Özgür irade o da ne?

04 Şubat 2024 Pazar

Sevgili okurlarım siz, benim kentimde acaba kim belediye başkanı olacak diye kara kara düşünürken ben bir nebze soluklanmak için kendimi Assos’a vurdum. Çünkü 24 yıldır Prof. Dr. Örsan K. Öymen tarafından Felsefe Sanat Bilim Derneği bünyesinde düzenlenen Assos’ta felsefe etkinliğinin konusu bu kez “Özgür İrade/İstenç Sorunu”. Yaklaşık beş yıldır bu tarihlerde Assos’a gitmeye başladım. Kendi kendime sorduğum bir soru var, çözmeye çalışıyorum. Şöyle: “Epey yabancısı olduğum felsefe ne işe yarar? Her davranışıyla tuhaf olan ülkemin insanına ne yararı dokunur?” Gayet masumane bir soru. Assos’ta beş yıl gittiğim felsefe seminerlerinde Tanrı’nın adının artık zeki tasarımcı olduğunu, Atatürk’ün aynı zamanda önemli bir iletişimci olduğunu öğrendim. Bilmeyenler öğrensin. Atatürk’e bir İngiliz gazeteci sormuş: “Kurtuluş Savaşı’nı nasıl kazandınız?” Atatürk, “Telgrafla” demiş. Öyle ya cephede her gün ülkenin her yerine düzinelerle telgraf çekip yanıt beklemiş. Tüm Anadolu’yu olup biten her şeyden haberdar etmiş ve gelen yanıtları gaz lambası ışığında okuyarak stratejiler belirlemiş. 

Ayrıca beş yıl içinde, sürgün edildiği Assos’ta felsefe okulu açan ve sabah akşam öğrencileriyle tartışan Aristo’nun da ne kadar sabırlı ve inatçı olduğunu da öğrendim. 

Gelelim bu yıla. Üç gün sürecek seminerin konusu: Özgür irade! Bu öyle bir konu ki ilkçağlardan beri tartışıyorlar ve hâlâ tartışıyorlar. İnsan iradesi nasıl özgür olabilir? Çok zor bir soru çünkü insan biyolojik bir yaratık, çünkü insan psikolojik bir yaratık ve sosyal bir yaratık. Ben burada bir ekleme yapıyorum aynı zamanda ilkçağlardan beri gelişen genlerin genlerinin bileşimi. Konu zor, insanoğlu iradesini kullanırken yani eylemlerini seçerken pek çok etken onu biçimliyor. Felsefeciler şöyle diyor: “İnsan hayalleri ve isteklerini gerçekleştirmek için yola çıkmışsa özgür iradeden söz edilebilir.” Peki hemen karşı bir soru: “İnsanın hayalleri ve istekleri nasıl oluşur? Hayal ve istek nelerin birleşimidir?” Şöyle bir örnek verelim: Diyelim ki bir insanoğlu bir başına bir adada yaşıyor. Belki o insanoğlu kimselerin etkisi altında kalmadan kendine bir yaşam tarzı seçebilir. Ama onun da aklı var. Üç gün sonra uyduruk da olsa bir kayık yapmayı başarabilir ve evet tek isteği bu adadan kurtulmaksa gerçekleştirebilir. Ama böyle tek başına adada yaşayan insanoğlu pek yok.

Neyse devam edelim: Önce anamız babamız karar verdi ve biz doğduk. Her şeyi usul usul öğrenmeye başladık, yani bizim bir belleğimiz var, büyüyoruz, birlikte yaşadığımız kişiler çoğalıyor ve bir başka bilimadamı “bilinçaltı” diye bizim yönelimlerimizi belirleyen bir bilim ışığı yakıyor. Yani belleğimiz sır tutma yeteneğine sahip. Yani babamız annemizi dövüyorsa, kız kardeşimiz ağlayarak küçük yaşta evlendiriliyorsa biz garibanlar nasıl özgür irademizle hareket edip kendi dünyamızı kurabiliriz? Hayallerimiz ananın dayak yediği evden dışarı kaçmak dışında ne olabilir?

Sadece bunlar mı? Dünyamız öyle bir tuhaf halde ki yaptığı kötülüğü çeşitli bahanelerle aklamaya çalışan insanlar var. Örneğin, 6 milyon Yahudi, Çingene ve muhalif insanı bir emirle fırınlarda yakan insanlar var. Ve bunlar daha sonra şöyle diyorlar: “Ben emir kuluyum!” Evet kötülük dolu, ahlaksız eylemler için bin bir bahane bizzat gene insanlar tarafından üretiliyor. Özgür irade nerede başlayıp nerede bitiyor?

Birden aklıma geldi. Bir dağ köyünde kardelen hasadı şenliği yapılıyordu. Açılışta devlet erkânı sıra sıra dizilmişti. Davul zurna en kıvrak havaları çalıyordu ama tek kişi meydana çıkıp oynamaya cesaret edemiyordu. Özgür iradeleri adeta ele geçirilmişti. Ve birden köyün iki delisi meydana fırladı ve kendi özgür iradelerinin oyunlarını oynamaya başladı. Evet yüzlerinde en güzel bir gülümsemeyle sonsuza kadar oyun oynayabilirlerdi. İşte o gün özgür irade oradaydı. Ben de onları çok kıskanmıştım. 

Yani dostlarım bu mesele epey karmaşık. Şimdi sabahtan akşama televizyonlardan, sosyal medyadan dizi oyuncularının aldıkları dudak uçuklatan paralar deşifre edilirken gencecik bir kızın bunlardan etkilenmemesi ve onlar gibi olmayı hayal etmesi maalesef bu özgür irade meselesini iki seksen yere seriyor. Hele de genetik yapımız, mesela ben Türklerin genetik kodlarının asla çözülmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü bu topraklardan bir değil, iki değil tam 42 uygarlık geçmiş. Hepsi de farklı yaşam tarzları, eğilimleri birbirinden farklı uygarlıklar, bizim genetiğimizde bunların hepsi var. Bu genetik yapı bizi özgür bırakır mı? Mesela ülkemizde her güzel yeri birden çekirgeler gibi istila edip bütün güzelliklerini harabeye çeviren bir yapı var. Bu neden böyle? Neden bizim insanımız kök salamıyor? İşte size bir soru. Siyaset, politik ahlak, psikoloji, sosyoloji ve sinirbilimi hepsi bir arada ama genetik yağmacı kod hepsini ele geçiriyor. 

Şimdi dostlarım görüyorsunuz bu özgür irade zor bir şey. Hele de hâlâ Allah’a konuşanların sözünü dinleyen, canı sıkıldığında kadın öldüren, arabasını polis çevirip ruhsat görmek istediğinde “Ulan sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye haykıran insanların özgür olma şansı neredeyse sıfır. 

En iyisi ben, en sevdiğim deniz kıyısı Assos’ta mayomu getirmediğim için efkârlanıp bir sigara tüttüreyim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları