Bienal hazırlık çalışmaları

15 Temmuz 2015 Çarşamba

14. İstanbul Bienali’nin konusu “Tuzlu Su; Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori”. 5 Eylül’de başlayacak olan bienal Carolyn Christov-Bakargiev’in açıklamasına göre “sanatta araştırma ile diğer bilgi türlerini birbirine bağlayan, doğrusal olmayan ve organik formlar vasıtasıyla, çizginin nerede çekileceğini, nerede geri çekilmek gerektiğini ve nelerden faydalanılabileceğini arıyor. Bunu açık bir denizde, yüzey düzken parmak uçlarıyla olduğu kadar sualtının derinliklerinde, katlanmış kodlama katları açılmadan da yapıyor.”
“Çoğu iş, ilk bakışta anlaşılamayacak kadar karmaşık olabiliyor” demiş çağdaş sanat koleksiyoneri Tansa Mermerci Ekşioğlu ve çoğumuzun hislerine tercüman olmuş (bkz. İstanbul Art News, Temmuz 2015). Modern sanat, güncel sanat söz konusu oldu mu hemen herkeste ortak bir kavrama sorunu var. Sanat simsarı, akademisyen ya da müze küratörü olsanız da durum pek farklı değilmiş.
Alanın en önemli otoritelerinden Tate Gallery’nin patronu Sir Nicholas Serota bile yeni bir sanat iş’ini gördüğünde gözünün biraz korktuğunu söylemiş, “Çoğu kez ne düşüneceğimi bilmiyorum, ürkütücü bulabiliyorum” demiş.
Biz sıradan izleyiciler yeni bir güncel sanat iş’ine baktığımızda öncelikle ne anlattığını “anlamak” istiyoruz. “Ne anlatıyor” diye merak ediyor, birbirimize soruyoruz. Çünkü karşımızdaki Mona Lisa değil. Güncel sanat işlerinin yanında Andy Warhol’un çorba kutuları bile çok daha anlaşılır geliyor. Tabii Warhol’un işleri için de zamanında “Peki, bunlar sanat mı” diye sorulduğunu da anımsamakta fayda var.
Marcel Duchamp’ın “Çeşme” adını verdiği 1917 tarihli pisuarını gördüğümüzde soru değişmiş, “Şimdi bu sanat eseri mi?” halini almıştı. Baktığımız nesne de estetik bir nitelik yoktu. Duchamp o pisuarı bir nalburdan satın almış, R. Mutt takma adıyla imzalamış, tarih atmış ve sergilenmek üzere sunmuştu.
Turşusu kurulmuş köpek balığı, üst üste dizilmiş tuğlalar ya da dağınık bir yatak için ise kullanılan tanımlama değişmişti. Artık “sanat eseri” olarak değil “iş” olarak tanımlanıyorlardı. Yaptıkları da fikir üretmekti. Çoğunun boyaya, fırçaya, taşa ya da başka malzemeye el sürmediği, ya hazır malzemeyi yerleştirdikleri ya da yönergeler yazdıklarını ve işleri de işin uzmanı ustaların yaptığı biliniyor.
Olanca cahilliğimizle “bunları çocuklar bile yapabilir” diye küçümseyebilir ya da sahtekârlık diyebiliriz ama sanatçının elini bile sürmediği bir işin nasıl milyonlarca dolara alıcı bulabildiğini izah etmemiz mümkün görünmüyor.
Konunun uzmanları “mesele son derece yeni bir güncel sanat işinin iyi mi kötü mü olduğuna karar vermek değil, bizim adımıza bu işi zaman halledecektir. Mesele daha çok bir sanat işinin modern sanatın hikâyesine nasıl ve neden oturduğunu anlamaktır” diyor.
Will Gompertz BBC’nin sanat editörü, Tate Gallery yöneticiliği yapmış, konunun uzmanı bir yazar. Bu soruları o da kendi kendine sormuş ve konu hakkında yazmaya karar vermiş. “Pardon Neye Bakmıştınız?”da (çev. Süreyya Evren, Yapı Kredi yay.) “modern sanatın 150 yıllık şaşırtıcı, sarsıcı, kimi zaman da tuhaf hikâyesi” anlatılıyor. Hem de kavramlara, isimlere boğmadan, ilginç öykülerle bezeyerek. Bienal hazırlık çalışmalarına bu kitapla başladım. Size de öneririm.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları