Bugün aşka sığındım...

07 Haziran 2015 Pazar

Bu gün bir bitsin! Hani inansam bütün gün dua edebilirim. Ama ne yazık ki, duaların bir işe yaramadığını şu kozmos için çok kısa, benim için oldukça uzun ömrümde bir güzel öğrendim. Bizi bugünün heyecanından ne kurtarabilir, şöyle bir düşündüm ve hepimizin ortak tek noktası aşk hakkında yazmaya karar verdim. Ayrıca hani “dünyada aşk hakkında söylenecek yeni bir söz yoktur” deniliyor ya, işte bendeniz bunu çürütmek için bugünkü muhteşem yazımı kaleme alıyorum.
Aşk tanımları başkalarından, benimki en sonda.
Başlayalım bakalım, bir can dostum, fevkalade ilginç düşünceler üretmekle nam salmıştır, adını vermiyorum, şımarır. Ona göre “Aşk, tenyadan sonra gelen cümle canlılara verilen bir cezaymış.” Hiçbir şey anlamadınız, değil mi? Önce ben de anlamadım, ama o gayet sakin bir biçimde düşüncesini açınca vallahi hak verdim.
Malumunuz, laf kalabalığı bir yana aşkın en doruk noktası, iki karşı cinsin birleşme anıdır. Arkadaşım bu noktayı esas alıp şöyle bir açıklama yapıyor:
“Kuşlar, böcekler, timsahlar, koyunlar, gergedanlar, insanlar işte bu birleşme anı için öyle yoğun bir çaba harcarlar ki, yeryüzü kanunlarına göre bunun boşa gitmemesi gerekir. Yani bir birleşme için harcanan bu çabanın, pek de akıllıca bir şey olmadığı herkes ve her cins tarafından kabul edildiğinden, ‘ortak bir enayilik’ paydasında anlaşılır ve bu çabanın adı kuş dilinde de, timsah dilinde de, insan dilinde de aşk olur.”
Herkes itirazını daha sonraya saklasın, açıklama devam ediyor. Arkadaşım, gayet hâkim bir ses tonuyla anlatıyor:
“Yeryüzünün en mutlu yaratıkları, böyle bir çabaya ihtiyaç duymadan şıp diye işini bitiren çift eşeyli hayvanlardır. Yani terliksi hayvan, tenya gibi. Hem erkek hem dişi organ aynı bedende. Birleşme için yoğun bir çaba harcanmadığından aşkın sözü bile yok. Evrim tarihinde bir yerlerde bir hata olmuş ve cümle yaratıklar erkek ve dişi diye ayrılmışlar. İşte şimdi biz hepimiz bu evrim hatasının kurbanları olarak, aşk aşk diye inleyip, mektuplar yazıyoruz, mesajlar atıyoruz, olmadık jestler yapmayı planlıyoruz, yapıyoruz. Ancak bazılarımız bundan pekâlâ para kazanmasını biliyor. Onlara da ben şapka çıkarıyorum. Evrim hatasını paraya döndürenler için üç defa: Sağ ol! Sağ ol! Sağ ol!”
Vallahi ben sözümü tutuyorum, biraz tuhaf tanımlar yapılıyorsa, suçlu ben değilim, arkadaşım. Evet, nerede kalmıştık devam edelim. Bir başka arkadaşımın aşk üstüne oluşturduğu teori ise çok daha anlaşılır. O şöyle başlıyor:
“Aşk yeryüzünde geçirdiğimiz zamanı kısaltmak için bizlerin uydurduğu tamamen hayali bir kavramdır.” Tamam bekleyin, şimdi sözlerini açacak:
“Söyleyin bakalım, aşk olmasaydı, biz nasıl vakit geçirecektik? Aşksız film tatsız tutsuz bir saman yığınına benzeyeceğinden kimse sinemaya gitmeyecekti. Aşksız kitap kimseyi açmayacağından kitaplar yazılmayacaktı. Hayatımızın vazgeçilmezleri olan magazin programları ve kahve dedikodula- Bugün aşka sığındım... rı olmayacaktı. Peki ne yapacaktık, oflaya poflaya zamanın geçmesini bekleyecektik. Futbol bile bize yetmeyecekti, daha da beteri var, kadınlar, kızlar aşksız bir dünyada saçlarını yaptırıp binbir kılığa girmek için zaman ve çaba harcamayacaklardı. Ekonomi bile çökecekti. Vallahi can sıkıntısından herkes kendini birer ikişer pencerelerden atmaya başlayacaktı. Yazık. İyi ki, şu aşk denilen yanılsama var da, vaktin çoğu zaman nasıl geçtiğini anlamıyoruz.”
Burada hemen itirazlar geliyor. “Arkadaş hayat bir siyaset meydanıdır, politika bize yeter!” Haydaaa, ne zamandan beri, siyaset aşkın yerine geçti? Maalesef, epey bir zamandır özellikle de bizim ülkede. Yat kalk siyaset. Yat kalk ve delirmemek için hemen bir anti- depresan al. Vallahi ne aşk mektupları yazar olduk, ne aşkın bizi ulaştırdığı deliliğe gönüllü olanımız var. Ölümler, haksızlıklar, parasızlık, dost kazıkları bizi kurutmuş açıkçası hadım etmiş. Kadın, erkek fark etmez hepimiz hadım olmuş gibi ortalarda dolaşıyoruz.
Peki ben aşk konusunda ne mi düşünüyorum, benimkini en sona sakladım...
Şöyle, “aşk, doğduğu günden beri kuşların uçmasını ve yunusların derin sularda sevinç çığlıkları atarak dans etmelerini kıskanan insanoğlunun uydurduğu en güzel yalandır. Çünkü ancak aşk insanoğluna uçma ve derin sularda dans etme şansını tanır.”
İşte böyle, size uyar mı? '42en şimdi çarşambaya neşeli bir köşe yazısı yazmak için, gönlümün kararmamasını diliyorum. Hepimiz için!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları