Vicdan Kararı mı, Cüzdan Kararı mı?

10 Şubat 2024 Cumartesi

Anayasa Mahkemesi, geçen ekim ayının ortalarında Yargıtay ve Danıştay üyelerinin aylıklarını yakından ilgilendiren bir karar verdi. 

Karara konu olan dosya, Hâkimler ve Savcılar Yasası’nda değişiklik yapılarak ek tazminatın hesaplanmasında Yargıtay ve Danıştay üyeleri için (40.000), diğer tüm yargıç ve savcılar için ise (15.000) gösterge rakamı öngörülerek, özellikle birinci sınıf yargıç ve savcılar aleyhine önemli ölçüde gelir farkı yaratılması üzerineydi. 

Anayasa Mahkemesi kararında, bu durumun, adli ve idari yargı sisteminde yer alan mahkemeler arasında yargı hizmetinin yerine getirilmesinde huzursuzluk ve kırgınlığa neden olacak, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin birinci sınıf yargıç ve savcılardan tamamen farklı bir statüde olması sonucunu doğuracak nitelikte olduğu vurgulanmıştı. “Anayasada güvence altına alınan ‘hâkimlik teminatı’ bakımından farklılıkları bulunmayan birinci sınıf hâkim ve savcılar ile Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasında çalışma barışını bozacak düzeyde olup söz konusu farklılığın makul ve orantılı olduğu söylenemez” görüşüne varılarak ve ilgili yasa değişikliği anayasaya aykırı bulunarak oyçokluğu ile iptal edilmişti.

Eski Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun’un ifadesiyle, Yargıtay üyelerinin “cüzdanı”nı olumsuz etkileyen bu karar, Anayasa Mahkemesi’nce 11 Ekim’de verilmişti.

Aradan yaklaşık bir ay geçti. Yargıtay 3. Dairesi, geçen kasım ayının başında Can Atalay ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin hükmüne uymamayı karar altına aldı.

Ne büyük rastlantı değil mi?

Kamuoyunda yapılan bir bölüm yorumlara bakılırsa, Yargıtay 3. Dairesi’nin kararı, Gezi direnişinden hınç almayı öngören Saray’daki AKP’linin etkisi altında verilmişti.

Yani, kararı alan Yargıtay üyeleri açısından vicdan söz konusu değildi.

PAYANDALIK KİME?

DEM milletvekili Sırrı Sakık, “İki seçimdir CHP’nin adaylarına oy verdik ama bize yapılan antidemokratik saldırılara karşı güçlü bir destek göremedik” açıklamasını yaptı.

Selahattin Demirtaş da kendisini cezaevinde ziyaret eden Sırrı Sakık’a “DEM Parti kimsenin payandası değil” demiş. 

Geçen hafta bu köşeden, DEM’in temsil ettiği etnikçi siyasi hareketin yakındığı antidemokratik uygulamalardan sorumlu olan Saray yönetimiyle yürüttüğü gizli görüşmelerde ele alınmış kimi önerileri sıralamıştık:

“AKP’ye destek olacak adımlar atılması karşılığında Selahattin Demirtaş cezaevinden çıkarılacak. Kobani davası, yargılananlar açısından olumlu sonuçlandırılacak. Cezaevlerinde bulunan ve siyasi kadroların çoğunlukta olduğu 15 bini aşkın tutuklu serbest bırakılacak.”

DEM’in büyük kentlerde aday çıkarma kararının, şimdiye değin yalanlanmayan bu pazarlığın sonucu olduğunu bilmeyen kalmadı. 

Bu da demektir ki DEM’in temsil ettiği etnikçi siyasi hareket, bu kez AKP’ye payanda olma peşindedir.

TUTARLILIK GEREK

CHP, geçen yıl yaşanan depremle ilgili olarak iktidarı, yetkililerinin sorumluluklarını yerine getirmemekle suçluyor.

O halde çuvaldızı kendisine de batırmalı.

Hatay’da Lütfü Savaş’ın hiç mi suçu yok da yeniden aday gösteriliyor?

CHP, tutarlıysa, bu adaylığı yeniden gözden geçirir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları