldan sonra artık anlaşılmış olmalı. Bu kavramlar dinsel köklerden besleniyor, itiraz kabul etmez dogmalar olarak hayatımıza sızıyorlar.

***

Anakronik bir şekilde siyasal ve toplumsal sorunlar ayet ve hadislere dayalı referanslarla anlatılıyor, “sağlam” analizler olarak önümüze konuyor. Tarihin çok derinlerinde kalmış, o zamanlarda bile neyi ne kadar çözdüğü belirsiz olan çözümlere, o çağlardan kalma akıllara inanmamız isteniyor. Başarabilirler mi? Etkili bir şekilde yapılmış olsa bile ideolojik baskı, her zaman kaçınılmaz ve öngörülebilir sonuçlar elde etmeye yeter mi?

***

Öyle olsaydı Hitler döneminin bin yıl hayali de, iktidarlarının kalıcı olacağına ilişkin kibirli hikâyelerin tümü de gerçek olurdu. Olmadı. Peki, yitirdiğimiz kazanımları unutabilir miyiz? Su sıralarda Berlin Duvarı’nın yıkılışı üzerine yürek sızlatan ama gerçeğin yalnızca bir tarafını, yoğun bir ideolojik güzellemeyle anlatan hikâyeler dinliyoruz. Batı Berlin’i Demokratik Almanya içinde bir ada haline getiren sınırlar ve ikiye bölünmüş kent görüntüsü daha büyük bir kuşatmayı gizliyordu aslında. Ve sonunda kazanan o büyük kuşatmanın güçleri oldu. Doğu’dan bir arkadaşın söylediği gerçekleşti! O, “Adada oturan denizden korkmalı” diyordu; öyle de oldu. Deniz adayı yuttu. Kimin ada kimin deniz olduğunun ise daha sonra bilincine vardı adada yaşayanlar. Duvarı geçenlere muz atan ukala Batılı, ideolojinin muz tadında olduğunu söylüyordu belki; ama duvarı aşan bir kesim Doğulu, maymun olmak istemediğini geç de olsa anladı.

***

Laik cumhuriyetin sağlam olduğuna ilişkin çok güvendiğimiz temeli, ağır bir saldırı altında şimdi. Deniz miyiz ada mı, belli değil artık. Aklı başında kimi köşe yazarlarını okuyunca tehlike daha da belirginleşiyor. İktidar partisinin köklü değişimi gerçekleştirmek için giriştiği, etkileri uzun yıllar sürecek kimi değişikliklere, değişikliklerin derin içeriğine ve ideolojik anlamına bakmaksızın, hayırhah bir tutum takınabiliyor bu arkadaşlar. Örneğin Jandarmanın iktidara bağlanması, polisin baştan aşağı değiştirilmesi, yargıda “Cemaat etkilerinin ortadan kaldırılması” kılıfındaki değişiklik çabaları demokratikleşme adımları olarak algılanabiliyor, iktidarın siyaseti ve toplumu dönüştürme eyleminden, ideolojik anlamından koparılabiliyor.

***

Oysa öncelik, o değişiklikleri gerçekleştiren siyasi iradeye ve onun sürekli beslendiği ideolojik arka fona bakmakta olmalı. Pek sevimli görünen “Küçük, muttarid, muhteriz damlalar”ı büyük su baskınları izliyor. Ahlaklı olmak, evrensel anlamını terk edip dinsel bir söylemle bu dünyanın işi olmaktan çıkıyor; çürümeyi, yolsuzlukları örten bir kılıfa dönüşüyor. Bu arada siyasetin sonradan görmeleri, gerçekten müsamereye benzeyen hitaplarıyla dönüşümün propagandasını yapabiliyorlar. Acı olan bu tuhaf temsili izleyenlerin kültürel birikimlerinin giderek zayıflamasıdır. Sahnedeki komik aktörlerin kimler olduğunu unutmuş gibidirler. Anlattıklarını huşu içinde neredeyse hayran kalarak dinliyorlar. Köprü, yol, büyüme, ihracat derken, kapıdan arkaik düşünce, ideolojik “yeni” yapı giriyor.

***

Bir kere daha mı yanılmak istiyorsunuz? Yanılmak istemiyorsanız, size boyayarak sundukları “işlere” değil, o işin arkasındaki ideolojik akla ve o akılların sahiplerine bakın. Ancak o zaman yapılan işin analitik bir analizini yapma şansınız olur. Ancak o zaman formel takıntılardan kurtulabilir, Türkiye’nin başına gelenin ne olduğunu anlayabilirsiniz. Yoksa bir kere daha “kandırıldık” demek zorunda kalacaksınız. Bu kez size “ya git işine kardeşim” diyenlere söyleyecek bir sözünüz de olmayacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları