Osmanlı’dan Kalma Kuşatma

06 Mayıs 2023 Cumartesi

Evrensel etkileri olsa da bir büyük devrimin kendi topraklarında yerleşmesi ve kökleşmesi; uzun, zorlu, zaman zaman da acılı süreçlere dayanıyor.

Uygarlığa sırtını dönmüş, sömürgeleşmiş, içten çürümüş bir dinsel yapıya dayalı imparatorluğu yıkan Türk Devrimi’nin de yazgısı böyle...

Devrimci Cumhuriyet çizgiden uzaklaşma, dolayısıyla halife sultanlık sisteminin alışkanlıklarına, toplumsal ilişki bağlarına, varoluşunu sürdürmeye yönelik çarpık düzeneklere dönüş özlemi ve tutkusu Türkiye’yi yıllardır karşıdevrim balçığının içine gömmüş bulunuyor.

Alışkanlıklardan söz etmişken Osmanlı’nın yıkılış sürecinde, halife sultan ve çevresinin, yönetimde kalabilmek, varlığını sürdürebilmek için sömürgeci ülkelere yaslandıkları, onlar arasındaki çıkar çelişkilerini kullanarak siyaset geliştirdikleri ve tutum aldıkları bilinir.

Tarihsel gelişmemizde “demokratikleşme” diye adlandırılan kimi gelişmelerde etkin olmuş adlar da benzer davranışları göstermişlerdir.

İlk anayasanın mimarı olarak bildiğimiz Mithat Paşa’nın, Abdülhamit tarafından sadrazamlıktan alınıp Suriye Valiliği’ne atanması sonrası gelişen kimi olaylar Osmanlı’nın son dönemdeki tutumlarına bir örnektir.

Mithat Paşa, gücünü pekiştirmek için Saray ile ilişkilerini Fransız ya da İngiliz elçileri, konsolosları aracılığıyla yürütmeye çabalar. Saray tarafından tutuklanmak istenince de Fransız Konsolosluğu’na sığınır ve işi, bütün yabancı ülkelerin himayesi altına girmeye değin götürür. Saray’ın da Mithat Paşa’ya karşı aldığı karar ve uygulamalar da neredeyse benzer bir yolla yürütülür. Mithat Paşa ile Saray’ın sürtüşmesi, Osmanlı üzerindeki Fransız-İngiliz nüfuz çekişmesinin bir gölge oyunu haline de gelir. Hatta Abdülhamit, Mithat Paşa’nın korunmaması karşılığında Tunus’u elden çıkarmak için Fransızlara ödün vermeye hazır olduğunu bildirir.

Önümüzdeki 14 Mayıs seçimleri öncesi siyasi partilerin tutumları, yürüttükleri siyasa, kurdukları bağlar, yaptıkları ittifaklar, hazırladıkları aday listeleri ele alındığında, aynı siyasal bilinçaltının yüzyıllar sonra da olsa derinden derine sürdüğünü gösteriyor bize.

“Küreselleşme” adıyla kendisini tazeleyen emperyalizmin tüm kolları, ayrı ayrı kanatlar halinde ülke yönetimine aday olanlar üzerinden Türkiye’yi kuşatmış bulunuyor.

Yüzeyde yürütülen sistem tartışmalarının geleceği ne olursa olsun bu kuşatmayı aşma belirtisini ufukta görmek şimdilik çok zor.

O yüzden, bağımsızlığın bizim karakterimiz olduğunu bilerek direnmeye devam etmenin önemi giderek artıyor.

EKONOMİ BABACAN’A

Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA lideri Ali Babacan’ı mutfağından övdü: 

“Devletin ekonomi kurumlarını dünya ölçeğinde güvenilir hale getireceğiz.”

Ali Babacan, şimdi değil, daha önceden CHP üst yönetiminin çok beğendiği isimlerdendi. 2015’te Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, bugün CHP Genel Sekreteri olan Selin Sayek Böke, o dönemde AKP iktidarında bakanlık yapan Babacan için “2007’ye kadar kendisine verilmiş olan programı iyi uygulayarak çok doğru bir şey yaptı. Bazı söylemlerine bakınca Ali Babacan’ın adeta CHP’li olduğunu düşünüyorum” demişti.

Mutfaktan öyle gözüküyor ki Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa, ekonomiyi “adeta CHP’li” Ali Babacan’a bırakacak...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları