Ulusal Dam Akınca

02 Şubat 2013 Cumartesi

Meclis’teki konuşması “ırkçılık” değerlendirmelerine yol açan CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in “sosyalist” yanının ağır bastığını bilenlerdeniz. Güler, gönül verdiği düşünce sistemi açısından “kafatasçı” olamaz, değildir de... Sanırız, demek istediğini, gerginleşen bir ortamda tam anlatamamıştır. Tartışmalara konu olan konuşmasında neyi amaçladığını bir de Güler’in kendisinden dinlemek istedik. “Meselenin özünü görme zorunluluğu var” dedi ve ekledi:
“İmralı süreci ile yeni anayasa girişimleri iç içe gidiyor. Yapılmak istenen üç temel anayasa değişikliği var: Anayasal vatandaşlık, birden fazla resmi dil, bölgesel/yerel özerklik.
Bu değişikliklerden de anlaşılacağı üzere, ulusal devletin yani Türk vatandaşlığının ortadan kaldırılması, Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine milliyetler devletinin kurulması söz konusudur. Vatandaşlık tanımında yapılacak böyle bir değişiklik, Türkiye için koruyucu ulus çerçevesinin kırılması demektir. Bunun ardında, etnik topluluklar ile farklı cemaatlerin çatışması sırıtmaktadır.”
Güler,
“Ulusal dam akınca evi sel basar” anlamında bir uyarıda bulunmak istediğinin de özellikle altını çizdi:
Herkesin bu gerçeği açıkça görmesi ve tavrını belirlemesi gerekir. Gün, sloganlar üzerinde tavır alma günü değildir. Her kökenden Türk vatandaşı, otup biteni yüreğinin derinliklerinde anlıyor. Biricik güvencemiz, işte bu derin kavrayıştır.”

\n

İki Medyacı

\n

Geçen hafta içinde CHP içinde “ırkçılık” yapıldığını söyleyip partiye sosyal demokratlık öğretmeye kalkan iki medyacının yazılarını okuduk ve geçmişi düşündük.
Bu yazıları yazanlardan biri, 1980 öncesinde MHP yandaşı bir gazetede ülkücü gençlere solcuları hedef gösteriyordu.
Diğeri de yakın geçmişte eşini doğum yapmak üzere Amerika’ya götürmüştü. Doğacak çocuğu Amerikan vatandaşı olsun diye!

\n

Asıl Amaç

\n

Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer’in; AKP hükümetinin Bağdat’ı dışlayarak Irak’ın kuzeyinde feodal bey Barzani’nin kurduğu Kürt yönetimi ile uluslararası hukuka aykırı gizli petrol anlaşması pazarlığı yürüttüğü haberi her nedense yankı bulmadı.
Bu anlaşmanın perde arkasında, İmralı ve PKK ile sürdürülen pazarlıklar yatıyor olabilir. Kandil ile de anlaşıp Türkiye sınırları içinde
Barzani’ye yakın duran bir “özerk Kürt bölgesi” yaratacaksın ki, Kuzey Irak petrolünü Irak hükümetini devre dışı bırakarak Türkiye üzerinden rahat rahat satabilesin!
Hiç kuşkumuz yok, işin içinde mutlaka bir hinlik vardır...

\n

Senaryo Devrede

\n

Hafta başında bu köşede bir senaryodan söz etmiştik:
“Martta Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan sonuç çıkmaz, komisyon dağılır. Nisanda AKP, kendi anayasa taslağını verir. PKK ve BDP ile pazarlık ve ‘barış süreci’ görüntüsü sürdürülürken BDP’nin katılımı ve CHP’den destek vereceklerle birlikte AKP’nin başkancı sistemi öngören tasarısı TBMM’den geçer. Haziran ayında referanduma gidilir, başkancı, federasyoncu, özerklikçi anayasa yüzde 50’nin üzerinde oyla kabul edilir. Recep Tayyip Erdoğan bu hızla Mart 2014’te yerel seçimlere gider. Ağustos 2014’te milletvekili seçimleri ile birlikte başkanlık seçimi yapılır. Erdoğan, kendi milletvekilleri listesini yapıp köşke çıkar.”
Erdoğan, son grup toplantısında işte bu senaryo için düğmeye basıldığının işaretini verdi:
“Yeni anayasa çalışmalarının mart sonuna kadar bitmesini temenni ediyoruz. Bitmemesi halinde AKP’nin bu konuda yaptığı çalışma Meclis gündemine taşınacaktır. Parlamentoda beklediğimiz desteği aldığımız anda bunu gündeme getiririz, referandum gücünü yakaladığımız anda da biz millete gideriz.”
CHP bu senaryonun ayrımında mı? Hiç sanmıyoruz...

\n

Dürüst

\n

Ah şu CHP’li belediyeler yok mu...
Yok yolsuzluk, yok usulsüzlük, yok ihaleye fesat...
Bakın, AKP’li belediyelerde hiç böyle bir şey var mı? Yok...
Örneğin
Melih Gökçek... Sütten çıkmış ak kaşık adeta... Dürüstlük timsali... Değil cep feneri, deniz feneri ile arasanız, topluiğne ucu kadar bir kötülüğünü bulamazsınız. Tip desen onda, endam desen onda... İhalesi şeffaf, hak edişi gani...
Estetik şahane, gerisi bahane...

\n

Miras

\n

Atatürk’ün yaşamını yitiren manevi kızı Ülkü Adatepe’nin oğulları Ahmet Kemal Doğançay ve Ali Kemal Doğançay, annelerinin Atatürk’ün vasiyetindeki miras payını almadığı gerekçesiyle dava açacaklarmış.
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Umut Oran, bu konuda kamuoyunu bilgilendirdi:
“Büyük Atatürk’ün ebediyete intikal ettiği tarihten itibaren CHP bu görevini eksiksiz olarak sürdürmektedir. Nitekim Sayın Ülkü Adatepe yaşadığı müddetçe kendisiyle de istişare halinde olunmuş, ne kadarlık bir meblağ istediği kendisine sorulmuş ve bu meblağ oranında ödemelerin yapılması sağlanmıştır. Bu itibarla kendisine herhangi bir borcumuz bulunmamaktadır.”
Siz Atatürkçü savaşım içinde hiç Ahmet Kemal ile Ali Kemal Doğançay adlarını duydunuz mu? Biz duymadık.
Eskiden
“yüz kızarması” diye bir şey vardı.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları