Mehmet Ali Güller

Doğayla, bilimle, akılla savaş

09 Şubat 2023 Perşembe

Ovaya şehir kurmak, doğayla savaşmaktır; şehri ovanın kenarında kurup, ovada tarım yapmak doğayla uyumlu yaşamaktır. Peki insan neden doğaya uyum yerine doğaya savaşı tercih eder? Daha çok kazanç için.

Örneğin Antalya’da böyle oldu: Domates tarlaları müteahhitlere verildi, oteller açıldı. Çünkü otel tarladan, turist domatesten kazançlıydı.

Örneğin kurutulan Amik Gölü’ne havalimanı yapmak doğaya savaş açmaktır. TMMOB’nin “orası fay hattı” uyarılarına rağmen havalimanı yapmak bilimle, akılla savaşmaktır. Sonuç ortada; havalimanı kullanılamıyor!

HEPİNİZ MÜTEAHHİTSİNİZ!

Türkiye’deki kayıtlı müteahhit sayısı 450 bini geçti. 190 kişiye bir müteahhit düşüyor. Peki neden herkes müteahhit?

Yanıtı aynı olan bir soru daha soralım: Neden bu yüzyılda Türkiye’deki binaların ömrü 40-50 yıl? Oysa İstanbul’da örneğin hâlâ içinde yaşadığımız 150 yıllık binalar var. Onlar nasıl yaşıyor da 100 yıl sonra üstelik yeni teknolojiyle yapılan yeni binalar hızla ölüyor?

Yanıt için şu anekdotu anlatmalıyım: Geçenlerde 14 yıllık buzdolabım bozuldu. Servis geldi, “Bunların kartı artık yok” dedi. Araştırdım, ne yazık ki böyle bir mevzuat oluşturabilmiş şirketler; belli bir yıldan sonra kartlarını stokta bulundurmak zorunlulukları yokmuş. Peki ne yapacaktım? Yeni buzdolabı almam gerekiyordu! Oysa aynı markanın çok eski bir modelini annem 40 yıl boyunca kullanmıştı. Ben daha teknolojik olan yeni modeli ancak 14 yıl kullanabilmiştim. Araştırdım: Zaten son dönemde ömürleri 7-10 yıla ayarlanmış, garantisi de ona göre. Böylece evlenen bir çift, ömürleri boyunca eskiden 1-2 buzdolabı alırken artık 5-6 buzdolabı almak zorunda kalacak!

Neden? Çünkü dayanaklı (150 yıllık) bina gibi dayanıklı (40 yıllık) buzdolabı da şirketler için “kârlı” değil. Daha çok kazanç için dayanmaması, daha sık tüketilmesi gerekiyor.

NİTELİK DEĞİL NİCELİK ÖNCELİKLİ SİSTEM

Dolayısıyla önümüzde bir sistem, yani kapitalizm sorunu var. Daha çok kazanç için daha çok tüketmek, daha çok tüketmek için de metaların (bina da metadır) ömürlerinin daha az olması gerekiyor.

Haklı olarak diyeceksiniz ki “Ama depremde ayakta kalan 20-30 yıllık binanın az ilerisindeki 3-4 yıllık bina yıkıldı, o nasıl oluyor?” Onun yanıtı da zaten sorunlu olan bu sistemin, en kötü şekilde işletiliyor olmasındadır.

Örneğin yıkılan “lüks sitelerden” biri, 2019’da açılmıştı. Şirket açılışı 320 cm’lik makasla yapmış, Guinnes’e başvurmuş ve haber olmuştu! Ama 4 yıllık o site bu depremde yıkıldı, açılış makasları uzundu ama bina dayanıklılığı bakımından başka şeyler kısaydı demek ki. Ve anlaşılan o gün açılışa katılan vali yardımcısından, iktidar partisi milletvekillerine ve muhalefet partisi belediye başkanlarına kadar herkes, olması gereken bina şartlarına değil, 3 metreden uzun makasa bakmıştı!

Çarpık kentleşme, betonculuk, rantiye, liyakatsizlik, denetimsizlik, parti/belediye-ihale-şirket üçgeninde zenginleşme, özelcilik, devletin malı denizcilik, vergi affı, imar affı ve herkesin bulaştırıldığı hırsızlık piramidi inşası...

Felaketlerde iktidarların sloganıdır: “Gün birlik beraberlik günüdür, siyaset yapılmasın.” Oysa o felakete nasıl gelindiğinden, neden önlem alınmadığından, felaket sonrasında neler yapılması gerektiğine dair her konu, siyasetin konusudur. Siyasetsizlik önerisi, siyasetçilerin kötü siyasetlerini halktan gizlemesinin örtüsüdür.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları