Rantta daralma

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Üç beş yıl önceye değin geniş bozkırında tilkilerin dolaştığı, gökyüzünde kartalların uçtuğu Ankara’nın İncek gibi, Bağlıca gibi yörelerinde pıtrak gibi inşaatlar türedi. Öyle böyle binalar değil bunlar. Koskoca gökdelenler. Daire fiyatları deseniz dudak uçuklatıyor...
Düşünün, Türkiye’de yalnızca geçen yıl yaklaşık 200 milyon metrekarelik yapı ruhsatı alınmış. Akıl almaz bir rant koşusu bu. Deprem tehlikesi bahanesiyle AKP’nin yarattığı “kentsel dönüşümü” de üstüne eklerseniz, hani neredeyse ekonominin can damarı arsa rantından besleniyor.
Göstergelere bakarsanız, orada da işlerin iyi gitmediği gözüküyor. İnşaat malzemeleri sektöründe daralma var. Bütün pırıltılı reklam kampanyaları ve kredi koşullarına karşın konut satış oranları giderek düşüyor.
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Nevzat Ersan’a göre durum ortada:
“Son yıllarda kamu yatırımlarının tamamen azalması nedeniyle hâlâ ekonominin lokomotif sektörü olarak görülen inşaat sektörü bu sefer konut sektörü üzerinden yürütülmeye devam edildi. Siyasi iktidar, konut üretimini artırabilmek ve konut satışını cazip kılabilmek için vatandaşın yeni konut alımına devlet katkısı vermek ve kredi faizlerini düşürmek suretiyle sektörü ayakta tutmaya çalışıyor. Bu anlamda sektör döngüsünün sınıra dayandığını söylemek mümkündür. İnşaat sektörüne bu denli bağlanılmasının nedeni, üretim yapmayan bir ekonomik sistemin benimsenmesi ve zamanında yapılması gereken sanayi yatırımlarının yapılmamış olmasıdır. Ayrıca, inşaat sektörünün sermayedarlara kolay para kazandırma yolu olarak görüldüğü de bir başka nedendir.”
İnşaattan kimler en kolay yoldan para kazandı?
Hiç kuşkusuz, milleti için erotik fanteziler kuran havuzcular ile iktidara ilanı aşk edenler...

Hız yapabilme algısı
Yaz ve bayram, bizde trafik kazası demek oluyor.
Neden böyle olduğunu, yol güvenliği ve trafik alanında uzman Yrd. Doç. Dr. Cumhur Aydın ile konuştuk:
- Trafikte ölümler sürüyor. Bölünmüş yollar bir yarar sağlamadı mı?
Bölünmüş yolların bizde iddia edildiği gibi trafik güvenliği için yapılıyor olması teknik olarak öne çıkarılacak bir gerekçe değil. Pahalı yatırımlar olan yol genişletme inşaatları, ancak sıkışıklık nedeniyle gerekli olursa uygulanabilir. Kuşkusuz yol güvenliğine de katkıları vardır, ancak biz bu katkıyı, bölünmüş yollarda yasal hız sınırını 110 km/saat’e çıkararak baştan ortadan kaldırdık. Yasada yer alan toleransla bu limit 121 km/saat’e kadar ulaşıyor. Oysa bu değer bütün dünyada yalnızca bütün yol güvenliği teknik önlemlerinin tasarımda ve uygulamada alındığı otoyollar için uygulanıyor. Bizim bölünmüş yollarımız ne geometri olarak, ne de yerleşim geçişleri, kavşak düzenlemeleri açısından kesinlikle bu yüksek hızları kaldıracak yollar değil.
- Bazı kesimlerde hız kısıtlamaları uygulandığını biliyoruz.
Evet ama yüksek hız yapabilme algısı bir kere devlet eliyle sürücünün beynine yerleştirilince, zaten sorunlu olan yol işaretlemeleri kimsenin umurunda olmaz duruma geliyor. Hız; bütün dünyada kazaların sayısını ve siddetini artıran biricik ve en önemli unsur. Biz belki sollama kaynaklı kazaları azalttık, ancak bu kez de yüksek hız nedeniyle gerçekleşen kazalar arttı, sonuçları ağırlaştı.
- Yollarda çok sık onarım ve inşaata rastlıyoruz.
- Biz kavşağı gerekli olduğu için değil, “Büyük yatırımı kısa sürede yaptık” böbürlenmesi için yapıyoruz. Bölünmüş yolları da gerekli olma kıstasını öne çıkarmak yerine, “Ne kadar çok yaptık” reklamı için özeni ve kaliteyi gözetemeden gerçekleştiriyoruz. Bu da bitmiş gibi görülen karayollarının değişik kesimlerinde, hemen her dönem yeni inşaatları, yeni onarımları ve bu kesimlerde yeni kazaları beraberinde getiriyor.
- Bölünmüş yol tek çare mi?
Bölünmüş yola geçinceye kadar ve bütün karayollarında, çok düşük maliyetle ve ama hiç önemsenmeyen bilimsel yaklaşımlar ve trafik mühendisliği prensipleri içinde önlemler alınabilir ki, asıl güvenlikte büyük adım böyle atılabilir. Yani, ne kadar çok yol yaptığın değil, ne kadar güvenli yol yaptığın ve işlettiğin önemli; bu da bütçeden çok zihniyet ve bakış açısı ile ilgili!
- Yalnızca mühendislik mi?
Elbette değil! 15 insan, bir römork kasasında nasıl yola çıkabiliyor? Nerede denetim? Nerede vatandaşın güvenliği? Bunlar mühendislikle ilgili değil, denetim boyutuyla, dahası vatandaşların insanca yaşama ve insanca çalışma şartlarının sağlanmasıyla ilgili
- Trafik güvenliği başka bir bahara kaldı yani...
Ne yazık ki öyle. Bilime, planlamaya sırt çevrilen bir ülkede, yüksek hızlarla caka satmanın yöneticiler eliyle teşvik edildiği bir ülkede, bütün diğer yaşamsal sorunlarımızı ne kadar çözebiliyorsak, ne kadar iyileştirebiliyorsak ya da ne kadar daha kötüye götürüyorsak, trafikte de durum aynı ve böyle devam edecek.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları