Reçetemiz Arapça

23 Aralık 2023 Cumartesi

Saray iktidarı “milli ve yerli” olduklarını ileri sürüyor ama artık reçeteler bile milli değil. Çünkü e-reçetem sistemine Türkçenin yanına beş ayrı dil eklendi. Bu dillerden bir tanesi hiç kuşkusuz Arapça!

Konuyu bütçe görüşmeleri sırasında gündeme taşıyan İYİ Partili Turhan Çömez, sağlık bakanının bu uygulamaya gerekçe olarak sağlık turizmini gösterdiğini anımsattı.

Bakana göre, turistler (!) Türkiye’den sağlık hizmeti alacaklar, reçetelerini yazdırıp kendi ülkelerine gidip ilaçlarına ulaşacaklar. Çömez, sağlık bakanının bir hekim olarak İngiltere’den gelmiş bir hastaya reçete yazsa bu reçetenin Londra’da geçerli olmayacağını belirtip yeni uygulamanın ardındaki amacı şöyle açıkladı:

“Niye yabancı bir hasta için Türk doktorun, Türk eczacının olduğu bir ülkede başka bir dilde reçete yazılıyor? Sebebi açık: Bu ülkede 10 milyonu aşkın Suriyeli var, gelen doktorların hepsine vatandaşlık verdiniz, doktor lisansı verdiniz, hiçbir sınava sokmadınız. Eczacılara da onu yaptınız. 6 bin-7 bin civarında Suriyeli sağlık çalışanı var ve Türkçe bilmiyorlar, onların işini kolaylaştırmak için yaptınız.”

Alışverişte Arapça, sokakta Arapça, okulda Arapça, camide Arapça, medresede Arapça, Kuran kursunda Arapça, yazıda Arapça, okumada Arapça, hastanede Arapça, eczanede Arapça...

Bir de Saray’daki demez mi: tek millet, tek bayrak, tek vatan.

Geçiniz...

KURTULUŞA VAKİT BULAMAYAN FAKİR

“Yerli ve millici” AKP ile “milliyetçi” MHP’nin iktidar ortağı HÜDA PAR’ın sözcüsü Serkan Ramanlı, bir devrim ve Cumhuriyet kurumu olan TBMM’de, Cumhuriyete karşı ayaklanmış softa ağa Şeyh Sait’in bir kahraman olduğunu ilan etti. Diyor ki:

“Şeyh Sait efendinin İngiliz ajanlığı ya da İngilizlerle işbirliği yaptığı söylemi üzerinden bir iftira yürütülüyor. Sadece Şeyh Sait efendinin fotoğraflarıyla, onu asan o İstiklal Mahkemesi ekibinin fotoğraflarını gördüğünüzde kimin İngilizlere benzediğini, kimin İngilizlerden ayırt edilemediğini görmek gayet mümkün.”

Şeyh Sait’i yargılayan Şark İstiklal Mahkemesi üyelerinin yaşamöyküleri ortada. Hepsi Kuvayı Milliyeci, hepsi başta İngilizler olmak üzere yurdu işgal eden sömürgen yayılmacılara karşı kelle koltukta ulusal bağımsızlık savaşına katılmışlar.

Bir ortaçağ kalıntısı olan Şeyh Sait’e gelince...

Kendisini yargılayan İstiklal Mahkemesi’nde kendisine yöneltilen “Yunan bütün memleketimizi çiğnerken ne için bu topladığınız 4 bin kişi ile Yunan üzerine yürümediniz” sorusuna verdiği yanıt bellidir:

“O zaman yine giderdik, vaktimiz yoktu. O zaman biz çok perişandık. Vaktimiz olsaydı durmazdık. Balkan muharebesinde müheyya (hazır) olduk, istemediler. Bu muharebede muhacir, fakir idik.”

Üstsüz, başsız, silahsız, mermisiz, askere giydirecek çarıksız gerçekleştirilen bir Kurtuluş Savaşı ile yurt yoktan var edilmiş. O sırada; AKP’nin, MHP’nin, HÜDA PAR’ın biricik kahramanı Şeyh Sait savaşacak vakti bulamıyormuş, fakirmiş, perişanmış.

Vah zavallı!

Cumhuriyete karşı ayaklanırken vakti de parası da adamı da arkası da var ama.

Ne yazık!

Ülke bugün bu “kahraman” ile övünenlerin elinde perişan, fakir...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları