'Destina'

27 Ekim 2008 Pazartesi
Bu yakın gelecekte İstanbul Küresel Yönetişimin idaresine geçmiş, Türkler de göç ettikleri farklı ülkelerde asimilasyona uğramıştır.

Haç ile Hilalin savaşı sona ermiş, yerini Hıristiyanlığın mezhep çatışması almıştır. Bu savaşın galibini, Romanın ilk Hıristiyan imparatoru ve Konstantinopolisi başkent yaparak Hıristiyanlığa armağan eden Büyük Konstantinin soyundan gelen bir varisin bulunması ya da tam tersi ortadan kaldırılması belirleyecektir.

Konuya ve bölgeye hâkim olmaları nedeniyle seçilen üç Türk ajan, rüyaların izinden giderek çıktıkları zaman yolculuğunda kıyasıya bir mücadelenin tam ortasında bulacaklardır kendilerini.

***

Mine G. Kırıkkanatın son romanı Destinanın konusu işte böyle Bu kadarı bile nefesleri kesmeye yetiyor değil mi? Henüz yaşanmamış yakın bir geleceğianlatan Destina için Kırıkkanat, Bu romanda yazılı her şey doğru, hiçbir şey gerçek değildirdiyor. Kafaları biraz daha karıştırıyor.

Dört dörtlük bir gazeteci olarak, başarılı bir yurtdışı muhabiriolarak tanıdığımız Mine Kırıkkanatın edebiyatçılığı gazeteciliğiyle yarışıyor adeta. Haberleri, yorumları, köşe yazılarıyla birlikte, romanları, öyküleri ve denemeleri bir tarzı bir duruşu ortaya koyuyor. Cesaretortak paydasında

Gerçekle hayal gücünün başdöndüren birlikteliği, bu romanda soluk soluğa okunuyor. Konstantin, Hilmi, Nejla, Kanuni, Gökçe ve daha niceleri bu romanda bir araya gelmiş. Su gibi akıp giden bir üslupla

Odanın kapısı vurulduğunda, Daryal valizini kapatıyordu.

İngiliz Abdurrahman, kara saçlı güleç suratını içeri uzatıp, ‘Geldilerdedi. ‘Burda sizi bekliyorlar!

Bana bol buzlu bir Mojito hazırla, geliyorum!

Aşk gecesinin bereketi, ikisinin de hülyalı bakışlarından belliydi.

Ne yapmaya karar verdiniz?

Roma kalıntısı bulunmayan bir yerde, başımızı dinleyeceğiz bir süre. Muhtemelen Taylanda giderizdiye sırttı Hilmi. Ya sen?

Daryal, ‘Ben ilk iş Brüksele dönüp kafamdaki şu implantan kurtulacağımdedi. Destinaya dönüp ekledi: Artık rüyalarına girmek istemem. Ne de olsa arkadaşımın aşkısın.

Gülüştüler.

***

Zaman ve mekân kavramları bu romanda yeni anlamlar kazanıyor.

“...Bu ağaç burada Osmanlı İmparatorluğu kurulmadan önce de vardı. Bizansın çöküşünü, Osmanlının gelişini gidişini de gördü. Adanın bölünmesine de tanıklık etti, birleşmesine dediye düşündü hayretle

Demek ki, bekası için en hunhar cinayetlerin işlendiği haşmetli imparatorluklar bir zamana dayanıklılıkta, bir meşenin ömrünü aşamıyordu.

Her şey izafi dedikleri, bir ağacın insan uygarlığına karşı kazandığı zaferden başka ne olabilirdi?

Destinayı okuduğunuzda düşüneceksiniz.

Ve şaşıracaksınız.

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkel... 9 Şubat 2009
Elde Var Hamas 2 Şubat 2009
Uğur Mumcu Işıktır 26 Ocak 2009

Günün Köşe Yazıları