Özerk Kurulların Haracı

24 Şubat 2014 Pazartesi

CHP’li Mehmet Kesimoğlu, adı “bağımsız idari otorite” olan kurul ve kurumların her türlü gelirlerinden Maliye Bakanlığı’nın önerisi ile aktarılan ve bir tür “haraç” anlamına gelen kaynak toplamının ne kadar olduğunu sormuştu.
Maliye Bakanlığı’ndan gelen yanıt, neoliberal modaya uyularak kurulan sözüm ona “özerk ve de bağımsız” kurum ve kurulların geldiği durumun özeti niteliğinde:
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, RTÜK, Rekabet Kurumu, SPK, BDDK, Telekomünikasyon Kurumu (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu), EPDK, Kamu İhale Kurumu ile Tütün ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan 2006’dan Ekim 2013 tarihine kadar Maliye Bakanlığı’na toplam 7 milyar 888 milyon 493 bin 523 lira 97 kuruş aktarma yapılmış.

Hep O Dava
Hani kendilerine “kininin davacısı” diyorlar ya. Algıları tümüyle o davaya bulanmış, hayatın her alanına ilişkin bakış açılarına yansıyor. İşte bir örnek: AKP Kars Milletvekili Yunus Kılıç, TBMM kürsüsünden konuşuyor:
“Kars’ta birisine mikrofon uzatıyorlar, diyorlar ki: Bir şikâyetiniz var mı Kars’la alakalı? Yok Allah’a şükür, diyor. Israr ediyorlar, var mı bir şikâyetiniz? Yok, ama Ruslara kinimiz var; diyor. Nedir, Ruslarla alıp veremediğiniz; diyorlar. Yahu, yetmiş, seksen yıl önce buralarda bir şeyler yaptılar ama bir gelip bakmadılar ki, bunlar eskimiş mi, bunların yenilenmeye ihtiyacı var mı diye; diyor. Ama, Ak Parti’yle beraber Kars hatırlanır olmuştur; diyor.”
Düzey bu!

Örgütlü Yolsuzluk
Saptama, AKP’nin kirli çamaşırlarını ortaya saçan CHP’li Aykut Erdoğdu’nun: “Türkiye’de bütün kurumlara yayılmış, örgütlü bir yolsuzluk düzeni var.”
Erdoğdu’ya soruyoruz, “Toplam ne kadar bir yolsuzluktan söz edilebilir?” diye. Kesin bir rakamdan söz edemiyor, çünkü yolsuzluğun, götürmenin ucu bucağı yok. Rüşveti var, imar izni var, özelleştirmesi var, arsa devri var; var oğlu var...
Erdoğdu, yalnızca bir örnek verebiliyor:
“525 milyar liralık kamu alım ihalesini inceledik. Bunun sadece 125 milyar liralık küçük alımları içeren bölümü dışındaki 400 milyar liralık kamu alımının tümünün yolsuzluk şüphesi altında olduğunu söyleyebilirim.”
Gerisini siz hesaplayın artık!

Niye Soruşturma İstenmez?
Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu, iki kez açıklama yapıp uyardı. Çocukları ve kendileri yolsuzluğa bulaşmış eski bakanlar hakkında fezlekelerin Meclis’e gelmesini beklemek yerine, anayasa gereği bir yürütmeyi denetleme aracı olan “Meclis soruşturması” istenmesi gerektiğini vurguladı.
Hem, fezleke Meclis’e gelse ne olacak? Suçlanan ilgili bakanın durumu, dönem sonuna kalacak. Oysa, “Meclis soruşturması” istense, konu TBMM’ye gelecek, konuşulacak, görüşülecek, tutanaklara geçecek, kamuoyuna yansıyacak, tartışılacak. Meclis soruşturması önergesi iktidar milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmezse de, onların ayıbı tarihe geçecek.
CHP, Meclis soruşturması önergesi vereceğine, neden temcit pilavı gibi “Fezlekeler nerede? Fezlekeler nerede?” diye sorar, anlamış değiliz.
Ali Sirmen’in önceki günkü yazısının başlığını anımsatıp soralım: “CHP’nin kaç milletvekili var?” Soruşturma önergesi verebilmek için 55 milletvekili yetiyor...

AYRIŞMA
Dostumuz Tevfik Kızgınkaya, siyasetçileri “akıllarını başlarına toplamaya” çağırıyor:
“İnsan ve yurttaş ortak kimliklerimizi ve sınıf bilincini bırakıp bu farklılıklarımız temelinde kamplaştık. Sonuçta, Alevi-Sünni, laikantilaik, inanan-inanmayan, başı açık-kapalı, kadın-erkek, Doğulu- Batılı, Türk-Kürt diye ayrıştık ve birbirimizle çatıştık.
Bugün demokrasi adına yutturulmaya çalışılan bu siyaset anlayışı ile partilerin fanatik taraftarları gibi birbirimizle kavga etmekten bir adım öteye gidemiyoruz.”

Kabataş
Recep Tayyip Erdoğan, “Benim türbanlı bacım” dediği Z.D.’nin Gezi eylemleri sırasında Kabataş iskelesinde saldırıya uğradığında ısrarcı. Görüntüler ortaya çıkmasına, verildiği ileri sürülen rapor ile Z.D.’nin anlattıklarının birbirini tutmamasına, onlara en yakın kalemlerden Fehmi Koru’nun, iddia sahibi kadının “etkisi altına giren genç kadınlarda beklenmeyen arazlara yol açan postpartum depresyon” geçirdiğini ifade etmesine rağmen...
Okurumuz Dr. Funda Yamanel, Kabataş iskelesinde yaşadığı bir olayı aktardı bize:
“Oğlum ile Kabataş- Adalar vapurundan inerken elimdeki torbalardan birini çay içilen yerde unutmuş olduğumu fark ettim. ‘Torbam vapurda kaldı’ diye çığlık attım. Aynı anda 3 kişi fırladı. Görevlilerden biri ‘Nerede?’ diye sordu. Ben, ‘Çay salonunda, yerde’ deyince, görevli gitti, aldı ve aşağı inip verdi. Bütün bunlar olurken vapur beni bekledi.
Yaşadıklarım göz önüne alınırsa; Kabataş’ta çocuklu bir kadın darp edildiğinde bunun görülmeyeceğine beni kimse inandıramaz.”
Kimse inanmıyor zaten. Bir tek Recep Tayyip Erdoğan inanıyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları