Su Kesintileri Kapıda

03 Mart 2014 Pazartesi

Toplumcu Mühendisler ve Mimarlar Meclisi, İstanbul ve Ankara’da seçimlerden sonra ciddi su kesintilerinin kapıda olduğunu açıkladı:
“İstanbul’daki barajların geçtiğimiz yıl yüzde 82.6 olan doluluk oranı yılın ilk iki ayında yüzde 30.34’e düştü. Ankara’da da yüzde 36’ya gerilemiş durumda.”
Toplumcu Mühendis ve Mimarlar, su kıtlığı faturasının yağış azlığına değil, hatalı planlamaya kesilmesi gerektiğinde birleşiyorlar. Örnek de veriyorlar:
“Yanlış arazi planlaması, su havzalarının yerleşim yeri olarak kullanılması, yeraltı sularının tedbirsizce kirletilip yok edilmesi, yaşanacak su kıtlığının sebepleridir. Bu tehlikenin nefesi İstanbul’un ensesindeyken, elde kalan su havzaları korunmak yerine yok edilmekte. Bunun en büyük örneği, 70 göleti hafriyatla doldurulacak olan üçüncü havalimanıdır.”

Aradaki Fark
Türk ulusunun belleğinden silinmek istenen Atatürk’ün mal varlığını halkına bağışlamasından sonra yaptığı konuşma: “Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime bağışlamakla ferahlık duyacağım. İnsanın serveti kendi manevi kişiliğinde olmalıdır. Ben büyük milletime daha çok şeyler vermek istiyorum.”

90 Kat
Babası, “Sıfırladınız mı?” diye sorunca, oğlu, “Sıfırlamadık babacığım, bir 30 milyon Avro gibi bir miktar daha var, eritemedik henüz” demişti.
30 milyon Avro dediğiniz ne? Eski parayla yaklaşık 90 trilyon lira.
Meslektaşımız İlhan Taşcı, “Bir AKP Belge’seli, Maskesiz Soygun” adlı kitabında, babanın verdiği mal beyanlarına göre, 1994’ten 2006’ya kadar geçen sürede servetinin toplam değerinin 5 milyar 110 milyon liradan, 1 trilyon 670 milyar liraya ulaştığını belgelemişti.
Aradan 7 yıl geçmiş. 2006’daki 1 trilyon 670 milyar lira nerede, oğlunun henüz eritemediğini söylediği 90 trilyon nerede. Biri, gayrimenkullerle birlikte 1 trilyon 670 milyar lira, diğeri nakit 90 trilyon lira!
Anımsayınız, 2004’te demişti ki:
“Milletvekili maaşı artı Başbakan olduğum için 220 milyon lira. Ticaretten kazancım olmasa bununla geçinemem. Almanya Başbakanı Schröder ile sohbet ederken konu açıldı, ben kendisine sordum ne kadar maaş aldığını. 15 bin Avro alıyormuş maaş olarak. Bizimki ne ediyor? Herhalde 3 bin küsur Avro. Düşünün işte...’’
Aradan 10 yıl geçmiş, geçinemeyenin yalnızca “bir miktarı” 90 trilyon olmuş. Düşünün işte!

Geçmişten Gelen Belge
CHP’li Oğuz Oyan, bugün Türkiye’yi yönetemeyen kadroların geçmişine ilişkin birkaç bilgiyi kamuoyuyla paylaştı. Birisi, “Yeniden Milli Mücadele” dergisinin, 12 Mart muhtırasından hemen önce, 16 Şubat 1971’de yayımlanan sayısı. Oyan’ın belirlemelerine göre derginin manşetinde, 12 Mart’ın lideri MemduhTağmaç’ın fotoğrafı ve altında da “Komünistlere Karşı Ordu Millet El Ele” başlığı bulunuyor.
Derginin yazarları arasında çok ilginç isimler yer alıyor: Cemil Çiçek (şimdiki TBMM Başkanı), Melih Gökçek (şimdiki AKP’li Ankara Belediye Başkanı), Taha Akyol (geçmişte MHP’ye, son dönemlerde AKP’ye akıldanelik yaptığı bilinen gazeteci), Atilla Yayla (Atatürk’ten “Bu adam” diye söz eden liberal), Hüseyin Gülerce (cemaat ile AKP’nin arasını bulmak için yazılar yazan Zaman gazetesi yazarı) gibi. Cemil Çiçek’in bir ileti ile Tağmaç’a destek ve bağlılıkların bildirildiği dergi, orduyu göreve çağıran mesajlara da sayfalarını açmış.
Oğuz Oyan, 12 Mart muhtırasından hemen sonra Necmettin Erbakan’ın Hava Kuvvetleri’nin uçağıyla yurtdışından getirildiğini ve siyasete sokulduğunu anımsattıktan sonra, AKP’lilerce ağızlara sakız edilen 28 Şubat 1997’ye ilişkin şu çok dikkat çekici bilgiyi de aktardı: “28 Şubat sürecinden sonra RP kapatılıyor yerine FP kuruluyor. FP’nin içinde Abdullah Gül ile Erbakan’ın verdiği iktidar mücadelesinden Erbakan galip çıkınca FP’nin kapatılması için başsavcılığa belge taşıyanlar kim? Şu an Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Abdullah Gül ile Başbakan Yardımcılığı görevini sürdüren Bülent Arınç. Bunu, FP’nin kapatılarak Milli Görüş çizgisinden kopmak ve böylece bir meşruiyet zemini oluşturmak için yapmışlardır. Arkasından da partilerinin kapatılmasının darbeci bir zihniyet olduğuna dair bir söylem de geliştirmeyi kendilerine yedirmişlerdir.”
Sonrası biliniyor zaten: AKP kuruluyor, iktidar yapılıyor, “darbe” tezgâhıyla cezaevleri muhaliflerle, devlet büyüklerinin evleri de tıka basa parayla doluyor.

Kripto
Ulusal kripto sisteminin geliştirilmesi için milyonlarca dolar harcama yapan Türkiye’de gelinen son durum şu: Devletin tüm gizli planları, TSK’nin kozmik bilgileri ve şifreleri istenmeyen kaynaklara ulaşmış gözüküyor.
Devletin olağanüstü
hal, TSK’nin askeri ve acil önlem planları, kriptoları ile kozmik bilgilerin güvenilirliği kuşkulu. Devletin gizli hafızası, bunu koruyan şifreler ve kriptolar ile kritik düzeydeki görevlilere ilişkin bilgilerin yabancı kaynaklara geçmiş olma olasılığı da çok yüksek.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları