Mehmet Şakir Örs

Doğa, çevre, tarih; Ege’nin değerleri

07 Haziran 2024 Cuma

Dünya Çevre Günü ve Haftası’nın kutlandığı bugünlerde, Ege’de çevre mücadelesi ile ilgili gelişmeler öne çıkıyor. Ege’nin hemen her yöresinden, doğa-çevre-tarım sorunları ve direnişleri haberleri ardı ardına geliyor.

ÇEVRE GÜNÜ-HAFTASI VE EGE

Ege’nin farklı yörelerinde insanlarımız; doğayı, çevreyi, toprağı, tarımı, yaşam alanlarını korumak ve savunmak adına alanlara çıkıyorlar. Kazdağları’ndan Akbelen’e uzanan ve giderek daha da harlanan bir çevre direnişi ateşi, hayatın içinde büyüyor, güçleniyor. Ege’den yükselen bu mücadele ateşi, giderek Tüm Anadolu’yu etkisi altına alıyor.

Tarım alanlarının korunması mücadelesi, aynı zamanda adeta bir ‘Anadolu aydınlanması’na dönüşüyor. Çevre mücadelesinin o ışıltılı aydınlığı ortalığı kaplıyor, tüm Anadolu’yu sarıp sarmalıyor! Günümüz koşullarında yeşil doğa, doğal çevre, bilinçli tarımsal üretim ve sağlıklı gıda gibi değerlerin önemi daha iyi anlaşılıyor, daha çok kavranıyor. Buna karşın, kısa erimli ve dar çıkarları için, bütün bu değerlerin önemini kavrayamayan ya da kavramak istemeyenler de var. İşte bu çevrelerden yaşam alanlarına yönelen olumsuzluklara, müdahalelere ve tehdide karşın, yurttaşlarımız her yerde ayağa kalkıyorlar! Çevreyi, doğayı, tarihi, toprağı ve tarım alanlarını savunuyorlar.

JES’LER, HES’LER, MADEN-TAŞ OCAKLARI

Tarımsal alanlara yönelik tehdit, en çok jeotermal ve hidroelektrik enerji santrali tesislerinin

kurulmak istendiği alanlarda ortaya çıkıyor. Birçok yörede bu tesisler en verimli tarım alanlarına kurulmak isteniyor. Örneğin Ege Bölgesi’nde, üreticinin ‘sarı altın’ı olarak kabul edilen çekirdeksiz üzümün üretildiği Gediz Ovası; incir, pamuk, zeytin diyarı olarak bilinen Küçük ve Büyük Menderes ile Bakırçay havzaları ve Körfez yöresinde var olan tarım arazileri; böylesi somut bir tehdit altında bulunuyor. Üretim yöreleri için bir başka önemli tehdit; maden aramak ve çıkarmak, taş ocağı oluşturmak bahaneleriyle tarım alanlarına müdahale edilmesi. Bu olumsuz durum, verimli ve sulak çok geniş tarım arazilerinin işgal edilmesini ve giderek yok olması tehlikesini beraberinde getiriyor. Elbette bir de betonlaşma tehlikesi var. Özellikle son dönemde, kent çeperlerinde, kentlere yakın konumda bulunan tarım alanlarında, geniş ölçekte imar yağması ve betonlaşma yaşanıyor.

Başta ülkenin birinci partisi CHP olmak üzere, muhalefetin de çevre hareketlerinden önemli dersler çıkarması gerektiğini düşünüyoruz. Unutulmamalıdır ki doğayı, çevreyi, toprağı savunmak, aynı zamanda vatanı ve hayatı savunmaktır. Tüm yönleriyle yurtsever, haksever ve demokratik bir tavırdır. Ülkemizde demokrasi bilincinin gelişip güçlenmesine de katkı yapmaktadır. Dolayısıyla, günümüzde çevre mücadelesi, aynı zamanda aydınlanma ve demokrasi mücadelesinin de önemli bir bileşenidir. Ayrıca, yeni dönemin, etkili bir toplumsal / siyasal mücadele dinamiği olmaya da aday görünmektedir. İşte tüm bu nedenlerle, çevre mücadeleleri daha çok sahiplenilmeli ve desteklenmelidir.

***

ÇİFTÇİ EYLEMLERİ YAYGINLAŞIYOR

Tarımda sorunlar ağırlaştıkça ve kırsal kesimde çözülme arttıkça, üreticilerin tepkileri de yükseliyor. Avrupa’da başlayan çiftçi eylemleri giderek ülkemize de yansıyor.

ÇİFTÇİLER AYAKTA!

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri öncesinde, Avrupalı çiftçiler bir kez daha ayağa kalktılar. Traktörlerle yolları kesip, neredeyse sınırları bile kapattılar. Fransa ve İtalya’da çiftçiler, iki ülke arasındaki sınırı iki taraftan traktörlerle keserek sorunlarına dikkat çektiler. Belçika’nın başkenti Brüksel’de kent meydanlarına, caddelerine çıktılar. Çiftçiler, siyasetçilerden sorunlarına ilgi ve taleplerine çözüm bekliyorlar.

Tarımsal üretimdeki maliyet artışlarından yakınan üreticilerin bir önemli beklentisi ve talebi de, alımlarda yerli ürünlere öncelik ve ağırlık verilmesi. Alım güçlerinin düşmesinden yakınan çiftçiler, tarım kesimine yönelik vergi artışlarından da yakınıyorlar. Benzeri sorunlar ve talepler, elbette bizim çiftçilerimiz için de geçerli.

RİZE’DEN DENİZLİ’YE

Doğrusu aynı yakınmalar ve talepler ülkemizde de yükseliyor. Örneğin TMO hâlâ buğday alım fiyatını açıklamadı. Piyasa fiyatlarıyla bir kilo buğdaya bir ekmek bile alamayan üreticiler, doğal olarak tepki gösteriyorlar. Rize’de CHP’nin düzenlediği çay mitingine katılan üreticiler, 17 liralık çay alım fiyatını alanlarda protesto ediyorlar. Doğu Karadeniz’in çay üretim yörelerinde çaylarını döküp yakan çay üreticileri, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kendilerine sahip çıkması ve meydanlarda seslendirmesiyle, çaya 25 lira alım fiyatı istiyorlar.

Denizli’nin Çal ve Çivril ilçelerinde de sulama bedellerinin artmasını protesto eden çiftçiler traktörleriyle alanlara çıktılar. İlçe merkezlerinin meydanlarını trafiğe kapattılar. Öyle anlaşılıyor ki bu hareketlenmeler giderek daha da yaygınlaşacak. Önümüzdeki dönemde, siyasal ve toplumsal muhalefetin, çiftçilerin bu haklı taleplerine ve mücadelelerine daha çok sahip çıkması gerektiğini düşünüyoruz.   

***

61 YILLIK HASRET NÂZIM HİKMET

31 Mart yerel seçmi sonrasının umutlu Türkiye’sinde, bu yılki Nâzım Hikmet anmaları sanki biraz daha farklıydı. Büyük ustanın umut ve coşku dolu şiirleriyle yetişen kuşaklar, yıllardır bilinçlerinde ve yüreklerinde biriken coşkuyu, heyecanı, anma etkinliklerine yansıttılar.

İZMİR VE NÂZIM

Şiirin, edebiyatın ve toplumsal mücadelenin büyük ustası Nâzım Hikmet, kaçaklık günlerinde yaşadığı İzmir’i ve bu aydınlık kentin o dönemlerdeki toplumsal kavgasını, ‘Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim’ romanında ne de güzel anlatır. İzmir’in toplumsal mücadele tarihinde Nâzım Hikmet'in de ayak izleri vardır…

İşte bu izleri günümüzde takip edenler, İzmir’de görkemli bir anma töreni gerçekleştirdiler. Gazetemiz yazarı, şair Ataol Behramoğlu’nun da konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte; şiirler okundu, şarkılar söylendi ve konuşmalar yapıldı. Kısacası, İzmir ve ilçelerinde yapılan anmalar, büyük ustanın emeğine ve mücadelesine yakışan etkinlikler oldu.

61 YIL SONRA

Bu dönemdeki anma etkinlikleri, elbette yalnızca İzmir ve ilçeleri ile sınırlı değildi. Balıkesir’den Denizli’ye ve Aydın’dan Muğla’ya kadar uzanan birçok Ege il ve ilçesinde anma etkinliği yapıldı. Bu etkinlikler içinde, özellikle 31 Mart yerel seçiminde CHP’li adaylarca yeni kazanılan kentlerdeki törenler daha da anlamlı ve coşkulu oldu.

Hele Nâzım’ın vefatından sonraki dönemde hep sağcı başkanlar tarafından yönetilmiş Manisa’da, ilk kez yerel yönetim eliyle Nâzım Hikmet’in anılmış olması dikkat çekti. 61 yıl sonra, edebiyatın ve toplumsal mücadelenin büyük ustası Nâzım Hikmet’i ananları, biz de yürekten kutluyoruz. Bu görkemli etkinliklere katılan, emek ve katkı sunan herkese içtenlikle teşekkür ediyoruz.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları