İmdat BDP Hattı

05 Mayıs 2014 Pazartesi

Adana’da yaşanan son vahşi cinayete tepkiler sürmeye devam ederken ben de “ne kadar güvendeyiz” sorusunun sorulması gerektiğinin zamanı geldi diye düşünüyorum. Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız güvenlik deyince herkesin aklına terör olayları gelmeye başlıyor. Terör olayları azalmaya başladığında ise kısmi olarak bir güvendeyiz hissine kapılıyoruz. Aslında en basit anlamı ile güvenlik, maddi ve fiziki anlamda hasara yol açabilecek bütün konularla ilgili gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Bunun içine hırsızlığı da, trafik kazalarını da, iş kazalarını da, aile içi şiddeti de katabilirsiniz. İşin özü; evde, işte veya sokakta kendinizi ne kadar güvende hissediyorsunuz? Kaç aile korkusuzca çocuğunu tek başına yürüyerek okula gönderebiliyor? Tabii, sayın bakanın tavsiyesinden sonra çığlık atmayı öğrettiyseniz artık daha rahat bir şekilde gönderebilirsiniz. Çocuklarınız yaya şeridinden geçerken trafikte birçok magandanın üzerlerine araba sürebileceğini de öğretmeyi unutmayın. Dünya üzerinde yaya şeridinin emniyetli olmadığı birkaç ülkeden biri olduğumuzu aman ha aklından çıkarmasın. Bu magandalara karşı bir şey yapmadan arkasına dönüp gitmeyi de öğretin. Çünkü bu magandalar, kar topu atan çocukları bile arabalarından inerek ölünceye kadar kovalayabiliyorlar. Sağda solda yolunu kesip cep telefonunu isteyen biri olursa sakın direnmesin hemen cep telefonunu versin. Öyle ki, sokak ortalarında koca koca adamların ve kadınların başları yerlere vurula vurula cep telefonları ellerinden alınabiliyor. Bu arada kendisine yaklaşan biri olduğunda sakın ona güvenmesin ve oradan uzaklaşsın. Bu adamlar veya insanlar bir şekilde profesörleri bile aldatıp bankalarındaki paralarını çektirip ellerinden alabiliyorlar. Bunları çocuklarınıza anlattıktan sonra onların; “Babacığım ve anneciğim beni artık sevmiyor musunuz? Dışarıda bu kadar kötü insan varsa beni niye sokağa salıyorsunuz” sorusu ile karşılaşabilirsiniz.
Türkiye, güvenliksizliğinden ve düzensizliğinden kendisine göre sektörler yaratmayı başarmış bir ülkedir. Peki, bu süreçte neler yaratmışız; neredeyse bir ordu kadar özel güvenlik görevlisi, çocukları okullara taşıyan öğrenci servisleri, ev ve işyerlerini kontrol eden elektronik güvenlik ağları ve güvenlikli site kavramları ilk akla gelen örneklerdir. Bir ülkede, site kavramı eğer güvenlikli site kavramına doğru dönüşmeye başlamışsa, sokakların güvenliğinden endişe etmeye başlamışsınız demektir. Sakın bana istatistik verileri söyleyerek savunma yapmaya kalkmayın. Türkiye’de cinsel saldırıya uğrayan kaç insan namus meselesi yüzünden şikâyette bulunabiliyor, kaç insan sokakta karşılaştığı bir sorunun cevabını bulabileceğine inanıp polis karakoluna şikâyette bulunuyor? Söylemesi ayıptır, cebinizden para dökerek adaleti aramak adına, kaç yıl mahkemelere gitmeyi göze alabiliyorsunuz? Türkiye’de çeşitli nedenlerle kayıtlara girmeyen olay sayısı girenlerin sanırım katbekat üzerindedir. Ama önümüzde olan verilerde var. Mesela; son yıllarda tutuklu sayılarında yaşanan anormal artışlar gibi.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da kendimizi kandırmaya devam edelim. Türkiye güvenli bir ülke demeye devam edelim. Bunun aksini söyleyenleri, turizmi baltalamakla ve insanlarımızı yanlış tanıtmakla suçlayalım. Hatta daha da ötesine gidelim, “vatan haini” diyelim. Bu sözleri söyleyenlere kısa ve basit bir soru soruyorum ve cevabını kendinize vermenizi istiyorum. “Avrupa’da olduğu gibi 4 yaşındaki çocuğunuzun üzerine fosforlu bir kıyafet giydirerek okuluna tek başına yürüyerek gitmesine izin verebilir misiniz?”
Bu arada Güneydoğu Anadolu’da olduğu gibi askerleriniz kaçırıldığında BDP’li yetkilileri arayıp, geri kurtarmayı bir güvenlik sistemi haline getirmişseniz ve bundan da şikâyetçi olmuyorsanız sanırım artık hiçbir şeyden de rahatsız olmazsınız. Sayın bakanın önerileri gibi, ben de değişik bir akıl vermek istiyorum. Güneydoğu’da bir sorun yaşandığında polis imdat veya jandarma hatlarını aramayın İmdat BDP hattını arayarak şikâyetinizi bildirin. Çocuklarımızın güvenliği için, sayın bakanın ilk aklına gelen “çığlık atmayı öğretin” olduğunda kimse bir şey demediğine göre, benim de bu trajikomik teklifime kimse bir şey demeyecektir herhalde...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları