Hikmet Çetinkaya

Tarikat sermayesi

06 Ocak 2018 Cumartesi

Tarihe not düşmek için - 14

Milli Güvenlik Kurulu’nun ardından askerler neleri konuşuyor:
Askerler, Necmettin Erbakan’ın samimiyetsizliğini, Tansu Çiller’in ise “konuyu zamana yaydığını” anlatıyorlar...
Anlatılanlar salt bununla da kalmıyor...
Askerler diyor ki:
“RP 28 Şubat’tan bugüne değin bir adım bile atmadı. RP orduyu din düşmanı olarak gösteriyor. DYP ise oyalama taktiği peşinde. Hükümetin Güneydoğu projesi ise hayali. Güneydoğu’ya asker gidiyor ama öğretmen, doktor, savcı gitmiyor...”
Ankara’da fırtına öncesi bir sessizlik egemen...

***

Tarikatçı vakıfların kurduğu şirketler okul, dershane, hastanelerden sonra finans kuruluşlarına da el atınca, TOBB ve TÜ- SİAD yöneticilerinde bir panik başladı:
“Neler oluyor?”
Olanlar çok önceden olmuştu...
1980’li yılların ortalarında Başbakan Turgut Özal tarikatların önde gelen adlarıyla bir toplantı yapmış ve şöyle demişti:
“Sizler de serbest pazar ekonomisinden yararlanın. Bunun için de devlet bankalarından kredi alıp yatırım yapın...”
O yıllar içine kapanık olan tarikatçı vakıflar, birden şirketleştiler. Bir yandan Kuran kursları, öte yandan tekstilden taşımacılığa dek bir dizi iş olanağının kapılarını açtılar...
Anadolu’nun çeşitli il ve ilçelerinde “küçük tezgâhlarda” iş gören tarikatların üyeleri “Faiz haramdır” ilkesini bir kenara bırakıp, devlet bankalarından kredi kopardılar, çocuklarını İngiltere, Almanya ve Amerika’ya gönderip okuttular. Eğitimli çocuklarını da işin başına geçirdiler.
On - on beş yıl önce ANAP’ı destekleyen Nakşibendiler, Fethullahçılar, Işıkçılar, Kadiriler ve Süleymancılar sanayinin çeşitli dallarında hızla yükselmeye başladılar.
Gıdadan taşımacılığa, tekstilden inşaat sektörüne dek her alanda hızla yayılan tarikatların denetimindeki vakıf şirketleri, özellikle devlet bankalarından aldıkları kredilerle birleştirince ülke ekonomisinde söz sahibi oldular...
1993 yılı başında tarikatların önlenemez yükselişini yine bu köşede anlatırken şöyle diyorduk:
“Tarikatların denetimindeki şirketler ve kuruluşlar giderek palazlanıyorlar. Devlet kesesinden beslenen bu vakıflar, Refah Partisi’nin bir-iki yıl içinde iktidara geleceklerini hesap edip onlara parasal yardım da yapıyorlar. Önce özel okullar kurarak örgütlenen, dershane ve yurt kurarak ‘şeriat yolu’nda yürüyen tarikat vakıfları, laik demokratik Cumhuriyet için en büyük tehlikeyi oluşturuyor...”

***

Üç-dört yıl önce yaşanmış bir olayı anımsatmakta yarar görüyorum...
Ankara’da Cebeci Ortaokulu’nda örgütlenen bir tarikat şeyhi; çocukları, anne ve babalarından koparıyordu...
Ne yapıyordu tarikat şeyhinin adamları?
İşte bir öğretmenin anlattıkları:
“Tarikat mensupları okulumuzdaki çocukları M.... dershanesine kayıt yaptırıyor. Bir süre sonra o çocuklar iyi semtlerde kiralanan tarikat evlerine götürülüyor. Tarikatın Cebeci, Abidinpaşa, Kurtuluş ve Ayrancı’da evleri bulunuyor. Evlere götürülen 13- 14 yaşındaki çocuklar, bir süre sonra ailelerinden kopuyor...”
Sormuştuk öğretmene:
“Çocuklara aileleri neden engel olamıyor?..”
Yanıt:
“Ortaokul ikinci sınıfta okuyan
bir çocuk düşünün, ailesi orta halli bir memur ya da esnaf. Çocuk, tarikat evine gidince harçlık alıyor, yeni elbiseler giyiyor. Günde iki saat Türkçe, matematik ve fen dersi görüyor. Aynı zamanda tarikat eğitimi alıyor, şeriatı öğreniyor. Ara sıra eve geldiğinde ailesiyle kavga ediyor...”

Soru:
“Kavga neden çıkıyor?”
Yanıt:
“Artık o şeriatı bir yaşam biçimi olarak seçmiştir. Bu nedenle ailesiyle ters düşmüştür. Onun için ailesi ‘laiktir’ ve onun düşmanıdır. Annenin başı açıksa ‘Sen fahişe misin’ diyebilmektedir.”

***

Tarikat sermayesi bir yandan sanayi alanında gelişip güçlenirken öte yandan özelleştirme furyasıyla birlikte devletin olanaklarından yararlanıyor...
Bugün özel okulların, dershanelerin, yurtların, hastanelerin ve Kuran kurslarının ardındaki parasal destek, tarikat sermayesidir. Bu sermayenin kaynağı devlet bankaları ile kurban derilerinden vurulan trilyonlardır...
Tarikat sermayesi, bugün dışa açılmıştır. Almanya’dan Azerbaycan’a dek her ülkede yatırımlar yapmıştır.
Hem eğitimi hem de sanayiyi ele geçiren “tarikat sermayesi”ni durdurabilmek “Biz Atatürkçüyüz” demekle olmuyor...
Dinsel motifleri öne çıkarıp bir yandan imam hatip liselerini, öte yandan Kuran kurslarını finanse eden “tarikat sermayesi”nin yükselişini zamanında görmeyenler, bugün ise kimi tarikat şeyhleriyle bütünleşenler “laik, demokratik Cumhuriyetin” düşmanıdırlar...
Bunların kimileri merkez sağda, kimileri de merkez soldadır...
Adlarını açıklayalım mı?
Açıklamaya gerek yok, onları demokratik kamuoyu tanıyor!..

Bu yazı 2.4.1997 tarihinde yayımlanmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları