Metin Tükenmez

Futbolda şansın rolü nedir?

07 Nisan 2009 Salı

Gerek ilk maçta kaçırılan goller gerekse ikinci karşılaşmada yapılan bireysel hatalar şans, yazgı, kısmet gibi soyut kavramlarla açıklanmaya çalışıldı. Kuşkusuz bu açıklamaların kökeninde bizim toplumun olayları çabuk unutma özelliğinin etkisi vardır. Öyle olmasaydı gerek futbolseverler gerekse kamunun sesi olan medya son Avrupa Şampiyonası’nda gerek Çek Cumhuriyet’i gerekse Hırvatistan maçında yaşanan olayları gündeme getirirdi. Hatta grup maçlarında Yunanistan ve Norveç kalecilerinin ellerinden kaçırdıkları toplar sonucu kazandığımız maçlar neyin bir sonucu olduğu uzun uzun tartışılırdı. Ama kişisel kanıma göre hiçbir olay nedensiz değildir.

Ne grup maçlarında rakip kalecilerin ellerinden kaçırdığı goller ne de son Avrupa Şampiyonası’ndaki son dakika golleri şansla açıklanabilir. Tıpkı İspanya maçında yenilen ve kaçırılan gollerin şansla açıklanamayacağı gibi. Öncelikle belirtmek gerekir ki bütün spor branşlarında mücadele eden sporcular çok fazla değişkenle karşı karşıya kaldıklarından yaşanılanları basitleştirip ‘şans’ diyerek geçiştirirler. Onlar zamana ve alana karşı yarıştıkları için uzun boylu yorumlara fırsatları olmaz. Zaten asıl görevi bulunduğu rekabet içinde en iyisine ulaşmak ve sonrasında bunun tadını çıkartmak olan sporcudan yaptıklarını derin bir felsefe dayandırarak veya istatistiksel verilerle somut değerler ortaya koymalarını beklemiyoruz.

Bu işleri futbola entelektüel bir boyut kazandırmak görevi olan teknik direktörler ve bir sosyolog gibi araştırmaya dayalı bilgi vermek sorumluluğu olan medya mensuplarıyla bile yapmıyorken sporcuların zorda kalınca şansa sığınmalarını yadırgamamalıyız. Öte yandan gelişmiş ülkelerde neredeyse nüfusun yüzde 50’ye yakını aktif spor yapmakta, Türkiye’de ise bu oran yüzde 5’e bile varmamaktadır.

Araştırmalar göstermiştir ki aktif olarak spora katılmayan ülke insanlarının sporda ve genel olarak yaşamda şansa inançları yüksek, şans oyunlarına katılımları ise en üst düzeydedir. Çünkü popüler spor branşlarını izleyen insanlar içinde spor olayına katılarak yarışma heyecanını tatmin edemeyenler karşılaşmalar üzerinde iddiaya girerek bu heyecanı doyasıya yaşamak ister. Bu nedenle birçok işyerinde veya arkadaş grubu arasında bahis havuzları vardır. Ayrıca spor etkinliklerine sadece izleyici olarak katılan sıradan vatandaşlar piyangoların ve futbol üzerinden düzenlenen şans oyunlarının toplumun daha az ayrıcalıklı kesimlerini vergilendirmenin yaygın bir biçimi olduğunun da ayırdında değil. Hatta büyük ikramiyenin size çıkma olasılığının, sokakta yürürken başınıza bir tuğla düşmesi ihtimali gibi normal koşullarda aklınıza bile getirmeyeceğiniz düşük bir olasılık olduğu da akıllara getirilmez. Bunları bilmeyen bir katılımcı ‘bana da çıkar’ umudunu sonuna dek korumak ister.

Özünde normal olarak şans oyunlarından kazandığınız irili ufaklı kazançlar genelde uzun bir süre içinde satın alınan ikramiye biletlerine veya doldurulan kuponlara ödenilen paraları karşılamaz bile. Öyleyse kaybedilince şansa sığınmak, kazanılınca ise her türlü akılcı, somut değerleri rekabetin içine koyduğunuzu düşünmek öncelikli oluyor. Hemen hemen her insan (inanmayanlar da dahil) en azından konuşurken şansın yaşamlarındaki etkisinden söz eder.

Özellikle futboldaki olaylar o denli hızlı değişip birçok değişken birkaç dakikanın içine sığdırır ki bu olayın içindeki insanlar da kolaya ve rahata düşkünlüklerinden yaşanılanları kontrol edip bilimsel bir temele dayandırmak yerine ‘şans’ deyip işin içinden çıkar. Örneğin bir futbol maçının 90. dakikasında uzaktan çekilen bir şutun direkten dönmesi veya gol olması hatta Madrid’deki İspanya sınavında kaçırılan gollerde o ana etki eden birçok faktör gözardı ediliyor. O an şut nereden ve ne zaman çekilirse çekilsin direklerin varlığı, topun direğe çarpma olasılığıyla birlikte şutun nedeni, yorgunluk, iklim koşulları, maçın o anki skoru, futbolcunun moral motivasyonu veya endişesinin olayı ne kadar etkilediği gibi birçok parametre çoğumuzun, teknik direktörlerin, medya mensuplarının aklına gelmiyor. Gelse bile bilimsel düşünmenin ağırlığı çoğunluğun üstüne çöküyor.Eğer şans varsa ve şansa inanılıyorsa hemen her zaman gelmesini bekleyen bir umudun arkasından gelir.

Pasteur’ün, şansın hazırlıklı kafaları tercih ettiği sözü ünlüdür. Fontenella’de “Şans sadece oyunu iyi oynayanların yüzüne güler” der. Başta Fatih Terim ve ekibi bundan sonraki maçlarda başarılı olmak istiyorsa önce oyunu nasıl oynadıklarını gerçekçi bir şekilde tahlil edip çalışmalarını sürdürsün. O zaman şans kimin yanında olacağına karar verir. Ayrıca çalışan, emek veren insanın şansa çok fazla gereksinimi yoktur. Taraftarlara gelince... Bertrand Russell der ki... “Bir insan ne kadar çok şeye ilgi duyarsa o kadar çok mutluluk olanağına kavuşur, yazgı ve şansın insafına o kadar az bağlı olur. Çünkü bu ilgilerden birini yitirecek olsa öbürüne dönebilir.”

e-posta: [email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

TandemsizTakım 27 Ağustos 2012
Futbolun Spartaküs'ü 26 Ağustos 2012
Yakup Durmuş ve Erol Togay 10 Ağustos 2012

Günün Köşe Yazıları