Mehmet Faraç

Standart!..

17 Eylül 2008 Çarşamba

Laikleri hedef gösteren gazetenin adını artık herkes biliyor!.. İşte o gazetede 11 Eylül günü akla ziyan bir yazı yayımlandı. CHPdeki telekulak tartışmalarıyla tanınan Serdar Arseven o yazısıyla kimi çevrelerin din-iman kisvesi altında ellerindeki kalemi nasıl kullandıklarını gözler önüne sermişti! Yetim hakkını savunan kimi muhazafakâr yazarların Deniz Fenerine yönelik eleştirileri bu zatı kızdırmış olacak ki, ruh yapısı ve karakterini en ince ayrıntılarına kadar deşifre etmekten çekinmemişti. Gazetesinin yayın politikasını da ifşa eden şu satırlar salt medya etiğine değil İslam inancının doğruluk, dürüstlük gibi kurallarına da ters düşüyordu:

Ben; bir Müslümanı, hele bir fâsık saldırıyorken, asla yıpratmam! Belki kendim ısırırım Müslüman kardeşimi; lâkin köpeklerin yalamasına dâhi müsaade etmem! Kesin çizgilerim vardır; ve çifte standartlarım! İtham Müslümana yönelmişse; iftira olduğu önyargısından hareketle çıkarım yola. Kafire yönelmişse; doğru olabileceği önyargısından! Ergenekon iddianamesine balıklama atladın ama Deniz Feneri iddianamesiyle hiç ilgilenmiyorsundiyerek gaza getirmeye çalışanlara itibar etmiyorum. Zira; Ergenekon terör örgütüdür. Deniz Feneri bir yardım derneği!

Akşam gazetesi bir gün sonra bu yazıyıBenim hırsızım iyidirdiye değerlendirince gerici gazete öfkelenmişti. Oysa Arseven, Fethullah Gülen yanlısı Bugün gazetesinden iki sert eleştiri almıştı. Gülay Göktürk pazar günkü yazısında, Tabii, insanların çifte standartlı olma hakkı da var. Ama bunu marifetmiş gibi ilan eden kişi, bir haberciyse, varın o gazetenin inanılırlığını hesap edindemişti. Mehmet Metiner ise dünkü yazısında, Saidi Nursinin, Kâfirin her hali küfür değildirsözünü anımsatmış ve Arsevene ağzının payını şu satırlarla vermişti:

Doğru kimden gelirse gelsin kabul ederim. Bunu yaparken de kimsenin ne dinine bakarım, ne de imanına. Dinin bu konudaki standardı bellidir: Hiçbir dindarın hırsızlık veya zalimlik gibi fiillerine arka çıkılmaz. Standardımız tek olmalıdır: Hırsız hırsızdır, zalim zalimdir. Kendi hırsızına arka çıkan her anlayış, ahlakiliği olmayan bir çifte standart örneğidir.

İleride yandaşlık ve yalan rüzgârında medya başlıklı bir kitap yazılırsa, Arseven’in ibretlik yazısı kapak olmaya adaydır!

 

Perihan!..

Fethullah Gülen’in Yargıtaydaki davası sonuçlanınca konuyu Sabah gazetesinde Nazlı Ilıcak alevlendirmişti. 4 Ağustos tarihli,Bir gece ansızınbaşlıklı yazısında, Fethullah Gülen ramazan sonrası Türkiyeye gelebilir mi? Eğer bir gün gelecekse, Fethullah Hoca, bugünkünden daha olumlu şartları kolay kolay bulamaz demişti.

Ramazan ayının yarısı geçti. Tam da bu sırada Gülenle ilgili bir kitabın reklamları her gün bir gazetede yayımlanmaya başladı. Kitaba yansıyanlara göre Gülen’in postuna oturmayan ünlü şahsiyet kalmamış! Radikal’de Perihan Mağden herhalde bu yüzden olsa gaza gelmişti. Pazar günkü köşesinde, Hoca yurda dönebilmelibaşlıklı yazısında, yaşlı gözlerinden dolayı Güleni Sadri Alışıka benzetmişti! ÖnceBenim bir alakam yok kendisiyle, tanımam etmem, hiçbir müritliğim söz konusu değildiye önlemini almıştı! Sonra da, Yaşını başını almış bir beyefendinin; beyhude bir sürgünle bir nevi eziyete uğratılmasıdüşüncesiyle, Yeter artık! Dönsün diye yol vermişti! Hatta Gülenin vatan hasretinin içine nüfuz ettiğini itiraf ederek,Fethullah Gülen’i yasaklayamazsınızdiye çığlık da atmıştı!

 

Haşmet!..

Engin Ardıçın Atatürk ve Cumhuriyetçilere saldırmaktan fırsat bilip şu Deniz Feneri ya da Şaban Dişli olayına girmesini artık kimse beklemiyor! O köşesinde kendine özgü alaycı üslubuyla yazılar yazıyor. Dünkü konularından biri de Haşmet Babaoğlu’nun Vatan’dan Sabah’a geçmesiydi. Bu yüzden, Aramıza, daha doğrusu asıl yuvana hoşgeldin Haşmet. Öncelikle, oradankurtulduğun için seni kutlarımdemişti.

Peki Ardıç zeytin dalıyla süslenmiş bu satırları niye yazmıştı acaba? Babaoğlu bir süre önce Ardıçtan cahildiye söz etmişti. Ardıç da, 6 Ocak 2007 tarihli köşesinde Hırpala beni de Haşmetbaşlıklı şu satırları kaleme almıştı:

Aşk çocuğu ve de yazarı Haşmeti bilirsiniz, son zamanlarda fırtınalı ilişkileri ve kavgalarıyla gündeme gelmiş bir arkadaşımız. Geçen gün bana bulaştı. Haşmet, ben burada lise kompozisyonu yazmak için bulunmuyorum. Zamanımı ağarmış kıllarımla karı kız peşinde koşmakla, orada burada maraza çıkarmakla geçirmiyorum. Futbol kültürünü hangi berber dükkânından edindiğini bir açıklayıver... (Aşk uzmanlığını hangi yataklarda edindiğini sormuyorum, orasını biliyoruz.)

Ardıç dünkü yazısını, Kavgalar gürültüler edilmiş olsa da, paylaşacak şeyler daha fazladır ikimizin arasındadiye bitirmişti ama Hıncal Uluça niye Faşo?demişti işte o anlaşılamamıştı!

 

Burada açık görünen Türkiyenin şu anda despotik bir zihniyetle yönetilmekte olduğudur. O zihniyet için tutarlı olma gibi bir gereksinim yoktur. O isteyince bağıracaksınız, o sus deyince susacaksınız. Doğrusu Tayyip Erdoğanın demokrasiyi hem bildiğini hem de özümsediğini sananlardır asıl ders verilmesi gerekenler. Bunların başında da Erdoğanı demokrat ilan eden Avrupa Birliği ileri gelenleri vardır. Bir de Atatürke ve devrimlerine karşı olmayı demokratlık sayan ve liberal geçinen gizli faşistler var.

Oktay Ekşi,

Hürriyet

Nerede birleşeceğiz? Yasakçılıkta mı? Özgürlükçülükte mi? Bu çifte standart Türkiyeyi sonunda hiçbirimizin baş edemeyeceği şiddetli bir bölünmeye götürmekte. Bunu engellemenin tek bir yolu var. Evrensel hukukun tarif ettiği özgürlüklerde mutabık olmak. Neden mi? Çünkükelamile eylemçelişiyor. Örneğin, Başbakan özgürlükçü konuşuyor, belediye yasakçıdavranıyor. Ne Hidiv Kasrında... Ne Modada... Ne Üsküdarda... İçenin ve içmeyenin aynı masada oturacağı bir yaklaşım yok. Bu, garip bir çelişki değil mi?

Mehmet Altan, Star

Biat’ın Tersi!..

Şaban Dişli ve Deniz Feneri yolsuzluğunda biat medyasının tutumu utanç veriyor. TRT ise geçmişte Hükümet borozanışeklindeki eleştirilere bile rahmet okutuyor. Artık Başbakanın küfürleri devlet kanalında canlı yayımlanıyor. Bu da yetmiyor TRTde bırakın yoldaş yazarların her programda boy göstermesini, sabah gazeteler okunurken bile inanılmaz bir yandaşlık örneği sergileniyor. Yeniçağ’da medya köşesi hazırlayan Selcan Taşlı 10 Eylülde,TRTde gazeteler okundu demek, okumak gibi kutsal bir kavramı sulandırmak olurdiye yazmıştı. Dün sabah TRT 1 ve 2yi izleyince Yeniçağın siteminin ne kadar haklı olduğunu gördük. Örneğin TRTnin iki kanalında gazeteler okunurken son üç sıraya AKP muhalifi Cumhuriyet, Yeniçağ ve Milli Gazete konuldu. TRT 2de, Başbakanın,İspatlamayan şerefsizdirsözünü ağzını doldurarak okuyan spiker, Cumhuriyetin birinci sayfasındaErdoğan susamıyorbaşlığını, Başbakanlık sözcüsü Akif Bekinin şirket ortaklıklarını içeren haberi, Abdüllatif Şener‘in Kaynaklar kime verildişeklindeki açıklamasını es geçti. Aynı spiker Yeniçağın manşetinde Başbakan’ın argo sözlerini yansıtanAğız dolusu küfürbaşlığını da okumadı!

TRT sayesinde Biatkelimesini tersinden okumayı da öğrendik. Siz de deneyin, gerçeği görürsünüz!

 

e-posta: mfarac@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rahat Uyu Paşam!.. 10 Kasım 2009

Günün Köşe Yazıları