Fransa’daki Şiddete Dair

10 Ocak 2015 Cumartesi

Emperyalizm, yeni masalı küreselleşme ile ektiği rüzgârın fırtınasını biçiyor.
İnsanlığın, eşitlik ve kardeşlik tutkusunu gölgelemek ve anamalın önündeki tüm engelleri kaldırmak için uydurulmuş küreselleşme, şimdi kendisini yaratanların başında patlıyor.
Yoksulluk derinleşirken halkları din, mezhep, ırk, etnik köken üzerinden özgürleşebilecekleri yalanı ile avutmak, birlik içinde yaşayan toplumları birbirine düşürerek sermaye karşısında direnen ulusal sınırları yıkma tasarımı; tüm dünyada köktendinciliği, ırkçılığı, şiddeti hortlattı.
1789 Fransız Devrimi ile özgürlüğü, aydınlanmayı, 1917 Sovyet Devrimi ile eşitliği, 1923 Türk devrimi ile bağımsızlığı tadan yeryüzü, ulus ötesi tekellerin doymak bilmez iştihası yüzünden yeni bir ortaçağa, din-ırk savaşlarına sürükleniyor.
İnsanlığın, yüzyıllarca verdiği savaşım sonrası elde ettiği kazanımları yeniden hatırlaması gerekiyor. Yaklaşık son 40 yıldır laboratuvar ortamında kudurtulan ilkellik karşısında yok olmamak için...

Yüzde 10 İptal Edilebilirdi
Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin kendisini yetkisiz bulmadan önce kimi kararlar alarak yüzde 10 baraj engelini aşma olanaklarını kullanmadığı kanısında.
Kanadoğlu’na göre, Anayasa Mahkemesi öncelikle kendi kuruluş yasasının 45. maddesindeki, “yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine bireysel başvuru yapılamayacağı”na ilişkin hükmü ele alıp bu maddeyi iptal etmesi gerekiyordu. Çünkü yüzde 10 barajı bir yasama işlemiydi.
Ayrıca, bireysel başvuruyu bir iptal istemi değil de, itiraz davası olarak algılaması gerekiyordu. İtiraz davaları, mahkemelerce açılabildiğinden, bireysel başvurunun ele alındığı Anayasa Mahkemesi’ndeki bölüm de bir mahkeme sayıldığından, bu bölüm, konuyu Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’na götürülebilirdi.
Bireysel başvurunun, ihlalin öngörüldüğü tarihten itibaren 30 gün içinde yapılabilmesi hükmü nedeniyle ortaya çıkabilecek sıkıntı da hak ihlalinin yasanın kendisinden kaynaklandığı gerekçesiyle aşılabilirdi.
Özetle; Kanadoğlu’na göre, Anayasa Mahkemesi, önüne kadar gelmiş önemli bir demokratikleşme fırsatını yok yere tepmiş oldu.

Gerekli Kuşku Oluşmuştur
4 bakan hakkındaki Soruşturma Komisyonu’nu, kamuoyuna en yaraşır biçimde, hem de özel haberlerle atlatarak aktaran, hiç kuşkusuz deneyimli arkadaşımız Emine Kaplan oldu.
Emine Kaplan’ın yaklaşık üç-dört aylık acar muhabirliği sonucu edindiğimiz izlenim şudur ki:
- Egemen Bağış, Rıza Sarraf’tan zaman zaman takım elbise, kravat, gömlek gibi hediyeler aldığını kabul etti, hatta bunu “hediye bir kültürdür” açıklamasına dayandırdı.
- Zafer Çağlayan, Rıza Sarraf’tan saat ve piyano aldığını, ancak parasını ödediğini savunsa da kafalardaki soru işaretlerini gideremedi. Saati, mal bildiriminde ancak bakanlıktan ayrıldıktan sonra gösterdi, 40 bin Avro’luk piyanoyu da “ev eşyası” gerekçesiyle mal beyanında bildirmedi. Çağlayan, oğullarının aldığı evlerin parası için düğünlerinde takılan altınları kaynak gösterdi, ancak bilirkişinin ek raporunda söz konusu altın parasına 17 Aralık operasyonunda el konulduğunun ortaya çıkması, bu savunmanın çökmesine neden oldu.
- Muammer Güler, Rıza Sarraf’ın arkadaşı oğlu Barış Güler’in malvarlığını “iki dil bilmesine, başarılı bir işadamı olmasına” bağlamasına karşın, oğul Güler’in şirketlerinden bir gelir elde etmediği saptamasının yapıldığı bilirkişi raporu, iddialarla ilgili kuşkuları güçlendirdi.
- Diğer bakanlar soruşturma kapsamındaki tapeleri “hukuka aykırı” diye kabul etmezken Erdoğan Bayraktar tüm konuşmalarına sahip çıktı.
Çıkardığımız sonuç: 4 bakan açısından da Yüce Divan’a gitmeleri konusunda gerekli kuşku oluşmuştur.

O Gün
Aslında dananın kuyruğu 22 Aralık’ta kopuyor, Erdoğan Bayraktar dışındaki üç eski bakan tam Yüce Divan’a yollanıyordu ki, devreye iyi sıhhatte olsunlar girdi.
TBMM Soruşturma Komisyonu’nun o günkü toplantısında zurnanın zırt dediği anı, komisyonun CHP’li üyelerinden Osman Korutürk hatırlatma gereği duydu:
“Komisyon Başkanı Hakkı Köylü söz alarak, bir eski savcı gözüyle durumu aktarmak istediğini söyledi ve aşağı yukarı şunları aktardı:
‘Savcı bir ihbar alır ve bunu delillendirir. Eğer deliller mahkemede ispat edilecek kadar kuvvetliyse, dosyayı mahkemeye sevk eder. Ama o delilleri yüzde 50 olsa dahi mahkemede geçerli kılamayacaksa, takipsizlik kararı verir. Takipsizlik kararı sıradan vatandaş için önemlidir. Ancak, bir siyasiye yönelen suçlamalar, takipsizlik kararı verilse bile boynuna yafta gibi yapışır. Siyasiler, bu tür kararlarla aklanamazlar. O yüzden siyasilerin, ihtimal az da olsa mahkemeye sevk edilmesinde fayda vardır.’
İşte ne olduysa, bu konuşmadan sonra oldu. Hakkı Köylü dışarıya çağrıldı. Geldiğinde yüzü allak bullak olmuştu!”

Eylem
Birleşik Haziran Hareketi, yarın tüm yurtta “Laik ve bilimsel eğitim için ayaktayız!” eylemini gerçekleştirecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları