Hikmet Çetinkaya

Lümpen ruhu...

17 Aralık 2016 Cumartesi

Manisa’nın Turgutlu ilçesinde dört aylık hamile Ebru Tireli’ye parkta spor yaparken “Bir daha burada seni görmeyeceğim, bu halinle” deyip saldırdığı öne sürülen şüpheli Mehmet T. kullandığı aracın plakasından belirlenip gözaltına alındı.
Ebru Tireli ve üç tanık, şüpheliyi belirledi. Mahkemeye çıkarılan saldırgan “Hayır ben yapmadım” dese de tutuklanıp cezaevine konuldu.
Günümüz Türkiyesi’nde kadına şiddet, dayak sıradan karşılanıyor. Benzer olaylar giderek artıyor, kadınlar öldürülüyor, dayak yiyor.
Kadın evinde oturacak, dışarıya çıkmayacak...
1990’lar Türkiyesi’nde köylülük yarı yarıyaydı. Belki yarıdan çoktur ama kesin bir yargıya varamayız.
Kentlerin varoşlarında yaşayan “yarı kentli-yarı köylü” yurttaşın kimliği ikirciklidir.
Bir lümpendir o...
O tarihlerde devlet, lunaparklarda, çadırlarda gösteri yapanlara bakar gibi varoşları seyrediyordu.
Oysa belediyelerin insafına terk edilmiş varoş kesimi, kentte yaşayan nüfusun yarısını oluşturuyor. Ağırlığını toplum yönetimine koyuyor, siyasal yaşama yön veriyor, particilik alanında etkinleşiyor; elinde satırla, palayla, kasap bıçağıyla çevresindekilere saldırıyordu.
Trafikte araba kullanırken, kaldırıma çıkan halk otobüslerini gördüğünüzde şaşırıp kalıyorsunuz İstanbul’da.
Eğer biri sürücüyü uyarırsa, yolcular “Eve geç kalıyoruz sana ne” deyip üzerinize yürüyüp, bir güzel dayak atarlar size.
Turgutlu da ilçe ama gelişmiş bir kenttir...
Büyük bir göç aldı...
Lümpen nüfus İstanbul gibi o şirin Ege kentinde de var...
Bağnazlık, kadına nefret hepsi bir arada...

***

İlhan Selçuk’un 1990’larda yazdığı “Lümpen” adlı bir yazısı gözüme ilişince aklıma geldi toplumun kentleşememesi... İnsanların kent kültürüne uyum sağlayamaması...
O yazısında şöyle diyordu ilhan Selçuk:
“Lümpen nüfus toplumda en hızlı büyüyen kesimdir. Yanılgıyla kentleşme deniliyor bu gelişmeye ama içeriğinde ilginç bir başka boyutu da gizliyor. ”
Nedir bu başka boyut?
Çok partili rejimimiz insan haklarına dayalı katılımcı demokrasiye dönüştükçe lümpenin sesi daha fazla duyulmaya başlandı.
Toplumsal altyapının katmanlarının rengi yukarıya doğru yansıdı.
Oysa köylülükten lümpenliğe, lümpenlikten kentliliğe doğru yaşanan sürecin koşullarını sihirli değnekle değiştirmeye olanak yoktur.
Turgutlu’da dört aylık hamile kadını parkta spor yaparken tekmeleyen kişi bu ruh halindedir...
Türkiye bu gerçeği görmeli artık.
Çünkü güvenli bir işi yoktur lümpenin...
Para kazanabilir, motor kullanabilir.
Önemli olan özgür birey olmasıdır...
Kitleyi oluşturan bireydir. Halk; içine köylüyü, kasabalıyı, kentliliği alan bir kavramdır; buna voroşları da eklemeli. İşçi, memur, esnafın yanı sıra bir de “lümpen” kelimesini sosyal sözlüğe katmalı.
Kadına şiddeti önlemenin yolu özgür, düşünen bireylerin çoğalmasından geçer, yasalardan, yasaklardan geçmez...

***

Bir başka içimi donduran haber İzmir’in Karabağlar ilçesine bağlı bir köyde kursa gidemeyen çocuklara ders veren gönüllü altı kadın öğretmen, kaldıkları konteynır evde tecavüze uğramaktan son anda kurtulmuştu.
Öğretmenlere saldırıyı ev sahibinin kardeşi H.Y. adlı köylü yurttaş önlemişti.
H.Y. köyde yaşıyor ama özgür, düşünen bir birey, lümpen değil...
Onun için lümpenlere dikkat edin...
Her an karşınıza çıkabilirler.
Bu tür olaylar acı ama gerçek Türkiye’nin dört bir yanında, gelişmiş toplumlarda da yaşanıyor...
Her toplumun genlerinde var lümpen ruhu...
Güvenli bir işi yoktur lümpenin. Çoğu gereksinimleri gayri meşru yollardan kazanır. Bu işlerden büyük paralar elde eder...
Sürüngenler gibi yaşayıp gider...
Turgutlu’da kadına tekme atan tutuklu olan kişi bir hafta sonra salıverildi.
Avukatı, kullandığı aracın olayın geçtiği saatte evinin önünde olduğunu kamera kayıtlarıyla saptayarak, zanlının suçsuz olduğunu kanıtladı.
Bu da olayın bir başka yanı...
O zaman polis bu hatayı nasıl yaptı?
Neyse!
Sonunda gerçek saldırgan bulunup yakalandı, ilk sorgusundan sonra tutuklandı...
Böylece hatadan dönüldü, Mehmet T’nin saldırgan olmadığı anlaşıldı. Mehmet T., “Sakalım yüzünden beni suçladılar” diye açıklama yaptı...
Kadına şiddet bitmedi sürüyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları