AKP, Anayasa Mahkemesi’ni Kandırdı

04 Ekim 2014 Cumartesi

Yargıç Ömer Faruk Eminağaoğlu, türbanı küçücük kız çocuklarına değin indiren Kılık ve Kıyafet Yönetmeliği değişikliğinin iptali için mahkemeye başvurdu. 
Eminağaoğlu, başvuru dilekçesinde çok önemli bir istemde daha bulundu: Dava ve davaya konu düzenlemeden, Siyasi Partiler Yasası’nın parti kapatma ile ilgili başvuruyu düzenleyen maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın haberdar edilmesini istedi. Çünkü AKP, daha önce hakkında açılan kapatma davasındaki savunmasında, bırakın son yönetmelik değişikliği ile yaptığı türbanı ilkokula indirmeyi, kamuda bile örtünmeyi getirme amaçları olmadığını, böyle bir uygulamaya izin vermeyeceklerini açık açık dile getirmişti. 
Şimdi o sözlerin tam tersini yapıyor AKP. Anayasa Mahkemesi’ni kandırmış yani... 
Eminağaoğlu’nun dilekçesinden, AKP adına Bekir Bozdağ’ın Anayasa Mahkemesi’nde yaptığı o savunmayı özetle okuyalım: 
“Anayasa Mahkemesi’nin laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğuna karar verdiği parti eylemleri içinde, bu ve benzeri düzenlemeler, aykırı eylem niteliğinde sayılmıştır. 
O davada AKP savunma yaparken, kendi lehine olan kanıtların toplanmadığını ileri sürmüş ve savunmasında şunları söylemiştir: 
(Bozdağ, bazı hastanelerde başörtülü personelin çalıştığını gösteren haberlerin hatırlatılması üzerine de ‘Biz bu konudaki düşüncemizi gayet açık söyledik. Dedik ki sadece yükseköğrenime dönük düzenleme yapıyoruz. Hatta eleştiriler olunca hazırladığımız metne ‘yükseköğrenim’ kelimesini de ekledik. Bizim kamu kurumlarına veya ortaöğretime dönük bir çalışmamız yoktur, böyle bir niyetimiz de yoktur. Biz bunu defalarca açıkladık. Böyle bir niyetimiz yok, böyle bir çalışmamız yok, böyle bir uygulamamız yok…’ şeklinde konuştu. 
Bozdağ, bu açıklamalara rağmen hâlâ ‘sorgulama yapanların’ iyi niyetli hareket etmediklerini söyledi. Görüntülerin hatırlatılması üzerine de Bozdağ, şöyle konuştu: 
‘Bizim dönemimizde böyle bir uygulama olmamıştır, olmasına da müsaade etmedik. Bundan sonra da etmeyeceğiz. Bizim kamuya, ortaöğretime veya ilköğretime dönük bir çalışmamız yok… Ama bizim olmayan niyetimizi, olmayan çalışmamızı varmış gibi gösterenler kendi ahlak anlayışları içerisinde bunu yansıtabilirler.’ (Anadolu Ajansı, 25.02.2007) açıklamaları hiç görmemiş ve iddianameye almamıştır.) 
Bu savunmada, kamuda, ortaöğretimde örtünme gibi bir amaç ve niyetlerinin asla taşınmadığı, ancak iradelerini çarpıtanların ahlak anlayışlarının sorgulanması gerektiği ifade edilmiş iken, şimdi ortaöğretimde örtünmeye yönelik düzenleme getirilmektedir.” 
Çok yakın geçmişte anayasanın laiklik ilkesine aykırı odak olma anlamında ceza yemiş AKP, bugün işleri ilerletti, odağın tam da çekirdeğine oturdu oturmasına da... Bu durumu, soruşturması ve kararıyla belirleyecek yargı organı kalmadı ortada!  

‘Dâlip, Oku!’ 
Çifteler Köy Enstitüsü’nde müzik öğretmeni yokmuş. İsmail Hakkı Tonguç, o sıralar radyoda türkü de söyleyen opera sanatçısı Ruhi Su’ya önermiş bu görevi, o da düşünmeden kabul etmiş. 
Talip Apaydın, Çifteler Köy Enstitüsü’nde öğrenci. Apaydın’ın müziğe yatkınlığını anlayan Ruhi Su, öğrencilerine iki sesli türkü öğretirken ona bir ayrıcalık tanımış: 
“İkinci sesi sen idare et Dâlip!” 
Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne gitmesini önerdiği Talip (Ruhi Su’nun tonlamasıyla Dâlip) Apaydın, “Babam çok yoksul. Köyüme gidip öğretmen olacağım, hem de babama yardım edeceğim” diyerek karşı çıkmış. Ruhi Su, hiç duraksamadan, “Dâlip” demiş, “yoksul çocuğu olduğun için Hasanoğlan’a git. Onun için oku!” 
Ruhi Su’nun “Dâlip”i, Hasanoğlan’a gitti, okudu, öğretmen, örgütçü, yazar, önder aydın kişi oldu. 
Ruhi Su’nun “Dâlip”i, benim “Talip amca”mdı. Dertlerini döktüğü bir gün demişti ki: 
“Doğduğum köye, Polatlı’nın Kapulu köyüne gittim yıllar sonra. Baktım, çocukluk arkadaşlarımın çoğu mürit olmuş, elleri havada, dilleri duada. Aradan geçen yıllara karşın bilgisizliği de yenememişler, yoksulluğu da.” 
Toptan bilgisizliğe ve yoksulluğa itilirken ülke, Talip amcam da gitti. “Nasılız?” diye sormayın, hiç. 
Can direği kırılmış keman gibiyiz.

Yeni Kimyamız
Bir tıp fakültesi öğretim üyesi anlattı: İnsan anatomisi ve bağışıklık sistemi üzerine verdiği dersini tamamlamış, derslikten çıkarken bir-iki ay yüzlü erkek öğrenci, “Hocam” demişler, “dersiniz boyunca doğa dediniz, bilim dediniz, ama insanın yaratılışından hiç söz etmediniz.
 Recep Tayyip Erdoğan da, Cumhurbaşkanı olarak “Dünyanın hiçbir yerinde zorunlu fizik, kimya, matematik dersinin tartışma konusu olduğunu göremezsiniz. Ne hikmetse zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi tartışma konusu olur” dediğine göre, artık okullardan fizik, kimya ve matematiği kaldırma zamanımız geldi demektir. 

Din dersleri ile yetinelim! İlim ve irfan alanında kısa sürede çağ atlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 6. üyesi bile oluruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları