İstihbarat Satrancından Çıkan Sonuç

27 Aralık 2014 Cumartesi

Önce bir öykü anlatalım:
El Kaide terör örgütünün lideri Usame Bin Ladin’in damadı ve örgütün en üst yöneticilerinden olan Süleyman Ebu Geyt, 2001 yılından itibaren tutuklu bulunduğu İran’dan 2013 Ocak ayında gizlice Türkiye’ye geçti. ABD tarafından sürekli izlenmekte olan Geyt, AKP iktidarı tarafından çok önemli bir diplomatik misafirmiş gibi el üstünde karşılandı ve Ankara’da 5 yıldızlı bir otelde konuk edildi.
ABD yetkilileri, Geyt’in ABD’de yargılanabilmesi için kendilerine hemen teslim edilmesini istediler. AKP iktidarı ise Geyt’in Türkiye’de “pasaportsuz sınırı geçmek” dışında herhangi bir suçtan aranmadığı, sınırdan kaçak girmesiyle ilgili soruşturmanın da tamamlandığı gerekçesine sığınarak El Kaide’ciyi korumaya devam etti.
Ancak ABD, 11 Aralık saldırılarından sorumlu tuttukları Geyt’in kendilerine teslim edilmesinde ısrarcıydılar. İşte tam bu aşamada, kendilerini “hizmet” sözcüğüyle tanımlayan ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaatine yakınlığı ile bilinen savcılar devreye girdi. Şubat 2013’ün başında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a en güvendiği bürokratlarından MİT Müsteşarı Hakan Fidan “PKK terör örgütü ile gizli pazarlık yürüttüğü” gerekçesiyle ifadeye çağrıldı.
Belli ki, bir istihbarat satrancı oynanıyor, El Kaideci Geyt’i ABD’ye teslim etmeyen AKP şahının veziri tehdit ediliyordu.
AKP iktidarı, bu hamle karşısında önlem almak zorunda kaldı. Ebu Geyt, Kuveyt vatandaşıydı; Türkiye’de oturma izni istemi reddedildi ve Kuveyt’e geri gönderilmesi kararına varıldı. Kuveyt de istemeyince Geyt’i Türkiye sınır dışı etti. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Türkiye’yi ziyaret ettiği 1 Mart 2013 günü, Ebu Geyt sınır dışı edilerek Ürdün’e gönderildi. ABD istihbarat örgütleri CIA ve FBI tarafından izlenen Ebu Geyt, Kuveyt’e doğru hareket ederken Amman’da yakalanarak ABD’ye götürüldü. Orada yargılandı ve ömür boyu hapse mahkûm edildi.
Bu öykü şu gerçeği yalın bir biçimde ortaya koyuyor:
Bir tarafta El Kaide’ciyi koruyan, kollayan AKP iktidarı var. Diğer tarafta da, ABD çıkarlarına hizmet eden cemaat.
Düşünün:
Yurtseverler, Cumhuriyetçiler, tavrını soldan yana koyanlar; bu iki tarafta taraf olabilirler mi? Olamazlar!
Olamadıkları için “yetmez ama evetçiler”den, “liboş”lardan, “Hıyarlık etmişim, pişmanım, kullanılmışım” deyip çark edenlerden çok, ama çok farklıdırlar!
Ne AKP’ye yatarlar, ne de cemaate...

Zamanaşımı Yoktur! 
Hukukta Sol Tavır Derneği Başkanı Ali Rıza Aydın, yolsuzluk ve hırsızlık haftasının hafızaları tazelediğini duyurdu:
“Memur gibi görevden alıp göreve atadığı hâkim-savcılarla, özel ordusu haline getirdiği polisle kendini sonsuza kadar güvende zanneden iktidara kötü bir haberimiz var: Adalet talebinde zamanaşımı yoktur! Toplumsal hafıza zamanaşımına uğramaz! İşlediğiniz tüm suçlar bu ülkenin ilerici hukukçu birikimi tarafından bir bir ekleniyor vereceğiniz hesapların arasına. İhlal ettiğiniz her hak, halkın cebinden çaldığınız her kuruş, hapishanelerinizde özgürlüğümüzden gasp ettiğiniz her saat ve kast ettiğiniz her can işleniyor.
Bizler unutmayacağız ve işlediğiniz tüm suçların hesabını soracağız.”
İşte tavır budur!

Şişli Olayının Perde Arkası
Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ile Başkan Yardımcılığı’ndan istifa eden Emir Sarıgül arasındaki tartışmanın perde arkası için kulislerde duyduklarımızdan:
Eski Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, CHP Genel Merkezi ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı için yaptığı pazarlık sonrası, Şişli Belediye Başkan Adaylığı için Emir Sarıgül’ü, o olmazsa çok yakın çalıştığı Belediye Meclis Üyesi Hayri İnönü’yü önerir. Ancak Hayri İnönü’den eğer belediye başkan adayı gösterilir ve seçilirse, bir süre sonra bu görevinden ayrılması ve yerine oğlu Emir Sarıgül’ün seçilmesi için söz alır. Söz almakla kalmaz, bir zamanlar Turgut Özal’ın bakanlarına yaptığı gibi, Hayri İnönü’den ileride yürürlüğe konulmak üzere “Şişli Belediye Başkanlığı’ndan istifa ettiği”ne ilişkin imzalı bir yazı alır.
Hayri İnönü, CHP’den Şişli Belediye Başkanı seçilir, ancak aradan geçen süre içinde görevden ayrılıp yerini Emir Sarıgül’e bırakmaz. Bunun üzerine, kendisine imzaladığı “istifa mektubu” bizzat Mustafa Sarıgül tarafından anımsatılır. Tehditli bu anımsatma, pek şiddetli olur. Hatta bu şiddetin etkilerini atlatabilmek için Hayri İnönü, bir süre yurtdışına çıkmak zorunda kalır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunalımı çözmek üzere görevlendirdiği İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in de hazır bulunduğu tarafları barıştırma görüşmesine de, gazetelere yansıdığı üzere Emir Sarıgül değil, Mustafa Sarıgül katılır, Hayri İnönü ile birlikte. Gergin geçen toplantının en önemli sonucu, Hayri İnönü’nün, Mustafa Sarıgül’e seçimden önce verdiği “istifa mektubu”nun yakılarak ortadan kaldırılması olur...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları