'Sosyal Medya Belası'

12 Haziran 2013 Çarşamba

Öyle diyorlar. Twitter, Facebook ve denetlenmesi olanaksız gibi görünen diğer haberleşme araçları tüm dünyada iktidarları korkutuyor. Özellikle Gezi Parkı direnişinde gençlerin sosyal medyayı yoğun ve etkin kullanımı Türkiye’de de hem ilgiyi hem korkuyu koyulaştırdı. İzmir’de Adana’da polis bazı gençleri “Twitter mesajlarıyla halkı kışkırttıkları” iddiasıyla gözaltına aldı. \t

\n

Ama neyse ki savcılar bu iddiaları ciddiye almadılar.
Ciddiye almadılar, çünkü sosyal medyada haberleşmenin kısıtlanmasının mantıklı bir gerekçesinin bulunması, dünyaya anlatılması, doğrusu çok güç olurdu.

\n

***

\n

Aslında gençlerin sosyal medya aracılığı ile haberleşmesi, bu teknolojiyi insanlığın amaçlarına uygun bir şekilde kullanması, düşünce özgürlüğünü yaygınlaştıracak bir araç olarak zenginleştirmesi, Gezi Parkı eyleminde olduğu gibi mizahı yaygınlaştırması ne kadar iyiyse, güzelse, bu teknolojinin insanlığa karşı, özgürlüğe karşı kullanılması da o kadar korkutucu ve çirkin.
Hem ABD’den hem de kendi ülkemizden gelen konu ile ilgili haberler ise ürkütücü.

\n

***

\n

Pazartesi günü Ergin Yıldızoğlu yazdı; ABD’nin en güçlü istihbarat teşkilatı NSA’nın (National Security Agency – Ulusal Güvenlik Ajansı) ile CIA’nın tüm dünyayı, bilgisayar teknolojisini, internet ağlarını bildiğimiz, bilmediğimiz yöntemlerle kullanarak dinlediği ortaya çıktı. Aynı gün Türkiye’de de MİT’in çeşitli kurumların topladığı bilgileri kendi merkezinde birleştirerek büyük bir fişlemeyi gerçekleştirmeye başladığı iddia edildi.
İddia edildi diyorum, ama Ulaştırma Bakanı böyle bir uygulamayı olanaklı hale getiren protokolün çeşitli kurumlarla yapıldığını inkâr etmedi. Dediği,
“Böyle bir protokol vardır da demiyorum yoktur da demiyorum.”
Biz bu türden resmi açıklamaların ne anlama geldiğini artık herhalde biliyoruz.

\n

***

\n

Gezi Parkı’nda Türkiye tarihinin en uygar direnişini gerçekleştiren, haklılıkları geniş kitlelerce anlaşıldığı için yoğun ve kitlesel bir şekilde desteklenen, büyük bir sempati halesiyle, sevgiyle karşılanan, muhafazakâr kalemlerin bile kötüleyemediği gençlerin haberleşmesinin izlenmesini bir köşeye yerleştirin, öbür köşeye de herkesi izleyen ve dinleyen ABD’yi, 7’den 70’e halkı fişleme gayretine düşen devleti koyun.
Sonra dönüp bakarsınız hangisi geleceği karartıyor, hangisi özgürlük ve güzel bir dünya vaat ediyor size!

\n

***

\n

Devletlilerimiz “sosyal medya belasından” söz ediyorlar.
Asıl bela insanların fişlenmesi, özgürlük alanlarının daraltılması, özel hayatlarına karışılması, düşünmelerine ve düşünceyi paylaşmalarına engel olunmasıdır. Sosyal medya ise tüm eylemini herkese açık bir şekilde gerçekleştiriyor, kendini gizlemiyor. Gizli kalmış yolsuzlukları açığa vuranlar ulaştıkları sonuçları insanlarla hemen paylaşıyorlar. Fişçiler ise bildiğiniz gibi her işlerini karanlıkta ve sessizce yaparlar.
Ama neyse ki onların bu kara eylemleri de gizli kalmıyor, kötülük kendini uzun boylu saklayamıyor. Zaten ikisinin arasındaki fark da burada.
Birinin adı özgürlük; açık konuşuyor, amacı gizli, saklı değil, bilgiyi, haberi, paylaşıyor. Ötekinin adını ben söylemeyeyim; o uzun, o kahırlı tarihin hemen her döneminde ve hâlâ kullandığı yöntemlere, amaçlarına, zulmüne ve nihayet kimlere hizmet ettiğine bakarak siz bulursunuz artık.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları