Gönüllü

17 Şubat 2014 Pazartesi

Telefon dinlemelerine takılmış: Oğlu, ortağı olduğu yazılan çizilenler kişilerle görüşüyor. Sonra görüşülen olay, babasına yansıyor. Babası da, Etiler Polis Okulu’nun ihalesiz devri için Başbakanlık Müşteşarı’nı görevlendiriyor.
Benzer bir olayı da, arkadaşımız Aykut Küçükkaya, son çıkan kitabı “AKP’li Belediyelerde Neler Olmuş Neler”de, Fatih Belediyesi’nin CHP’li meclis üyelerinin tutanaklara geçen konuşmaları ile ortaya koydu. Fatih Belediyesi tarafından 8 bin metrekarelik belediye arsası üzerine, yine belediye bütçesi ile yapılan yurt, yine oğlunun vakfına “bedelsiz” 25 yıllığına devredilmiş...
Sosyal medyada, epeydir bir konuşma dönüp duruyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994’te yaptığı bir konuşma bu. Diyor ki:
“Bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim, duymadım.”
Konuşmanın sonrası da var:
“Yönetimlerde hırsızlık, yukarıdaki üst yöneticilerden, alt yöneticilere, oralardan da halka yansır.”
Bugün yaşayıp duyduklarımızı, kesinlikle hırsızlıkla, yolsuzlukla filan karıştırmayınız sakın. Onlar tümüyle inançlı nesiller için yapılmış gönüllü vakıf işleri...  

Ne Yapmalı? 
Meslektaşımız Rahmi Yıldırım’dan bir dilek: “Ne yapmalı bu nebiül kezzâbı? Yalanı da haramı da çok da, gözü kaç villayla, ne kadar servetle doyacaksa, aramızda toplasak, çeker gider mi?

Çıkmaz 
Milli Eğitim Bakanlığı, SBS’de çarşafa dolanınca Eğitim-İş de dava açtı. Bir sonuç çıkar mı? Çıkmaz. Evinden kutu kutu para çıkan Halk Bankası Genel Müdürü bile serbest kalmış, hakkı yenmiş çocukların yüzüne bakan mı olur?

Yürü
Bilal’in vakfı TÜRGEV’in hiç arabası yokmuş. 
Niçin? 
Allah, “Yürü ya kulum” dediği için. 

Cendere 
İnsanı yatağında sabaha değin döndüren bir karabasan bu: 
İktidardakiler, ailecek rüşvet, kara para, yolsuzluk gibi ne kadar kirli, yüz kızartıcı iş varsa yapıyor, kamunun malları üzerinde tepiniyor, hesap soran yok. Pişkinlik, o düzeyde ki, suratlara gergedan derisinden nakil yapılmış adeta. Üstelik; hiçbir şey olmamış gibi, yapıştıkları koltuklardan bir üste tırmanmaya hazırlanıyorlar. 
Sömürgen ülkelere göbekten bağlı bir tarikatın devlet içinde yuvalanmasına göz yumulmuş, onun eliyle ulusal ordu tasfiye edilmiş, insanlar hapislerde çürütülmüş, ülkenin geleceği olan çocuklar zehirlenmiş, laik, sosyal hukuk devleti kemirilmiş. Demokratik Cumhuriyet; tam bağımlı, piyasasever, etnikçi, cemaatçi bir dinsel federasyona dönüştürülmüş. 
Sosyal demokrat ve cumhuriyetçi olduğunu ileri süren ana muhalefet, seçimde; etnik milliyetçileri, dincileri, tarikatçıları, sömürgeci ülkelerde özel olarak yetiştirilmiş elemanları halkın karşısına aday diye çıkarmış, kurucu genel başkanının fotoğrafına bile dayanamayanları seçmenine oy versin diye önerir olmuş, Ortaçağ simgelerinin Meclis’e değin sokulmasını kabullenmiş, “merkez partisi olacağız” teranesi ile emeği de, emek vereni de unutmuş, giderek sağa kaymış... 
Meclis’te grubu bulunan diğer partiler ise, etnik milliyetçilik üzerinden siyaset yaparken, içlerinden biri geçmişte kardeş kanına bulaşmış, diğeri “özerklik” adına ülkenin bir bölümünde ayrı bir devlet yapılanması için son adımlarını atar olmuş... 
Yasaklar, barajlar, sınırlamalar ile önümüze “çok partili demokratik sistem” diye konan seçenekler bunlar. Sağısolu belli olmayan, çağdaş hiçbir ölçüte uymayan bu sistemde seç, beğen, oy ver; verebiliyorsan eğer. 
Geçenlerde bir değerli hukukçu ile söyleşiyorduk. Dedi ki: 
Kıskaç altında hissediyorum kendimi. Mengene ile sıkıştırılıyorum sanki.” 
Siyasal İslam, 12 yıllık iktidarı boyunca; yasaması, yürütmesi, yargısıyla, siyasi partileri de dahil tüm kurumlarıyla devleti yönetilemez hale getirdi. İlkesiz, hastalıklı, kokuşmuş bir siyaset; toplumu cendereye aldı. 
İşte, bundan sıyrılmak gerekiyor...  

Şenlikten şölene 
CHP’liler, partide geçen haftadan beri yaşananlara “şenlik” adını koymuşlar. Şenliğin, büyük il ve ilçeler için belirlenen belediye meclis üyelikleri ile birbirini yeme şölenine dönüşeceği kanısındalar. Şenlik ve şölenin, 30 Mart’tan sonra toplanması beklenen kurultayla festival ile sona ereceğine de kesin gözüyle bakıyorlar. 
Onlara bakılırsa, yerel seçimlerde Kılıçdaroğlu başarısız olsa da, beklenenden daha fazla başarı sağlasa da kurultaya gidecek. Başarısız olursa kurultaya zaten sürüklenecek: Başarılı olursa da aday belirleme ve politika çizmede kendisine ayak bağı olan son pürüzleri giderecek. 
CHP’liler, YDH’yi kapatmayan Mustafa Sarıgül’ün boynunda sarı kaşkolla yürüttüğü kampanyasını da şöyle değerlendiriyorlar: 
“Sarıgül, başarısız olursa, ‘CHP bana ihanet etti. CHP’de siyaset yapmak doğru değildir’ diyerek yeni parti kurma yoluna gidecektir. Başarılı olursa da, adaylıklarını kendi belirlemiş olduğu İstanbul’daki belediye başkanları ile CHP’nin genel başkanlığına oynayacaktır.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları