Metin Tükenmez

Almanya... Almanya...

09 Ekim 2011 Pazar
\n

\n

2. Dünya Savaşı sonunda yerle bir olan Almanyayla bu savaşa İsmet İnönünün politik zaferiyle girmeyen Türkiyenin ilişkileri salt futbolla sınırlı değildir kuşkusuz. Savaş sonrası belini doğrultmak için göçmen işçilere davet çıkaran Almanya, sistemi kurtarıcı, disiplini ise üretimin temel değeri olarak toplumuna benimseterek ayağa kalkmasına karşın bizim gurbetçilerimiz ve insanlarımız Almanya Almanya acı vatan türünden arabesk yaklaşımlarla onların sistemini, disiplinini ve dolayısıyla kalkınma yöntemlerini düz, kendi bireyselliklerini ise yaratıcı, çoğunlukla da kıvrak zekâ olarak algılamışlardır.\n

\n

Onlar sisteme ve dayanışmaya üretimin temel koşulu olarak bağlı kaldıkları, bu sayede devşirme futbolcuları, özellikle bizim Mesut Özili bir dünya yıldızı şeklinde futbol dünyasına armağan ettikleri halde her karşılaşmamızdan önce Almanlara düz mantıkla yaklaştık. Almanlar bizim futbola yaklaşımımızdaki mantıksızlığı her maç anında ve sonrasında yüzümüze tokat gibi çarptığı halde futbolun bilirkişisi olarak sunulanların güzel oyunu tinsel (manevi) değerlere bağlayarak sıradanlaştırmalarını hâlâ ninni olarak dinliyoruz. Hani Almanların isteklenme (motivasyon) düzeyleri düşüktü? Hiçbir bilimsel hatta insansal değeri olmayan kendi öznel değerlendirmelerinizi Almanlarla nasıl örtüştürebiliyorsunuz? Tinsel (manevi) yaklaşımı başlat, öncelikli hale getirip işin düşünsel, bilişsel, taktiksel ve daha nice futbola özgü unsurlarını yok sayarsanız, Almanya karşısında kazanma olasılığından bile söz edemezsiniz. Bu ülkenin futboluna yön verenlerin, yönetenlerin, teknik adamlarının büyük çoğunluğunun mantığı şudur: Top savunmaya veya kaleciye geldiğinde en uzağa vurulmalı. Bu düşünce amatör kümelerden Süper Lige ve hatta ulusal takıma kadar değişmiyor. Böylece çağcıl düşünüp yıllardır atağın kaleciden, savunmanın ise top yitirildiğinde en uçtaki oyuncunun devreye girmesiyle başlayacağını yazıp söyleyenlerin düşüncesi değersizleştirilip çöpe atılıyor, Almanya kalecisi iki golün başlangıç pasını verdiğinde olağanüstü bir uygulamaymış gibi herkes çağdaş oluyor. \n

\n

Bugün futbolun en can alıcı yerlerinde sisteme inanmayanlar vardır. Çünkü sistem kurmak zordur ama ülkemizin yatkın genç oyuncularını sistemsizlik içine atıp onlarıyetenekli palavrasıyla parlatıp toplumu uyutarak gününü gün ederken istediğine ulaşmak çok daha kolaydır. Bu kolaylığı Hiddink bilmiyor mu sanıyorsunuz? Gökhan Gönül, Sabri Sarıoğlu ve Hamit Altıntop gibi üç bek oyuncuyu arka arkaya sağ tarafa dizip de bu bölgeden iki gol yemek hiç mi dokunmuyor bu ülkenin futbol insanlarına?\n

\n

Böylesine bir sıradanlık varken Avrupa Şampiyonasının finallerine gitsek ne olur? Daha önce son dakikalarda gelen rastlantı golleriyle Avrupada derece alıp bayram da yaptık, sonra ne oldu? Sistem ve ekol bir ülkenin bağışıklık sistemini oluşturur. Bağışıklık sistemine virüs girmiş futbolumuzu, bireysel çabalarla sağaltmaya çalışıyoruz. Olacak iş mi?\n

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

TandemsizTakım 27 Ağustos 2012
Futbolun Spartaküs'ü 26 Ağustos 2012
Yakup Durmuş ve Erol Togay 10 Ağustos 2012

Günün Köşe Yazıları