BÜTÜN KADINLAR BİRLEŞİN!

08 Mart 2015 Pazar

Bu satırları beni misafir eden güzeller güzeli Ayfer Hanım’ın evinden yazıyorum. Günlerden cuma ve ben Nusaybin’deyim. Ne işim var burada? Açıklayayım, Dünya Emekçi Kadınlar günü nedeniyle büyük sözler söylenen ve arkası gelmeyen panellerden bıktım. Beni heyecanlandıracak işlerin peşine düştüm. İşte Nusaybin’deyim. Bu yıl 18 Avrupa ülkesinden 60 kadının katıldığı Dünya Kadın Yürüyüşü Avrupa Koordinasyonu toplantısında şöyle dendi: “Biz Bask ülkesi Donostia kentinde Dünya Kadın Yürüyüşü Avrupa Koordinasyonu’ndan 18 Avrupa ülkesinden 60 kadın, farklı dinlerden, Kürt, Süryani, Ermeni, Ezidi, Arap ve Çeçenlerin barış içinde bir arada yaşadığı ve demokratik yaşamın her alanında liderliğin paylaşıldığı alternatifler geliştirdiği -Türkiye ve Suriye devletlerinin sınırlarındaki- Rojova’nın Kobani kantonunda savaşan Kürt kadınlarının direnişini selamlıyoruz. Bu nedenle 4. uluslararası yürüyüş eylemimizi bu yıl, bölgeye yakın bir yerden Nusaybin’den başlatıyoruz.”
Nusaybinli kadınlar böyle bir fırsatı kaçırmak istememişler, düşünmüşler taşınmışlar madem dünyanın her yerinden kadınlar gelecek öyleyse biz de bölgenin yararına olacağı kesin birkaç panelle başlayıp yürüyüşümüze Mardin ve Diyarbakır’da devam ederiz. Yürüyüş orada da bitmeyecek, Hatay, Antalya, Yunanistan ve ekim ayında Portekiz’de son bulacak! Nusaybin Mardin’e bağlı seksen beş bin nüfuslu bir ilçe, dünyanın en verimli ovası Mezopotamya’nın hemen dibinde ama özellikle savaş nedeniyle kapılar kapatılıp sınır ticareti yapılamaz olunca bölgede zaten düşük olan gelir daha da düşmüş. Ve en acısı, bu verimli topraklar mayınlı alanlar nedeniyle kullanılmıyor, ölü.
Bir diğer önemli panel jineoloji. Hayır hayır siz de benim gibi şaşırmayın, jinekoloji değil, jineoloji. Bu özellikle Kürt coğrafyasında ortaya atılan bir düşüncenin adı. “Jin” Kürtçe kadın demek yani kısaca bu sözcük, kadın bilimi gibi bir şey. Bu çok yeni tartışılıyor, feminizmi baz alarak onun eksik bıraktıklarını tamamlamak üstüne yola çıkılmış. Kısaca benim anladığım her disipline kadın gözüyle bakmak. Kadın gözüyle yineden tarih yazmak, kadın gözüyle yeniden hukuk yazmak, kadın gözüyle yeniden sanat tarihini oluşturmak. Henüz tartışma aşamasında, ilk benden duyun!
Paneller tıklım tıklım, çevreden gelen kadınların bir kısmı mahalli kıyafetler içinde. Bir renk cümbüşü. Benim gibi karaları ve grileri sevmeyen biri için cennet! Bu arada sosyolog Sadiye’nin mor üstüne altın yaldız işlemeli giysisine bayıldım, o da bana da bir tane diktireceğine söz verdi.
Sonra biz kadınlar, biri sosyolog, biri veteriner, biri sanat tarihçisi bir masaya oturduk ve ben ilk sorumu sordum. “Yaklaşık iki bin kadın var burada, herkes harıl harıl çalışıyor ve kendilerine inanılmaz güvenliler, bu güvenin nedeni ne?” Karadenizli Remziye Hanım’a hep birlikte bir selam gönderiyoruz. Birden “HDP barajı geçecek mi?” diye soruyorum. Bir gülüşme, “Ne oldu,” diyorum, “biz bu soruların sadece televizyonda başkanlara sorulmasına alışığız, birden şaşırdık.” “Evet, ben size soruyorum ne olacak?” Hiçbiri “evet geçecek” diye atılmıyor, “Olmayabilir de” diyorlar, “ama bizim mücadelemiz bitmez.”
Sessiz sakin oturan Kezban’a dönüyorum, o bir veteriner. İstanbul’da okumuş, İstanbul’dan Akdeniz Üniversitesi’ne geçmiş,o zaman arkadaşları, “İstanbul bırakılıp buralara gelinir mi” demişler, iki yol sonra kentine Nusaybin’e dönmeye karar vermiş, bu sefer de Akdeniz Üniversitesi’ndeki arkadaşları sormuşlar, “orası neresi?” Kezban bakmış anlatamayacak, “Sınırda bir yer” demiş. O Nusaybin’de olmaktan, geceyi gündüze katıp çalışmaktan çok memnun ve köpeklerin, kedilerin olmadığı bir sokak düşünemiyor.
Sohbet güzel ama büyük yerden emir var, “Lütfen yazılarınızı kısa yazın,” “baş üstüne!”... Gerisi çarşambaya...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları