Ağlama Sendromu

02 Ağustos 2011 Salı
\n

Tam anlamı ile ağlama sendromuna yakalandık. Kime baksanız ağlıyor. Başbakan, Meclis başkanı, vekiller. Halk zaten hep ağlıyor. Geçen günlerde Fenerbahçenin Divan Kurulu toplandı. Konu; sporda yaşadığımız olaylar ve Aziz Yıldırımın durumu. Aşağı yukarı iki yıldır mikrofona çıkıp konuşma yapmıyordum. Yeter artıkdemiştim. Bunca yıldır konuştum, anlattım, eleştirdim. Artık ben de konuşmaları, fikirleri sadece izleyeceğim diye karar vermiştim. Bu kararımı da bugüne kadar istisnasız uyguladım. Ancak bu defa durum başkaydı. Yıllarca büyük bir gururla üzerimde taşıdığım formayla ilgili konuşmak için söz istedim. Ama malum ya, önce büyük adamlara söz verilir. Kulüp Başkanvekili Nihat Özdemir mikrofonda duygusal sözler söyledi. Konuşmasının sonunda ise ağlamaya başladı. Ama onların ağlamaları bizlere benzemez. Stil değişik. Özdemirin ağlamasına, yönetim de ağlayarak cevap verdi. Beni de bir düşüncedir aldı. İkinci sırada konuşacaktım. Sıra bana geliyordu. Zaman dardı. Ben ne yapacağım şimdi diye düşündüm. Nasıl ağlayacağım? Bir telaş içine girdim! Sonuçta konuşma sırası bana geldi. Kısık sesle konuşayım dedim. Olmadı. Ağlayamıyorum, hiç olmazsa ağlar gibi yapayım dedim.. Olmadı... Yok, gözümden bir damla yaş gelmiyor. Emniyet güçlerinin biber gazına bile razıydım. Ağlayamadan kürsüden indim! Değerlendirmeler şöyleydi. Ağlayanlar Aziz Yıldırımı seviyor ve şu anki durumunu onaylamıyor, ağlamayanlar ise Aziz Yıldırımın bugünkü durumunu okeyliyor. Yani suçlanıyorsunuz bir anlamda. Kürsüden inip, yerime oturmaya gittiğimde yakınımda bulunan bazı arkadaşlar, Sen ağlamadın ama yine de biz seni anladık. Sen içinden ağladın dediler. Nasıl olursa bu bilmiyorum. Toplantı sonrası yazılı ve görsel yayınları hem okudum hem de izledim. Nihat Özdemir, konuşmasını yaparken izleyiciler büyük bir heyecana girmiş ve olanca kuvvetleri ile alkışlarken ben kollarımı kavuşturmuş, soğukkanlılıkla onları izliyordum. Beni tanıyanlar için bu görüntüm sürpriz bir görüntü değil. Yadırgamazlar. Eğer, tersini yaparsam yadırgarlar. Ama diğerleri, yüzüme karşı olmasa bile kendi aralarında Bak görüyor musun, Halit Deringör, Aziz Yıldırıma karşı diyorlar. Bence otokontrol, gerektiğinde kullanılmak üzere, herkese lazımdır. Yanlış anlaşıldım belki ama hiç zararını görmedim... Fenerbahçe çok fırtınalar geçirdi fakat yıkılmadı hep dik durdu. Bu günler de geçecek ama onu çok korkunç ve tehlikeli bir fırtına daha bekliyor. Fenerbahçede tarikatın ayak izleri hissediliyor. İçerden ve dışardan kendi çıkarları için onu destekleyen, gelmesini çabuklaştıranlar hainleri görüyorum. Aman dikkat! Yeni bir kaosun içine girmek istenmiyorsa duygulara kapılmadan sağ duyulu hareket etmeye ihtiyaç var.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Olmaz.. Olmaz... 6 Kasım 2012

Günün Köşe Yazıları