Mehmet Şakir Örs

Ege’de çevre mücadelesi ve yerel seçimler

26 Ocak 2024 Cuma

Doğanın ve çevrenin korunması, günümüzde hemen her kesimi doğrudan ilgilendiriyor. Birçok yerde çıkar odaklarının toprağa, tarıma ve doğaya yönelik rant amaçlı müdahaleleri karşısında yurttaş inisiyatiflerinin, çevrecilerin, yöre insanlarının haklı mücadelesini buluyor. 

Çevre mücadelesinin en etkin ve güçlü olduğu, giderek daha da yükseldiği yöreler arasında, Ege Bölgesi başı çekiyor. Gün geçmiyor ki Ege’de yeni bir çevre sorunu ve buna koşut çevre mücadelesi ile karşılaşılmasın! 

KAZDAĞLARI, AKBELEN VE SALİHLİ 

1990’lı yıllarda altın madencilerine karşı Bergama köylülerinin verdiği örnek çevre mücadelesinden başlayıp günümüze kadar uzanan kitlesel çevre mücadeleleri arasında, Kazdağları ve Yırca köylülerinin mücadeleleri öne çıkıyor. Son dönemde de Ege Bölgesi’nde yaşanan Akbelen ve Salihli yöresindeki çevre mücadeleleri, ulusal gündemde geniş yer buluyor. EGEÇEP (Ege Çevre ve Kültür Platformu) ile Salihli’de kurulan Çevre Derneği, bu alanda önemli örgütlenme deneyimleri oluşturuyor. 

Ekolojik konular/ temalar, doğa ve çevre mücadeleleri; yerel, bölgesel gündemleri de aşıp, giderek insanların ortak, ulusal ve uluslararası meselesi haline geliyor. Yerel seçim sürecinde de ister istemez başat ve temel konulardan biri oluyor. 

CHP VE MUHALEFET SAHİPLENMELİ 

Yerel seçimlerin ve adayların çokça konuşulup tartışıldığı bugünlerde çevre konularına ve çevre mücadelelerine özellikle dikkat çekmek istiyoruz. Doğanın ve çevrenin korunması, seçilecek yerel yönetimlerin ve yöneticilerin asli görevidir. Daha doğrusu öyle olmalıdır. Bu konularda alacakları tutumlar, gösterecekleri duruşlar ve izleyecekleri politikalar siyasiler, yerel yöneticiler ve adaylar için önemli bir gösterge olacaktır. Daha bugünden adayların bu konudaki yaklaşımları sorgulanmalı ve kendilerinden gerekli taahhütler alınmalıdır.

Doğaya ve çevreye duyarlı başkanların, meclis üyelerinin görevlere gelmesi, kent yönetimleri için yaşamsal derecede önem taşımaktadır. Seçmen oyunu kullanırken ve tercihte bulunurken adayların ve partilerin bu konulardaki tavrına dikkat etmelidir. Parti içi adaylaştırmalarda da bu ölçüt mutlaka göz önüne alınmalıdır. Başta ana muhalefet CHP olmak üzere, muhalif partiler ve adaylar, çevre mücadelelerini içtenlikle sahiplenmeli ve destek olmalıdır. Doğaya ve çevreye duyarlı yurttaşlar, muhalefet partilerinden/ adaylarından bu yaklaşımı istiyor ve bekliyor.

****

İzmir’e ve İzmirliye reva görülen ‘Tantolos işkencesi’ mi?

Merkezi yönetimin 2024 yatırım planında İzmir’in yıllardır bekleyen Halkapınar-Otogar metro hattı projesi için, merkezi bütçeden yalnızca 3 bin lira bütçe ayrılmış. Aynı şekilde, Alsancak Limanı’nın yenilenmesi için de yalnızca 5 bin lira bütçeye konulmuş. 

Ayrıca, daha önce İzmir halkı adına İBB’nin restore etmek istediği ve ihalesini kazandığı, kentin simge alanlarından tarihi Elektrik Fabrikası, özelleştirilerek satılacaklar listesine alınmış.

Doğrusu insan, “İzmir ve İzmirli ile dalga mı geçilmektedir” diye düşünmeden edemiyor. Bizce bu konular yerel seçim sürecinde çokça konuşulacak ve sorgulanacaktır. 

Bütün bu yaşananlar, bizim aklımıza, ister istemez İzmir ile ilgili mitolojik bir öyküyü, “Tantolos işkencesi”ni düşürüyor! Mezarı Yamanlar Dağı ile Bayraklı sırtları arasında bulunan Frigya Kralı Tantolos üzerine çokça mitolojik öykü anlatılır. Eski İzmirliler özellikle de Tantalos işkencesi deyimini bilirler ve günlük hayatta da kullanırlar. 

Nedir Tantolos işkencesi? 1989 yılında yayımlanmış “İmbatın Türküsü” kitabımızda da yazdığımız gibi kültür bilgemiz Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı, bu mitolojik öyküyü eserlerinde çok güzel anlatır. 

Cezalandırılıp cehenneme gönderilen Tantolos, diz boyu berrak sularda durduğu ve susadığı halde, su içmek üzere eğilince su toprağın içine çekilirmiş. Başının üzerine üzümler, elmalar, narlar ve armutlarla yüklü ağaç dalları eğilirmiş. Yemişleri koparmak için elini uzattığı zaman rüzgâr dalları yükseklere üflermiş. 

Böylece Tantolos, ilelebet aç ve susuz kalmaya mahkûm edilmiş. Buna da Tantolos işkencesi denmiş. Yatırım planındaki İzmir’e ve İzmirliye yönelik tavır/yaklaşım düşünülünce biz İzmirlilerin aklına da ister istemez Tantolos işkencesi mitolojik öyküsü düşüyor. 

İnsan yaşananlar karşısında, İzmir’e ve İzmirliye reva görülen Tantolos işkencesi mi diye sormadan edemiyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları