Mehmet Şakir Örs

Eğitimi maarifleştirmek!

14 Haziran 2024 Cuma

22 yıldır işbaşında bulunan siyasal iktidar, eğitimi maarifleştirmeye çalışıyor. Bunun için elinden geleni ardına koymuyor. Eğitimin bilimsel ve evrensel olması gereken kurallarıyla, akademik içeriğiyle durmadan oynuyor! Her bakan değişiminde, yeni kurallar ve programlar gündeme geliyor. Bu arada olan eğitimimize ve yeni yetişen kuşaklara oluyor.

Başlıktaki ‘maarifleştirme’ kavramını, yalnızca bir sözcük değişimi olarak görmemek gerekiyor. Bu durum, eğitimdeki temel anlayış ve yaklaşım farklılığını ifade ediyor. Kısacası, eğitimi gericileştirmek anlamına geliyor.

ÇEDES VE ‘MAARİF MODELİ’

Bu anlayışın pratikteki son örnekleri olarak ÇEDES projesi ile ‘Maarif Modeli’ öne çıkıyor. Bu uygulamalarla, tarikat ve cemaatler eğitim alanına sokulmak isteniyor.

ÇEDES projesi kapsamında, özellikle İzmir’in ‘pilot bölge’ olarak seçilmesini de doğrusu oldukça anlamlı ve amaçlı buluyoruz. Uzun erimde, siyaseten İzmir’in kuşatılmak istenmesi olarak değerlendiriyoruz.

MÜFREDATA HAYIR PLATFORMU

Siyasal iktidarın eğitim alanındaki son hamlesi, kendi siyasal hedefleriyle ve mesajlarıyla da örtüşen, yeni müfredat programı oldu. Üstelik bu itiraf bizzat ilgili bakanlıkça yapıldı. Ancak eğitim alanının etkin bileşenleri ve halkımızın büyük bölümü, bu yaklaşımları kabul etmiyor.

Bu bağlamda, başta eğitim sendikaları olmak üzere ilgili kuruluşlar tarafından ‘Müfredata Hayır Platformu’ oluşturuldu. Platformun çağrısı üzerine, aralarında İzmir’in de olduğu birçok kentte eğitimciler ve veliler alanlara çıktılar. Yeni müfredata karşı seslerini yükselttiler. Biz, eğitim bileşenlerinin ve halkımızın büyük çoğunluğunun, eğitimi maarifleştirmek isteyen anlayışa geçit vermeyeceğini düşünüyoruz.

BİLİMSEL EĞİTİMİ SAVUNMAK

Eğitim, günümüzden geleceğe uzanan ve ülkemizin / halkımızın gelecek kuşaklarını yetiştirecek, geleceğini belirleyecek çok önemli bir alandır. Eğitimde çağdaş, demokratik, laik, bilimsel ve evrensel ilkeler geçerli olmalıdır. Bu anlayışı zedeleyecek / örseleyecek projeler ve değişiklikler kabul edilemez. Bu girişimler tümüyle boşa çıkarılmalıdır.

Bu konuda en büyük tepkiyi, başta ana muhalefet CHP olmak üzere, muhalefet partilerinin - örgütlerinin ve siyasetçilerinin göstermesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda, CHP’nin İstanbul Saraçhane’de yaptığı eğitim mitingini çok önemli ve kıymetli buluyoruz. Önümüzdeki eğitim dönemlerinde de, muhalefet bu konuyu daha çok sahiplenmeli ve öne çıkarmalıdır.

***

ENFLASYONA YENİLMEK

Bayram öncesinin zorunlu alışverişleri, çarşı pazardaki çarpıcı fiyatlar; vatandaşı ekonominin gerçekleri ile bir kez daha yüz yüze getirdi. Enflasyonu ve hayat pahalılığını, çarşıda-pazarda ve mutfağında bizzat yaşayarak ölçüp hesaplayan dar gelirli vatandaşın hesabı ile TÜİK’in ve iktidar sözcülerinin hesabı birbirini tutmuyor. Şimdi vatandaş kendisine duyurulan resmi rakamlara mı inansın, yoksa yaşadığı gerçeklere mi?

Yeni yıla girerken düşük tutulan enflasyon oranları dikkate alınarak işçinin, memurun, emeklinin, asgari ücretlinin maaşlarına yapılan artışlar, çoktan eridi pul oldu. Bu durumda dar gelirliler, zor koşullarda hayatını sürdürmeye çalışan insanlar; yaşanan enflasyona ve hayat pahalılığına karşı nasıl ayakta kalabilsinler? Dolayısıyla dar gelirlinin, işsizin, yoksulun günümüzdeki hali pürmelali, hiç de iç açıcı görünmüyor. Sözün özü, enflasyona ve hayat pahalılığına yenik düşüyor.

ASIL TUŞ OLAN EKONOMİ YÖNETİMİ

Doğrusu enflasyon karşısında adeta tuş olan vatandaş hangi konuyu düşüneceğini şaşırdı. Neredeyse enflasyon hesapları ve rakamları ile yatıp kalkar hale geldi. İlgililerden, yetkililerden ve özellikle de ülkeyi yönetme sorumluluğu taşıyanlardan, bu konulara ilgi - duyarlılık ve yaşadığı sıkıntılara - sorunlara çözüm bekliyor.

Tabii bu arada insan, ‘enflasyon karşısında asıl tuş olan siyasi iktidar ve ekonomi yönetimi’ diye düşünmeden de edemiyor. Öyle ya Mehmet Şimşek’in ekonominin dümenine geçmesinin yıl dönümünde, resmi enflasyon oranı bile yüzde 75’i aşıyor. Enflasyonda Avrupa’da birinci, dünyada da Arjantin ve Suriye’nin ardından üçüncü sıradayız.

YOKSULUN GIDA ENFLASYONU

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre, dünyada gıda fiyatları düşerken ülkemizde yükseliyor. Bundan da en çok yoksul ve dar gelirli kesimler etkileniyor. Çünkü bu kesimler için gıda harcamaları daha yaşamsal bir tüketim kalemi oluşturuyor. Enflasyonun günlük hayata etkilerinde bile sınıfsal ayrımlar dikkati çekiyor. DİSK Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) araştırmasına göre; en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunda gıda enflasyonu yüzde 110’a çıktı.

Bereket ki yaz mevsiminin mevsimsel kolaylıklarını yaşıyoruz. Önümüzde çok daha zorlu ve sıkıntılı geçecek bir dönem var. Gelecek güz ve kış mevsimleri, vatandaş için oldukça zorlu geçeceğe benziyor. Başta iktidar çevreleri olmak üzere siyaset dünyasının, suni gündemlerle meşgul olmak yerine bu konulara odaklanması gerekiyor.

***

‘BUĞDAYIN TÜRKÜSÜ’

Buğday ve hububat ürünleri, ülkemizde oldukça geniş bir coğrafyada yetiştiriliyor. Bunların arasında Ege’deki tarım alanları da yer alıyor. Geçtiğimiz hafta bu köşede yayımlanan yazımızda, iktidarın başta buğday olmak üzere hububat fiyatlarını hâlâ ilan etmediğini yazmıştık. Aynı gün alım fiyatları sosyal medya mesajıyla duyuruldu. Çünkü doğrudan açıklamaya cesaret edilemedi.

Buğday geçtiğimiz yıl 8 lira 25 kuruştu. Bu yıl 9 lira 25 kuruş fiyat verildi. Resmi enflasyon oranı yüzde 75, tarımsal girdilerdeki artış oranı yüzde 100’ün üzerinde iken; buğdaydaki artış oranı yüzde 12 oldu. 10-11 lira maliyeti olan ürüne bu fiyatın verilmesi, çiftçi ile adeta alay etmektir. Bir anlamda üretimin ve üretenlerin cezalandırılmasıdır!

İşte başta buğday olmak üzere, hububatta yaşanan fiyat yıkımını protesto etmek üzere, üreticiler seslerini yükseltiyorlar. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in girişimi, çağrısı ve öncülüğü ile bugün Tekirdağ’da merkezi bir ‘buğday mitingi’ yapılıyor. Üreticiler, kulaklarını kapatanlara inat, buğdayın ve üretimin türküsünü çığırıyorlar!

Biz, haklı talepleri için alanlara çıkan ve olumsuz koşullara karşın ülkenin birçok coğrafyasında üretim yapmaya çalışan tüm üretenleri; ünlü şair Pablo Neruda’nın o çok bilinen ve sevilen ‘Buğdayın Türküsü’ şiirindeki dizeleriyle selamlıyoruz: “...Ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa / Tohuma dururlar yeniden / Ve halk, toprağa gömülü / Tohuma durur bir yerde / Buğday nasıl filizini sürer de / Çıkarsa toprağın üstüne / Güzelim kırmızı elleriyle / Sessizliği burgu gibi deler de / Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerle.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları