Öğrenmenin yaşı yok!

31 Aralık 2023 Pazar

Sevgili okurlarım hepimiz cuma akşamı bir mucizeye tanık olduk. Ve tüm dünyaya anlamlı bir gol attık. Huyum kurusun mucizenin tadını çıkarırken gene aklıma geçirdiğimiz yılın olumsuz gündemi geliyor. Ne yıldı ama! Binlerce kişinin öldüğü depremler, fütursuzca ilerleyen, artık zaferini her an yaptığı icraatlarla gösteren şeriat... Eyvah bir başlarsam duramam. İçinizden “Yani bir gün olsun mutlu olalım” diye geçirdiğinizi biliyorum. Eh ben de sadist değilim. Öyleyse kahvenizden bir yudum alın ve benimle birlikte ülkemizin sınırdaki kenti Kırklareli’ne gidelim. 

Ülkenin her yerine gittiğimi sık sık söyleyen ben, ne yazık ki Bulgar sınırının 40 kilometre berisindeki bu kente ilk kez gittim. Kenti Atatürk 93 yıl önce ziyaret etmiş. Bu nedenle üç gün süren açık oturumlar yapılıyor ve kent çoluğuyla çocuğuyla bu üç günde Atatürk ve Cumhuriyetin değerlerini en yetkili kişilerden öğreniyor. Bu arada kent insanları Selanik’teki Atatürk evini kendi kentlerinde de yapmak istemişler. Ve eski bir bina restore edilerek Atatürk evi yapılmış. Selanik’teki Atatürk evi boşaltılıp içindeki objeler, kitaplar, belgeler ülkemize getirildiği için devlete başvurup bu obje ve belgeleri istemişler ama hâlâ verilmemiş.

Kırklareli’ne girer girmez dikkatimi ilk çeken şey, her dükkânda, kahvede, her mekânda, mutlaka bir Atatürk fotoğrafının olmasıydı. Bu öyle hoşuma gitti ki başladım dükkânlara, lokantalara girip çıkmaya, inatla bir Atatürk fotoğrafı arıyorum. Çoğunuz bilirsiniz Bulgaristan bağımsızlığını kazandıktan sonra Atatürk Bulgaristan’a Sofya ataşemiliteri olarak atanır. Gün olur Bulgarlar kendileri için özel bir günü kutlamaya karar verirler ve bütün ülkelerin elçilerini davet ederler. Atatürk hazırlıklıdır. İstanbul’dan bir yeniçeri kıyafeti getirtip onu giyer. Kılıcını da kuşağına takar. Davete de özellikle biraz geç gider ve salona o kıyafetlerle sakince giriverir. Tabii bütün gözler üstünde. Herkes şaşırır çünkü o zaman henüz Mustafa Kemal!

Neyse o fotoğrafı bulamadım. Az sonra iktisatçı yazar Dr. Serdar Şahinkaya ve bir Cumhuriyet aktivisti, tiyatro yönetmeni, yazar Haluk Işık’la bizi salonda bekleyenlerle erken Cumhuriyetin iktisat politikalarını ve Cumhuriyetin kadınlarını konuşacağız. Bu oturumda Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Kesimoğlu da bizimle olacaktı ama hepiniz biliyorsunuz bu aralar belediye başkanları sürekli Ankara’ya çağrılıyor, malum seçimler. “Sizler benim açığımı fazlasıyla doldurursunuz” diye selamını gönderdi. 

Salona girer girmez ben yaşlarda, o andaki karışıklık nedeniyle adını defterime yazamadığım, beni bağışlasın bir beyefendi hemen yanıma geldi, “İki saattir sizi bekliyorum” dedi: “Bizim belediye çalışanları her gün 50 Cumhuriyet gazetesini belediyenin önüne bırakırlar ve biz müdavimler satır satır gazeteyi okuruz. Bu nedenle Cumhuriyet’ten kim gelse başımız üstünedir.” Tabii ben biraz utandım çünkü adeta yazılarımı ezbere biliyordu. Bu arada dışarı çıkıp son kez sarma sigaramı içerken orta yaşlı bir kadın arkadaş elinde küçük bir paketle beni bekliyordu. Sigarayı aceleyle söndürüp kadın arkadaşa, “Buyurun” dedim. O elindeki paketi uzattı ve paketin içinde kendi yaptığı kolyeler, broşlar vardı. “Biliyorum, takı takmayı çok seviyorsunuz.” Ben iyice utandım.

Neyse oturum başladı. Dr. Serdar Şahinkaya internet üzerinden Ankara’dan bağlanıyor. İyi ki davet edilmişim iyi ki Serdar Hoca Cumhuriyetin erken dönem iktisat politikaları üstüne değerli çalışmalar yapmış. Hayran hayran dinliyorum. İzmir İktisat Kongresi’nde ülkenin her yerinden gelen 1135 delege günlerce ülkenin nasıl bir yöntemle kalkınacağını konuşmuşlar. 1135 delege arasında işçiler, köylüler, kalkınmaya yürekten bağlı iş insanları ve kadın işçiler var. Lenin tarafından gönderilen Rus Büyükelçisi Aralov da ülkesindeki kolhozlardan söz ediyor, örnekler veriyor. Kamunun ağırlıklı olduğu, planlı programlı bir kalkınma herkes tarafından kabul ediliyor. Gerçekten bilmiyordum kongrede tartışılanları dinledikçe nutkum tutuldu. Neyse öğrenmenin yaşı yok.

Ben Cumhuriyet kadınlarından söz ediyorum, ilk arkeologlarımızdan Halet Çambel’in siyah peleriniyle bakan odasının kapısında yattığını ve bakanın mecburen onu kabul ettiğini söylüyorum. Bugün Arslantepe varsa Halet Hanım’ın bakanın odasının kapısında yatmasına borçluyuz! Tek istediği yapılmasına karar verilen barajın on kilometre öteye alınması. Alınıyor da! Sonra 68 olaylarından söz ediyorum, kadın işçilerin o grev günlerinde talepleri: “Kreş istiyoruz! Emzirme izni istiyoruz!” Ankara’dan Serdar Bey bağlanıyor: “Bu istekler ilk kez İzmir İktisat Kongresi’nde kadınlar tarafından dile getirildi. Eşit işe eşit ücret, 8 saatlik çalışma, emzirme odaları.” İşte benim bu isteklerden de hiç haberim yoktu. Öğrenince acayip heyecanlandım. Ve şöyle dedim: “Bizim sokaklara döküldüğümüz, ‘Tam bağımsız Türkiye!’ diye haykırdığımız zamanlarda bize bunları anlatan kitaplar yoktu. Biz el yordamıyla yol alıyorduk. Şimdi geçmişimizi öğreneceğimiz pek çok çalışma var. Tembellik yapmayıp geçmişi öğrenmemiz gerek. Gelecek oradan başlıyor.”

Oturum uzayıp gidiyor. Oturumu yöneten Haluk Işık idareyi ele alıyor ve tadı damağımızda kalan söyleşimiz son buluyor. Doğru yemeğe. Açıkça söylemem gerek Kırklareli tam bir gurme kenti. Trakya meralarında otlayan koyunların eti başka bir şey.

Ah unutmadan yeni yılımız kutlu olsun. Ve umut gelip yeniden bizi bulsun!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları